Medya eşittir Jongin'in evi
Eğer aptal bir aşkın pençesine henüz düşmediyseniz bilmeniz gereken bir şey var. Aşkta bazı anlar vardır ki sevdiğiniz kişinin her hareketi inanılmaz derecede tatlı görünür gözünüze, mesela büyük bir kavganın ortasında onu öldürmek istemenize neden olan küçücük bir homurdanma bu anlarda mükemmel bir aşk şarkısı gibi kulağınıza çarpabilir. Ya da her yaptığında gözlerini yerinden sökme düşüncelerini aklınıza sokan göz devirmeler tam da böyle anlarda o gözlerin içine aşkla bakmanıza neden olur. Doğrusu duymak isterseniz bu bahsettiğim duyguların olumsuz taraflarını sadece birkaç defa yaşadım, söz konusu Jongin olunca o tür romantik anların içinden inanın bana çıkmanız neredeyse imkansız oluyor.
Jongin'in homurdanmaları kulağıma ninni gibi geliyordu, her geçen saniye o homurdandıkça ben kendimi bırakıp uyuma tehlikesi geçiriyordum.
"Sehun." dedi Jongin en sonunda dayanamayarak, "eğer biraz daha ağırlığını üzerime verirsen fikrimi değiştiririm ve yürürsün!"
"Ama çok uykum var."
Bunun üzerine Jongin bir kere daha homurdandı ve ben bunun kulağıma muhteşem bir aşk şarkısı gibi gelmesine engel olamadım. O kadar mutluydum ki hiçbir şey moralimi bozamazdı. Rüya gibi bir düğün yaşamıştım, her şey rüya gibiydi, Jongin, şampanyalar, şarkılar, hatta korkudan az kalsın ruhumun bedenimi terk etmesine neden olacak havai fişekler bile muhteşemdi. Ve ben sonuç olarak çok yorgundum; adım atamayacak kadar yorgun.
Düğün bittiğinde her ne kadar bittiği için üzülsem de derin bir nefes almıştım. Ayaklarımı hissetmiyordum, o kadar içmiştim ki kendimi bile hissetmiyordum. Üstelik Jongin'in de bu konuda benden eksik tarafı yoktu, onu ilk defa bu kadar her şeyi salmış halde görüyordum ve yeni hali benim için inanılmaz derece güzeldi. Mutluydum ve uğruna çabaladığım, değer dediğim her şeyin bu sonuca ulaşmak için olduğunu biliyordum. Bunu hissedebilmek bile şimdiye kadar ciğerimden kopup giden her bir parçaya değerdi.
Sonunda eve, yani yeni evime ulaştığımızda bir şekilde Jongin'i beni sırtına alması için ikna etmiştim. Tüm homurdanmalarının sebebi tam da buydu. Apartmanın kapısına kadar geçen sürede tek yaptığı şey homurdanmaktı, ben de bunun tadını çıkartıyordum. Kafamı Jongin'in omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum, o ise bacaklarımın altında duran ellerini düşmemem için daha da sıkılaştırdı. Onun da yorgun olduğunun farkındaydım fakat bu güzel hissi bırakasım gelmiyordu.
"Çok ağırsın."
Apartmanın içine girdiğimizde güvenlik görevlisi dönüp ikimize baktı, Jongin'e selam verirken çocuğun yüzündeki şaşkınlık gülmek istemem neden olmuştu.
"Fotoğraf çekinelim."
Jongin dediğim şeyi takmayıp asansöre doğru yürümeye başlayınca ceketinden tutup onu çekiştirdim.
"Hadi." dedim mızmızlanarak, "şu çocuk fotoğrafımızı çeksin."
"Ciddi misin Sehun?"
"Evet, hadi söyle."
Jongin sonunda çekiştirmelerime dayanamamış olacak ki sıkıntıyla üfleyip çocuğa döndü, içimdeki gülme isteğini bastırmak için kendimi zor tutuyordum.
"Hey, Jimin bir fotoğrafımızı çekebilir misin?"
Jongin'in dediği şey çocuğun şaşkınlığını biraz daha arttırdı, bir süre hiçbir şey demeden bir balık misali yüzümüze bakınca kendimi daha fazla tutamayacağımı fark ettim ve kahkahalarımı bastırmak için Jongin'in ceketini ısırmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
H4N // sekai
Fiksi PenggemarHun for Nini Biliyorum sen de üzüldün ama ben bittim artık, mahvoldum. Beni sen mahvettin demiyorum ama mahvoldum. "Dayanabileceğimizi sandığımızdan çok daha fazlasına dayanabiliyoruz." demişti Frida, ben artık dayanamıyorum Jongin, senin için bile...