26 - Neden Ağlıyorsun?

15.5K 1.3K 915
                                    




Ertesi gün belki de hayatımın en önemli kararını almıştım, kendimi bu yüzden berbat hissediyordum fakat yapacak bir şey yoktu. Laboratuvarda etrafı temizlerken aynı zamanda bunun için cesaretimi toplamaya çalışıyordum.

"İyi misin?" Hari, laboratuvar şefim, sorduğunda sadece kafamı sallayıp tekrar işime dönmeye çalıştım. Kan tüplerini toparlarken aynı zamanda ağzımda atmaya başlayan kalbimle baş etmeye çalışıyordum. Sonunda daha fazla beklemek istemediğime karar verdiğimde elimdeki işi bırakıp Hari'ye döndüm. Kısa boylu, ufak tefek bir kadındı. Üstüm olmasına rağmen aramızda hiçbir zaman gerginlik yaşanmamıştı.

"Biraz erken çıkabilir miyim?" dedim usulca, anında endişeli gözlerini yüzüme çevirdi. Tüm boyunca dalgındım ve o da bunun farkındaydı.

"İyi görünmüyorsun, bir sorun mu var?"

Hemen kafamı iki yana salladım, "Bilmiyorum." dedim doğruyu söylemekten kaçınarak, aslında son derece berbattım. "Sadece biraz dinlenmeye ihtiyacım var sanırım."

"Sorun değil." dedi kibar bir gülümsemeyle. "Zaten pek bir iş kalmadı, gerisini ben hallederim."

Gülümsemesine karşılık verip üzerimdeki beyaz önlüğü çıkarttım, laboratuvardan çıkarken midemin düğüm düğüm olduğunu hissediyordum. Adımlarımı hastanenin çıkışına değil de asansörlere yönelttiğimde düğümlerin yanına bir de bulantının eklenmişti. Artık bir şeyler yapmam gerektiğinin farkındaydım ve bir şeyler yapmak zorunda olmaktan nefret ediyordum.

Mesainin bitmesine yarım saatten biraz fazla vardı, bu yüzden koridorlar hemen hemen boştu. Ağır adımlarla ilerlerken ara sıra birkaç hemşireye rastlıyordum. Jongin'in odası hastanenin dördüncü katında, ilk koridordan dönünce sağdan beşinci odadaydı. Daha önce hiç onun odasına gitmemiş hatta odasının önünden geçme ihtiyacı bile duymamıştım olsam da yerini çok iyi biliyordum. Bilinç altımın bana oynadığı saçma bir oyun gibiydi bu, diğer insanlar hiçbir anlam taşımayan şarkı sözlerini bilinç altlarına istemsizce depolarken ben de Jongin'le ilgili her şeyi aklıma kazıyordum.

Sonunda odasının kapısına geldiğimde derin bir nefes aldım, elimi havaya kaldırıp iki kere kapıyı tıklatırken diğer elimle de saçlarımı düzeltiyordum. Kapıyı çaldıktan birkaç saniye sonra, içeriden ses gelmeyince usulca aralayıp kafamı odadan içeriye uzattım ve aynı anda bedenim bir kere panikle uyarıldı.

Jongin birkaç dosyanın üzerine eğilmiş durumdaydı, içeriye girdiğimde bir saniyeliğine kafasını kaldırıp yüzüme baktı ve ardından sanki hiç orada bulunmama şaşırmamış gibi tekrar dosyalara eğildi. Kalemini yumruğunun arasına sıkıştırmış kafasını da onun üzerine yaslamıştı. Gözlerinin dosyanın üzerinde düzenli olarak gidip gelmesinden bir şeyler okuduğunu anlayabiliyordum. Olabildiğince sessiz olmaya çalışarak bedenimi de odanın içine soktum ve aynı anda Jongin'in sekreteri gözlerini kocaman açarak yüzüme baktı.

"Evet?" Kadın ters bir şekilde yüzüme baktığında ne yapacağımı bilemeden bir süre bekledim, Jongin'e döndüğümde bizimle tamamen ilgilenmeyen bir tavır takınmıştı. Bir süre ne diyeceğimi düşündüm, Jongin'in eşiyim bile diyemiyordum ki desem bile çok saçma bir durum oluşacaktı. Yardım beklercesine gözlerimi tekrar Jongin'e çevirdiğimde sanki üzerindeki bakışlarımı fark etmiş gibi bıkkın bir nefes aldı.

"Çık dışarı Haewon." dedi kaba bir tavırla, kadın şaşkınlıkla önce Jongin'e ardından da bana baktı. Hemen ardından başka bir şey söylemeden masasından ayrılıp kapıya doğru ilerledi. Bense bir kere daha ne yapacağımı bilmeden öylece kalakaldım. Jongin her zaman yaptığı şeyi yapıyor ve beni umursamıyordu. Neden orada olduğumu merak etmiyordu bile. Kendimi cesaretlendirmek adına kısa bir adım atıp odanın içine doğru yöneldim, ardından birkaç adım daha attım. Attığım her adımın sesi odanın içinde yankılanıyordu buna rağmen Jongin hala kafasını kaldırıp bana bakmamıştı.

H4N // sekaiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin