Bazen zihnimin bana oyunlar oynadığını düşünürüm. Neye uğradığımı şaşırtacak, hatta o şaşkınlık sonucu bir süreliğine dünyamın dönmeyi bırakmasına neden olacak oyunlar. Bazen zihnimin aklıma kin beslediğini ve kaçıp gitmesi için elinden gelen her şeyi yaptığını düşünürüm.O akşam da böyle düşünüyordum. Jongin'in eski evinin kapısında dururken, önümdeki kahverengi çelik kapıya gözlerimi dikmiş bakarken, kalbim ağzımda çarpar ve ellerim titrerken aynen böyle düşünüyordum. Tüm gün olanların ardından, sabah birkaç saatlik yaşadığım şok, hemen ardından o gerginlikle evdeki herkese terör estirmem, öğleden sonra Tao'yla ettiğimiz büyük kavga, Jongin'in yerini öğrenmek için Tao'ya bir bağırıp bir yalvarmam, her şey öylesine korkutucu görünüyordu ki gözüme bir sonraki adımımı hesaplayamıyordum. İçeri girmeli miydim? Kapıyı çalmak mantıklı mıydı? Jongin kapıyı açtığında ona ne diyecektim? Tüm bunlar bir sonraki adıma dair aklımı kurcalayan sorulardı ama ben hiçbirine kesin bir cevap veremiyor dolayısıyla bir karara varamıyordum.
Dediğim gibi bazen zihnimin bana oyunlar oynadığını düşünürüm. İnsanların bir taraflara koşturup durduğu o kalabalık caddelerde bir anda zamanın durması gibi aklımdaki tüm düşüncelere bir durgunluk çöker, ya da saatte yüz yirmi kilometre ile ilerleyen bir otomobilin ani fren yapıp durması gibi kafamdaki tüm o karmaşa aniden duraksar. O anda da aynen böyle oldu, zihnimin bana bir oyun oynadığını düşündüm. Gözlerim anlamsızca kapının üzerinde geziniyordu, zili çalmaya cesaret edemiyordum, elimde kapıyı açacak bir kart yoktu, şifreyle ilgili en ufak bir fikre bile sahip olamayacağımı düşündüğüm için şifrenin girildiği o küçük kare çıkıntıya bakmıyordum bile. Sadece ne yapacağım diyordum? Ne yapacağım? Ne yapacağım? Zihnimin bana birazdan oynayacağı oyundan habersizdim. Bir ayağımı sabırsızlıkla yere çarpıp dururken bir yandan da gözlerimi kapıdan ayırmıyordum. İşte tam bu anda o ani frene, zamanın durmasına maruz kaldım. Şaşkınlıkla bir an nefesim kesildi. Bir süre sadece kalakaldım, hiç kıpırdamadan öylece durdum. Aklımda dönen rakamlara tutunarak öylece bekledim.
Jongin çoğu zaman anlaşılmaz bir insandı. Kabul etmeliydim ki onu hem çok fazla tanıyor hem de bir nebze bile bilmiyordum. Onunla ilgili tonlarca anıya sahiptim. O an gözümün önüne gelen iki anı da bunların çok çok küçük bir kısmıydı. Jongin'in kredi kartını bana vermesi ve ardından şifresini söylemesi, bu aklıma çöreklenen ilk anıydı. Bir diğeri ise büyük karanlık bir kaosun ortasındayken edindiğimdi, Jongin'den zorla yüzüğünü almış içine bakıyordum. Gördüğüm rakamlar nedense beni rahatsız ediyordu. Oysa o rakamlar hayatımın en güzel gününe şahitlik etmişti.
0405
Parmağımı korkarak şifrenin girildiği bölüme uzattım, titrediğimin farkındaydım. Bedenim ve bedenimin içindeki ruhum titriyordu. Yazın son günlerinde olmamıza rağmen havalar hala sıcaktı fakat ben titriyordum. Evlilik tarihimiz olan rakamları tuşlamak için uzanırken de titremeye devam ettim. 0 ve 4 tuşlarına basıp bir süre bekledim, ardından daha fazla dayanamayacağımı fark ettiğimde kalan iki tuşa da bastım ve kapı küçük anlamsız bir bip sesinin hemen ardından açıldı.
Xiumin ne olursa olsun Jongin'i görmeye gitmem gerektiğini söyledi, Baekhyun ise henüz erken olduğunu, Chanyeol hiçbir yorum yapmadı. Onların yanına gittiğimde Kris bu ayrılığın ikimiz için de en iyisi olduğu ve böyle bırakmam gerektiği hakkında birkaç şey saydı, ikimiz de fazlasıyla yıpranmışız falan, o bunu söylerken henüz evin içine girmemiş ve Tao'yu görmemiştim. Tao ise onu görmeyi hak etmediğimi ve bir ay önce yaptığım gibi tekrar siktir olup gitmemi söyledi. Bu konuda başta yorum yapmadım, onun baktığı açıdan bakıyor olsaydım haklı olduğunu söyleyebilirdim. Fakat ben tüm bunları diyen herkesin baktığı olayın içindeydim. Bu durum beni çıldırtıyordu. Bu yüzden hiçbirini dinlemeyip kendi isteğimi yapmaya karar verdim. Bu da Tao'ya Jongin'in adresini vermesi için bağırdığım kısma denk geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...