Telefondaki fotograf medyadaJongin ile terasta yaptığımız konuşmadan sonra hala biraz sersem hissediyor ve olur olmadık yerlerde aptal aptal sırıtmaktan kendimi alamıyordum. O gece ise bu sırıtmam mümkünmüş gibi daha da büyümüştü, yatak odasında, elimde Jongin'in telefonu öylece ayakta dikilirken dışarıdan bakan bir insan için son derece aptal göründüğümü biliyordum fakat içimdeki mutluluğu bir şekilde dışarı atmam gerekiyordu, ya çığlık atacaktım ya da sırıtmaya devam edecektim ve ben de sırıtmayı tercih etmiştim.
Doğrusu bunu nasıl anlatabileceğimi bilmiyordum, Jongin'in telefonunu yatak odasında unutmasını fırsat bilip telefonu elime aldığımda ve ekranı açar açmaz karşıma nerede çekindiğimi bile bilmediğim bir fotoğrafım çıktığında nefessiz kaldığımı hissetmiştim. Hayatı boyunca görünmez olan, bu lanet yüzünden yalnızlığa mahkum kalmış birinin bir gün aslında insanlar tarafından görüldüğünü fark etmesi gibiydi. Vardım, Jongin gerçekten varlığımın farkındaydı. Evet daha önceleri de bazı sözleri ve hareketleriyle bunu göstermişti fakat orada, elimde o telefonu tutarken bunun farkına her zamankinden çok daha fazla varmıştım.
Derin bir nefes daha alıp bu son diyerek ekrana bir kere daha odaklandım, fotoğrafta berbat çıkmıştım fakat bunu önemsemeyecek kadar mutluydum. Yine de bu mutlulukla fazla oyalanacak vaktimin olmadığını da biliyordum. Taemin, o gece her zamaninken çok daha fazla durgundu ve ben Jongin'in telefonuna o kadar çok dalmıştım ki onunla ilgilenecek fırsatı o an için bulamıyordum. Yatağın üzerinde pijamaları kucağında oturmuş, sesini çıkarmadan onu giydirmemi bekliyordu. Ara sıra kendi kendine çıkardığı mırıldanmalar dışında tüm akşam boyunca tek kelime etmemişti. Jongin son birkaç gündür düzenli olarak ona ilaç sürdüğü için artık ağrılarının da pek fazla olmadığını biliyordum. Sonunda bir kere daha kendi kendine mırıldanarak bir şeyler söylediğinde istemeyerek de olsa telefonu aldığım yere bırakıp ona döndüm.
Gözlerini tavana dikmiş sanki bir şeyler okuyormuş gibi düzenli olarak gezdiriyordu, klasik çocuk anormalliklerinden biriydi bu da. Ellerini kucağunda birleştirmişti, dudaklarını her zamanki gibi büzmüştü. Taemin çoğu zaman garipti, bazen nefes aldırmayacak kadar yaramazlaşıyor bazense sanki kıpırdamaya mecali yokmuş gibi saatlerce tek bir noktada oturuyordu. O gece de durgun olduğu anlardan biriydi fakat bu defa sanki biraz daha farklıydı. Sürekli kendi kendine mırıldanıp durması alışılagelmiş bir şey değildi.
"Haydi pijamalarını giydirelim."
Yatağa oturduğumda gözlerini tavandan çekip bana baktı, uzun zamandır onu bekletiyordum, birkaç saniye gözlerini öylece üzerimde tuttu. Ardından yatağın üzerinden ağır ağır emekleyerek yanıma geldi, bulduğu her fırsatta kucağıma kurulmaktan inanılmaz bir keyif alıyordu. Sonunda yanıma vardığında kolumun birini kaldırıp altına sığındı ve kafasını kucağıma gömdü. Ben de kollarımı ona dolayıp çenemi kafasına yasladım.
"İyi misin?" dedim fısıldayarak, hafifçe burnunu çekmesi bir sorun olduğunu gösteriyordu, onun için uzun sayılabilecek bir süre sessiz kaldı.
"Bir sorun mu var?" tekrar sorduğumda bir kere daha burnunu çekti, artık bir sorun olduğuna emindim.
"Burada sıkılıyor musun?" diye sordum, aklıma gelen ilk seçenek buydu, gündüzleri ben ve Jongin genelde işte oluyorduk bu yüzden Xiumin ile kalıyordu, geceleri ise elimden geldiğince onunla vakit geçirmeye çalışıyordum. Tabii bir çocuk için bu ne kadar yeterliydi orası muammaydı.
"Hayır, sıkılmıyorum." Taemin düşüncelerimin aksi bir cevap verdiğinde rahat bir nefes aldım, ardından sırtında duran elimi belirli bir düzenle aşağı yukarı kaydırmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...