◐ Bölüm 18 ◑

256 20 0
                                    


Sesimi çıkarmamaya özen gösterdim, aradaki mesafeyi biraz daha kapatırken ayağımdaki çoraplar bana ses çıkmaması açısından çok yararlı oluyordu.

" Hala neyin peşindesin bilmiyorum Tutku. Çıkmaza girmekten zevk alıyorsun resmen. " Asrın elini çenesinde tutarken Tutku'nun kararlı tavrını kırmaya gücü yetmeyeceğini biliyor gibiydi.

" Uzatmayın. Biz kalırız işte. " Bir de bana sorsa keşke. Tutku önemsiz bir mesele hakkında uzun süren, yararı olmayacak bir tartışmaya girmişçesine bıkkın bir nefes verdi.

" Yaren'le anlaşamıyorsun bile. İki dakikada birbirinize girersiniz. " Ha şöyle. Ben de onu diyorum. Adımı duymaktan rahatsız olsam da Asrın'a hak veriyordum.

" Geç kalacaksınız. " Kovulmuşlardı kısaca. Gizem dünden razıydı. Tayt giymişti. Başına geçirdiği beyaz şapkadan at kuyruğu yaptığı saçları şapkanın aralık bölümünden dışarı çıkmıştı. Çetin'in elini tutup oturduğu yerden kaldırdı.

Çetin bu günlerde sessizdi. Her an ses çıkarıp ortaklığı ayağa kaldıracak hali vardı. Zorla kendini tutuyordu adeta. Sesini duymaz olmuştum.

" Kaçtık. " Asrın işaret parmağını ve orta parmağını birbirine bastırdı, izci selamını andıran bir hareketle elini başına götürdü. Tutku işitmezlikten geldi. Donuk bakışlarıyla arkalarından çıkana kadar baktı.

Kapı kapanır kapanmaz gözü bana döndü. En baştan beni gördüğünü belli eden gözleri, beni inceliyordu. Esneyerek mutfağa doğru yürüdüm. İkimiz de garip bir sessizlik içindeydik. Hareketlerimi izleyen gözleri dışında bana ses çıkarmadı.
Kendime kahve yapmak için sütü cezveye koydum. Ocağın altını açarken bulduğum kurabiye dolu tabaktan bir tane kurabiye aldım.

Süt ısınana kadar kendimi oyaladım. Yeterince sıcak olduğunu düşündüğüm sütü bardağa koyup üzerine Nescafe ekledim. Elime aldığım kupayla paytak adımlar atarak Tutku'nun yanına gittim.

Çok büyütüyor da olsam onunla konuşmaya çekiniyordum. Kendimi kaybetmiş gibi hissettiren küçük öpücüğü beni ondan uzak tutmak için ideal bir olaydı. Öpücük bile değildi. Sadece bir dokunuş. Burnu dudağıma sürterken benim düzensiz nefesim ne kadar fark edildiyse onun soluk soluk içine çektiği havayı öyle hissetmiştim.

Etkilendiğim için kendime bir kez daha lanet ettim. Asrın'la bile daha sıkı bir iletişimimiz vardı. Tutku beni buraya getiren sonra varlığını hissettirmeye birine dönmüştü. O masum dokunuş beni etkilemişti. Bu sevgiden çok şefkatti içinde barındıran bir hareketti.

Öyle ki içgüdüsel bir hareketle onu iterken bile şefkat dolu gözlerle, yüzüne yerleşen tatlı tebessümle bana yanıt vermişti. O an birisinin görüp görmediğini kontrol etmeye halim kalmamıştı. Enerjim o dudaklar tarafından emilmiş gibi hissetmiştim.

" Sesin çıkmıyor. " Memun bir şekilde söylerken gözünde aslında konuşmamı isteyen bir bakış vardı.

" Diğerleri nerede? " Kupayı ağzıma götürdüm. Tutku'nun isteyip istemediğini sormam gerekirdi. Gözü kahvemdeydi. Bana dönen ilgisi kaybolmuştu. Yüzüne baktım. Yorgun, benizi soluktu. Konuşurken sesi her zamanki alayı içeriyor olsa da kısıktı.

Ani bir hareketle yerimden doğruldum. " Kahvemden içebilirsin. " Ben mutfağa, yeni bir kahve daha yapmak için giderken beni ikiletmeden kupayı kavradı. Ne düşündüğünü öyle çok bilmek isterdim ki.

" Şekersiz olmuş. " Kahveyi içmeye devam ederken benim insafıma bırakmıştı. Bacaklarım henüz tutuktu. Ayaklarımı zemine sürterek bal kavanozunu ona götürdüm.

TECRÜBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin