" Hile oyunu kazandırsa da kaderi değiştirmez. " LA EDRİ
Kalbin kararına karşı çıkılmaz. İnsanın duygularına karar veren merkez orasıdır. İçimizde tutmaksa bize kalmıştır. Yüzüne bir maske yerleştirebilirsen eğer o duygular içten içe devam etse de dışarıya çıkmaz. Bu kararı vermek kişinin kendisine bağlıdır.
Ben o maskeyi hep takmıştım. Salim'den sonra da ebediyen takmayı düşünmüştüm. Sevgi gibi kırılgan duygularımı göstermemek için. O yaşlı adamın yeşil gözlerindeki yakıcılığın ruhumu ezmesine izin vermiştim. Daha sonra da kırıcı sözler eklenmişti. O zaman maskem yoktu. Duygularım çırılçıplak ortaya serilmişti. Ve o duyguları hor gören bir adamın karşısında aciz kalmıştım.
Tutku benimle olduğunu söylemişti. Ben de onun yanındaydım. İhtiyaç duyduğu her an, beni koruyan bu adamın yanındaydım.
Araba çukura gelince sarsıldı. Sarsıntıyla savrulan saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. " Yol çok bozuk. " dedim ince sesimle.
Tutku direksiyonu kırıp yola devam etti. Güneşin son izleri de yok olmuştu. " Az kaldı prenses. " dedi bana bakmadan. En iyisiydi. Direksiyon hakimiyetini kaybetmesi ikimiz için de kötü bir son olurdu.
Sonunda asfalt göründü. Araziden nihayet çıkmıştık. " Bitmedi gitti şu yol. " Esnerken ağzımı kapattım. Hareket etmek istiyordum. Oturmak bir süre sonra çekilmez bir hal alıyordu.
" Huysuzluk yapma. " dedi Tutku. Elini burnuma götürüp sıktı. Dediği gibi homurdandım. Farların aydınlattığı yolu izledim. Tutku bugün iyi görünüyordu. İki gün ortalıktan kaybolmuş, ardından da derbeder bir halde gelmişti. Onu öyle gördüğümü hatırlamıyorum.
Yaşlanmıştı sanki. Yanına gittiğimde beni kendinden uzaklaştırmıştı. Demek ben de öyle görünüyordum. İnsanlardan uzak kalmaya çalışırken yardıma muhtaç. Asrın bile üstelememişti. Ben de boyumun ölçüsünü almaktansa dediğini yapmıştım.
" Uyku vakti değil. " Elini salladı. Neşesi yerindeydi. Onunla iyi vakit geçirmek her zaman mümkün olmuyordu.
Yolun sonunda durduk. Emniyet kemerini çözüp kendimi dışarı attım. Tutku elimi tuttuğunda garipsemedim. Büyük elini elimde hissetmek güven vericiydi. " Senin boyun uzamış. " dedi, elimi sıktı Tutku. Gülerek konuşmuştu. Topuklu ayakkabıları sevmiştim. Aramızdaki boy farkını kısaltmıştı.
Yürürken mümkün olduğunca dik duruyordum. " Seni geçmem yakındır. " dedim meydan okuyarak. Tek kaşını kaldırdı.
" Hadi bakalım. Hodri meydan. " derken göz kırptı. Beni getirdiği yere baktım. Hayretlerimi belli eden sesler çıkarmıştım. Karanlığı aydınlatan manzara İstanbul'u önümüze seriyordu. Işıklandırmanın güzelliğine hayran olmuştum.
" Her şeyin iyi yanını görüyorsun. " Anlamama kalmadan toprağın aşağı yuvarlanmasını izledim. Tutku'nun elimi bıraktığının farkında değildim. Ben de bırakmış olabilirim. " Aşağısı uçurum. " derken belimi kavradı.
Sözlerinde başka anlamları gizlediğini düşündüm. Hayır. Kuruntu yapıyorum. Korkudan olsa gerek Tutku'nun tişörtünü sımsıkı tutmuştum. Burunlarımız birbirine değecek kadar yakındı.
" Korkmalı mıyım? " diye sordum. Gözleri yakıyordu. Gözünü benden ayırmadan yüzüme bakmaya devam etti. Ani bir kararla belimi tutmayı bıraktı. Boşluk hissiyle dolsam da böylesi daha sağlıklı düşünmemi sağlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TECRÜBE
Roman pour Adolescents๑۩⋂۩๑ Kırılgan kalbi dışında kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, hayatı yeni öğrenen bir kız. Kaybedecek çok şeyi olan, kendini affedemeyen bir adam. Sonbahar ve kışın hikayesi. Arada kalmış ve arada bırakmış. ๑۩⋂۩๑