Canlar önceki iki bölümün bildirimi gitmemiş (belki bunun ki de gitmez) önceki iki bölümü okumuş musunuz diye bir kontrol edip öyle bölüme geçerseniz daha iyi olur. Keyifli okumalar ♡
Bölümü Büşra'ya ithaf ediyorum. Doğum günün kutlu olsun balımm, iyi ki doğdun, seni çoooook seviyorum ❤️
***
05.02.2025
Ata'nın yanından ayrılalı daha üç dakika bile olmamıştı. Üç dakika önce onun evinden çıkmış, isteksiz bir şekilde yürümeye başlamıştı. Henüz ne dudaklarındaki tadı, ne de burnunda ki kokusu silinmişti ama şimdiden özlediğini hissediyordu. Adımlarını geriye çevirmek ve onun yanına gidip tekrardan aptal bir huzurla sarmalanmak istiyordu.
Ama işe gitmesi gerekiyordu. Bu yüzden geride bırakmıştı sevdiği adamı ve onun derdine derman olan sevgi dolu kollarını.
Ata'nın yanından ayrılınca yine ağır basmıştı sırtındaki yük. Yürümekte zorluk çekiyordu. Hayır, bacaklarında bir sorun yoktu. Yalnızca yorgundu. Evine gidip uyumak istiyordu.
Dudakları bükülürken başı eğik yürümeye devam etti. Uzaktan bakan biri bile Yusuf'un ne kadar mutsuz olduğunu anlayabilirdi.
"Yusuf!" Duyduğu sesle düşüncelerinden koptu. Omuz üzerinden arkasına bakmıştı ki Oğuz kolunu onun omzuna atarak sarsmıştı onu. "İkidir sesleniyorum lan niye bakmıyorsun?"
Gözlerini kırpıştırarak kendine geldi Yusuf. "Ha..." dedi alık alık bakıp. "Duymamışım, kusura bakma."
Sarışın kaşlarını çatarak baktı onun yüzüne. "N'oldu lan, niye suratın beş karış?"
"Yok bir şey, sana öyle gelmiştir." Dedi Yusuf ama yalan söylediği belliydi. Gözlerini kaçırıp ensesindeki saçları kaşıdı.
"Yok yok, belli bir şey olmuş." Dedi Oğuz Yusuf'un omuzundaki elini çekip. "Reis'le mi tartışınız? Onun evinden çıkıyordun?"
"Hayır, Ata'yla ilgili değil."
Gözlerini kısarak birkaç saniye düşündü Oğuz. Aslında Yusuf'u merak ediyordu. Kim olduğunu ve Reis'le neden bu kadar yakın olduğunu. Yusuf'un Ata'nın evinde kaldığını gördüğünde epey şaşırmıştı o gün, çünkü Ata birkaç ay önce tanıştığı birini bırak yatıya kalmasına izin vermek, evinde bile istemezdi. Yusuf'a neden bu kadar güvendiğini merak ediyordu. Yusuf'un kötü biri olmadığı belliydi ve onun için herhangi bir art niyeti de yoktu. Yalnızca... merak ediyordu işte.
"Derdin var belli," dediğinde tek omuzunu silkti Yusuf. "İçmek ister misin?" Dostane bir tavırla omuzunu sıktı esmerin. "Biraz dertleşiriz, dinlerim seni." Yusuf tam reddetmek için ağzını açmıştı ki konuşmasına izin vermedi sarışın. "Eğer beni pek tanımadığın için çekiniyorsan böyle bir şeye gerek yok. Ben iyi sır saklarım, hem yargılamam da seni. Biriyle konuşmak iyi gelir hem."
"İşe gideceğim şimdi, başka zaman olmaz mı?" Böyle dese bile içten içe istiyordu bunu. İçmeyecek olsa bile biriyle oturup konuşmak, birinin onu dinlemesi kulağa çok hoş geliyordu. Daha bir saat önce bunun için yakınmışken şimdi bu fırsat kaçılınmaz bir nimet gibiydi.
Hem... hem ilk defa kendi yaşlarında, arkadaş denebilecek biriyle bir şey yapabilecek olmak heyecanlandırmıştı onu. Çocukluğundan ve ergenliğinden kalan bir hevesti bu. İş harici hiç arkadaşı olmamıştı ve bu yüzden biriyle arkadaş olma düşüncesi küçük bir çocuğun ki gibi heyecanlandırıyordu onu.
"Ya..." dedi Oğuz omuzlarını düşürerek. "İzin alma şansın yok mu?"
İçten içe Oğuz'un ona ısrar edip, ikna etmesini istiyordu. Zaten işe gitmek istemediği için çabucak ikna olmaya hazırdı. "Bilmiyorum ki... çok kaytarıyorum zaten şu aralar, şimdi tekrardan gitmezse-"