Hissediyordum. Her bir hücremde onun varlığını hissedebiliyordum. Hemen arkamdaydı, nefesi enseme vuruyor bazense dudakları nefesinin vurduğu noktalara küçük öpücükler bırakıyordu. Uyarılmıştım, hem de fena halde. Ona ihtiyacım vardı, sıkı duvarlarımın onun sertliğini sarmaya ihtiyacı vardı. Elleri her yerdeydi, bir an saçlarımın arasına dolanan parmakları fazla zaman geçmeden uzunluğumu sarmaya başlıyordu. Destek alabilmek için tutunduğum duvar yavaş yavaş terli elleriminden kayıyordu. Kendimi kaybetmiştim, kafamı çevirip ona baktım, gözleri baygın bakmaya başlamıştı, nefes alırken dudakları titriyordu, kontrolünü kaybetmişti. Ona baktığımı görür görmez dudaklarımı kendi dudaklarının arasına aldı, vakit kaybetmeden dili dilimi buldu. Beni öyle bir öpüyordu ki sanki senelerdir bu anı bekliyor gibiydi, tutkuyla ve aşkla tutunmuştuk birbirimize. Ellerimden birini çekip onun boynuna sardığımda kendini bana biraz daha bastırdı. Sırtımda çıplak göğsünü hissedebiliyordum, bacaklarından biri bacaklarımın arasına hapsolmuştu. Aramızda bize engel olabilecek hiçbir kumaş parçası kalmamıştı."Sana ihtiyacım var." dedim inlemeyle karışık bir sesle, aynı anda Jongin de benimle birlikte inledi ve sanki beklediği uyarı buymuş gibi hareketlerini biraz daha hızlandırdı. Boynundaki elimi çekip önümüzdeki duvara daha da fazla yasladı göğsümü, hırıltısı kulaklarımı doldurmaya başlamıştı, sertliğini arkamda hissedebiliyordum. Sonunda herhangi bir hazırlığa ihtiyaç duymadan tüm sertliğini içime gönderdiğinde beklediğimin aksine acı çekmedim, zevk bir anda tüm bedenimi sardı. Gözlerimi kapatıp sadece zevke ve Jongin'in inlemelerine odaklandım. Her şey çok yoğundu. Sanki düşüyormuşum da Jongin beni tutuyormuş gibi hissediyordum.
"Jongin." ismi dudaklarımdan bir dua misali dökülmüştü, her çekildiğinde hissettiğim soğukluk ve tekrar hassas noktama yaptığı baskıyla tüm bedenimi kaplayan sıcaklık beni öldürüyordu, eliyle sarmaladığı ereksiyonumu her çektiğinde çığlık çığlığa bağırmak istiyordum.
"Jongin." diye inledim bir kere daha, "Jongin, Tanrım!"
"Sehun?"
Benim aksime o son derece sakin konuşmuştu, buna aldırış etmeden bir kere daha "Jongin!" dedim, "Evet orası, Tanrım, çıldırtıyorsun beni."
"Sehun?" elleri ereksiyonumu bırakıp omzuna yöneldi, mızmızlanmamak için kendimi zor tuttum, "Hey, Sehun!"
Omzumu sarsan elle gözlerimi araladım ve anında gerçek yüzüme sağlam bir tokat geçirdi. Rüyaydı, her şey siktiğimin bir rüyasıydı. Üç Süpürge'deydim, kafam her zaman oturduğumuz masanın üstünde garip bir açıyla duruyordu. Ağzımdan akan salyalar kafamın altındaki kataloğu ıslatmıştı, arka fonda daha önce hiç duymadığım bir şarkı çalıyordu. Belim tutulmuş ve bacaklarım uyuşmuştu fakat tüm bunlar tamamen önemsiz şeylerdi. Her zamanki gibi Jongin'le ilgili ıslak bir rüya görmüştüm işte, bu sürekli başıma geliyordu, onunla tanıştığım günden bu yana gördüğüm rüyaların yüzde doksanı aynen bu şekildeydi, yani bu da önemli değildi. Evet Jongin beni öpmüyor, içime girmiyor ve aynı anda bana sakso çekmiyordu, Jongin o an arkamda falan değildi; Jongin tam karşımdaydı, hafifçe üstüme eğilmiş, elini omzuma koymuş ve sabırsız bir ifadeyle yüzüme bakıyordu, işte önemli olan buydu. Daha da önemlisi o an çok çok çok büyük bir sorunumun olmasıydı, gittikçe daha da rahatsızlık veren bir sorun üstelik.
Kafamı şaşkınlıkla masadan kaldırdım, elimin tersiyle Jongin'e çaktırmadan ağzımın kenarında birikmiş salyaları silmeye çalıştım. Ne kadar başarılı olduğumu tam olarak kestiremiyordum, doğrusu o an için pek önemsediğim de söylenemezdi. Alt tarafımdaki kıpırdanmalar giderek artıyordu ve karşımda Jongin varken hafifleyeceğini de zannetmiyordum. Durumum o kadar kötüydü kü Jongin'in orada, Üç Süpürge'de bulunmasına bile şaşıracak zamanı bulamamıştım. Talih kesinlikle benimle alay ediyordu. Hızla önümde duran birkaç kataloğu üstüme çektim, masaya biraz daha yaklaşıp mümkün olduğunca kendimi gizlemeye çalıştım. Jongin hala şaşkınca yüzüme bakıyordu, şimdiye dek bin defa 'ben bu aptalla mı evleneceğim yani?' diye düşündüğüne emindim ve haksız olduğunu söyleyemezdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...