Henüz bir saati bile doldurmamışken salondaki kişi sayısı bir hayli azalmıştı.
Bundan şikayetçi olduğum da pek söylenemezdi doğrusu. Evet her şey için aylarca uğraşmıştım fakat yüzlerce kasıntı insanın düğünümde olmasındansa emeklerimin boşa gitmesini tercih ederdim. Üstelik Chen'in de yanıma gelip söylediği gibi tüm yemekler, pastalar ve içecekler bize kalmıştı. Tek sorun annemin daha fazla gürültüye katlanamayacağını söyleyip eve gitmesiydi ki bunu da düğün olmadan düğün sonrası partisine geçiş yaptığımızı düşünerek görmezden gelebilirdim çünkü durum tam da düğün sonrası partisi gibiydi.
Her şeyden önce bir şeye açıklık getirmem gerekiyordu, Jongin benim annemi ne kadar seviyorsa ben de onun annesinden o kadar haz etmiyordum. Yani düğünü ikimizin de suratına bakmadan terk etmesi hiç sorun değildi. Hatta onun çıkmasıyla davet ettiği kişilerin de yavaş yavaş dağılması bizim için hiç dert değildi. Biz bizeydik işte. En başından beri amaç da buydu zaten.
Salonda bangır bangır Uptown Funk çalarken herkes deliler gibi eğleniyordu. Xiumin kravatını kafasına takmıştı, Luhan saçları darmadağın bir şekilde ona eşlik ediyordu. Chen sırtını Soo'ya dayamış ve hafifçe büktüğü bacaklarıyla yaylanıp duruyordu, o kadar komik bir görüntüydü ki onu durdurmak ve kahkahalarla gülmek arasında gidip geliyordum. Baekhyun kollarını bir o yana bir bu yana gelişigüzel sallayarak yeni bir dans stiline imza atmış bulunuyordu. Bugün tanışma fırsatı bulduğum Jongin'in kuzeni Tao ve sevgilisi Kris bizimkilere çabuk ayak uydurmuşlardı. Kris'in dans sırasında Tao'nun sırtına binmek için verdiği uğraşı bir daha hiçbir yerde göremeyeceğime emindim. Kafeden ve üniversiteden tanıdığım tüm arkadaşlarım ipin ucunu koparmışlardı resmen. Onları izlemek bile mutluluğumu büyütüyordu resmen. Jongin'in de hemen yanımda bulunmasından bahsetmiyordum bile.
"Dans etmeyi sever misin?" Jongin'e döndüğümde kaşlarını kaldırıp yüzüme baktı. Elindeki bardağı hemen önümüze duran masaya yerleştirirken belki de o gece bininci kez tanık olduğum gülümsemesi vardı yüzünde, buna kalbimin dayanamayacağına emindim.
"Ehh işte," diye mırıldandı birkaç adım dans pistine doğru atarken, "Pek de iyi sayılmam."
Ona ayak uydurup peşinden gittim, salonda dans etmeyen sadece biz kalmıştık. Herkes kendi havasındaydı fakat bizim de dans etmeye başladığımızı görünce kalabalık kenara çekildi, o an sadece ikimiz ortadaydık.
"İlk dansımızı Uptown Funk ile yaptığımıza inanamıyorum." dedim Jongin'e doğru bağırarak, cevap yerine şarkının ritmine uygun bir dans figürü yaptı. Aynı anda çevremizdeki küçük kalabalıktan bir 'ooo' sesi yükseldi, birkaç kişinin alkışlayıp ıslık çaldığını gördüm. Pek iyi sayılmam dediği şey bu muydu yani? Tek bir hareketi bile ağzımın açık kalmasına neden olmuştu. Jongin şaşkınlığımdan keyif almış olacak ki birkaç hareket daha sundu, bedeni aynı zamanda hem kıvrak, hem narin hem de ateşli nasıl olabiliyordu aklım almıyordu. Karşımda duran kişi Jongin değil gibiydi.
"Hadi ama öylece duracak mısın?"
Kendimi toparlayıp bir hareket de ben sundum, kaşlarını kaldırıp memnuniyet dolu bir ifadeyle baktı yüzümde. Ondan sonrası ise kendiliğinden geldi. Jongin'e ve onun hareketlerine öyle bir kilitlenmiştim ki sanki orada ikimiz dışında kimse yok gibiydi. Bizim gecemizde sadece biz vardık. Beraber dans ediyorduk, onun hareketlerine ayak uydurmaya çalışıyor bazense yapacağı şeyi önceden kestirip onunla birlikte yapıyordum. Dışarıdan nasıl göründüğümüz konusunda en ufak bir fikrim yoktu fakat o an ben aramızda sarsılmaz bir uyum varmış gibi hissediyorum. Sanki birbirimizi tamamlıyorduk, kıyafetlerimiz, duruşlarımız, yaptığımız hareketler hepsi tamamen uyumluydu. Biz Jongin'le uyumluyduk. O bunun farkında olmasa da ben o an bunu tüm hücrelerimde hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...