◐ Bölüm 13 ◑

305 24 2
                                    


İki yıllık ekmek tekneme baktım. Asırlar olmuş da buraya gelmemişim gibi hissediyordum.  Yeşil renkli boyası hala aynı duruyordu. Üzerimde gezinen bakışların farkındaydım. Sırtımı dönüp arkamda kalan arabaya gitmek için bacaklarımı hareket ettirdim. Güçlü kollar elini belime sardı.

" Burada yemek istiyorum. "

" Burada yiyemem. "

Tek kaşı havaya kalktı. Burada çalışan olduktan sonra zengin bir müşteri gibi yemek mi yiyeceğim? Tutku eski pozisyonuma dönmemi sağladı. Başım tekrar restoranta dönük bir hale geldi.

" Kimsenin söylediği ya da söyleyeceğini umursamamayı öğren kızım. Dünyanda keşkelere yer olmasın. "

Pes ederken içimdeki korkuyla birlikte içeri girdik. Tutku bana destek olmak adına elini hala belimde tutuyordu. Onun ilerlemesine göre hareket ettim. Bedenime eliyle yön verirken kafamı yere sabitledim. Diğer eli devreye girip kafamı yukarı kaldırdı. " Başını eğme. O gözler saklanmak için fazla güzel. "

Duyduğum sözlerden olmasına rağmen kalbimin ritmini değiştirmesini neye borçluyum? Tavan aydınlatmasının yoğun olduğu bir yere oturduk. Gözüm tanıdık gözlerle kesiştiğinde bana doğru gelmeye başladı.

Burada çalışırken çok sessizdim. İnsanlarla iletişim problemi olan biri olarak buradakilere de son derece mesafeli davranışlar sergilemiştim. O zamanlar kimseyle iletişim kurma derdim yoktu. İki yıl, en berbat yılımdı.

Bu çocuk benim soğuk halime aldırış etmemişti. Benimle konuşmaya çalışıp durması beni de istemeye istemeye konuşmaya itmişti. Yemekleri servis ederken kısa konuşmalarımız olurdu.

" Merhaba. Seni görmek çok güzel. " Sarılan kollarından sıyrıldım. Yüzünde sahici bir gülümseme vardı. Yakın olarak nitelendirmek mümkün olmasa da buradaki konuştuğum ender insanlar sınıfında yer alıyordu.

" Seni de öyle. " Tutku istifini bozmadan oturmaya devam etti. Gözleri dikkatli bir şekilde çocuğu tararken elinde tuttuğu boş bardağa yoğunlaşmış bir görüntüsü vardı.

" Neler yapıyorsun? "

" Burada değilim. İzmit'te yaşıyorum. "

" Ah, demek ondan işi bıraktın. "

Aslında işi bırakmaktan çok kovulmuştum. Bana bunu söyleyen olmasa da gitmediğim bir işte beni tutan olmazdı. Eser beyiçeriden gelirken mahçup bir şekilde gülümsedim ona.

Saçsız kafasına taktığı siyah, güneş gözlüğü hala yerinde duruyordu. " Kimler gelmiş. Sen işine bak. "

Çocuk bana el salladı, tebessüm etmeye çalıştım. Beni görenlerin fısıltılarını dinlemek istemiyordum. Onları kafama takmak için daha az yoğun bir zihne ihtiyacım vardı. " Nerdesin sen Yaren? Bana hiçbir şey söylemeden işi bıraktın. Bunu geçtim. Ben senin amcanım. Arayıp bir bilgi vermeyi de düşünmedin anlaşılan. "

Tutku'nun yeni farkına varmıştı. Tutku beni şaşırtarak ayağa kalktı. İkisi el sıkışırken burada olmamdan büyük bir rahatsızlık duyuyordum. Eser bey, iş konusunda taviz vermeyen birisiydi. Bana iyi davransa da çok otoriterdi. Onu amca olarak görmüyordum. Tutku'nun yanında olduğumuz için daha kibar konuşmuştu.

Çalışanlarına sinek gibi davranmaya hakkı yoktu. İşe yarasak bizi ödüllendiren, şikayet olunca da herkesin içinde rencide etmekten çekinmeyen bir yapısı vardı. Ona saygım dışında en ufak bir sevgim yoktu. Rahat haliyle masaya, üçüncü şahıs olarak oturdu.

TECRÜBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin