Bazı anlar hiçbir şeyin düzelmeyeceği hissine kapılırım. Boşuna uğraşıp durduğumu düşünürüm, her şey koca bir hiç gibi gelir. İşte o gece de böyle gecelerden biriydi. Saat epey geç olmuştu, çok fazla yorgun olduğum için yatağıma girmiş fakat uyuyamıyordum. Kollarımı duvarın iki tarafına dayamış derin derin nefesler alıyor ve tavanı izliyormuş gibi görünmeme rağmen baktığım yerdeki hiçbir şeyi göremiyordum. Aklımda her zamanki gibi düşünceler büyük bir kavgaya tutuşmuştu.O pozisyondan sıkılmam yatağa girmemden yaklaşık iki saat sonra olmuştu, kemiklerimin sızladığını hissediyordum ve resmen sinir küpüydüm. Jongin'in kafeye geldiği ilk günün üzerinden tam iki hafta geçmişti, ara verelim ve bir de böyle deneyelim dememiz üzerinden tamı tamına iki koca hafta. Jongin o günden sonra her allahın günü kafeye gelmiş, ben çalışırken o da bir şeyler içmiş Chanyeol, Xiumin ve hatta Baekhyun ile güzel muhabbetler kurmuştu. Her gün benimle bir şeyler hakkında konuşmuş çoğu zaman gerçek bir çiftmişiz gibi hissettirmeye çalışmıştı. Onun hakkında bilmediğim birçok şey öğrenmiştim. Sorun ise bunu yaparken aslında gerçek bir çift gibi hissedemiyor oluşumdu. Jongin tüm bunları yaparken bir kere bile bana beni sevdiğini söylememiş, beni öpmek için herhangi bir hamlede bulunmamış, diğer sıradan çiftlerin her saniye yaptığı şeylerden hiçbirini yapmamıştı. Diğer sıradan çiftlerden olmadığımızı bilsem de bunu kaldıramıyor olduğumu fark etmiştim.
O sabah ise her şey kopmuştu. Baekhyun ve Chanyeol sürekli gözümün önünde oynaşmış, kafeyi yağmurdan kaçan çiftler doldurmuş ve bu defa da en az on sekiz yaşında olan bir çocuk Jongin'e yürümüştü, bense bunları izlerken aynı zamanda kafeye gelen içki şişelerini taşıyıp durduğum için yorgunluktan ölecek kıvama gelmiştim sonuç olarak tüm bunların bir araya gelmesi patlama noktatama gelmeme neden olmuştu. Ve patlamıştım.
Tabii bu daha çok içimle sınırlı kalan bir patlama olduğu için kimse fark etmemişti, kafeden sinirle çıkarken herkesin ne oluyor be diye düşündüğüne neredeyse emindim. Umrumda değildi. Hiçbir şey umrumda değildi çünkü hiçbir şey düzelmiyordu.
Her şey, tabii derinlemesine incelemezsek, Jongin'in laboratuvara geldiği o gün yanlışıkla östrojen hapı falan aldığımı düşünmeme ramak kalmışken başlamıştı. Bu sabahın da o ilk günden hiçbir farkı yoktu. Fazlasıyla duygusal ve kırılgan hissediyordum kendimi, belki de hala geçen gece izlediğim dram filminin etkisinde kalmıştım. Jongin kafeden içeri girince bir an tüm dengemin alt üst olduğunu fark ettim. Neden yapamıyoruz diye sorguladım fakat aslında yapabildiğimiz pek bir şey yoktu. Bu yüzden onu boşverip bu adam neden hala bana beni sevdiğini söylemedi diye düşündüm. Evet gerçeği biliyordum fakat duymak vardı, duymak güzeldi, duymaya ihtiyacım vardı. Bu yüzden Jongin'i gördüğümde, ayrı olmamıza rağmen hala evli olduğum adamı yani, bir anda ağlamak istediğimi fark ettim. Gerçekten ağlamak istedim çünkü kahretsin, harika görünüyordu, ömrümün sonuna kadar onunla yaşayacaktım ve bu efsane bir şeydi. Yani düşününce sabah uyandığımda onu görecek, gece uyuduğumda ona sarılacak, istediğim her an, resmen her an onu öpebilecektim çünkü bunu yapabilir konumdayım ve bu harika ötesi bir şeydi ama adam beni öpmüyordu.
Bunun için atak yapmadığımı söylersem yalan olurdu. İtiraf etmek gerekirse, geçen gece Jongin'le kafede sadece ikimiz kalmıştık ve bu da demekti ki artık iş bitecekti ben de eve dönecektim falan. Heyecanlıydım, Jongin'e baktıkça eski ıslak rüyalarımdan birindeymiş gibi hissediyordum. Nefesimin kesilmesi uzun bir zamandan sonra başka bir sebeptendi çünkü Jongin tanrı şahidim olsun ki ondan çok daha görkemliydi. Yani normal düşünmem imkansızdı, üstelik her şeyi halletmiştik. Fakat Jongin'in karşısına geçip öpüşmeyi başlatmak istediğimde yüzüme bön bön bakmış ve ağzımın kenarında koca bir ketçap lekesi olduğunu söylemişti. Ben de hadi bir ihtimal iğrenç de olsa (şuraya eklemem gerek ki umutsuzdum) öperek o lekeyi oradan kaldırır diye düşünsem de o eline bir peçete almış lekeyi silmiş ve tekrar önüne dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
FanfictionHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...