"Özlediğim biri var ama yapabileceğim hiçbir şey yok." (The Vampire Diaries)Gözlerini kapatma ve keyfine bakma düşüncesi beni geriyordu. Bazen karanlığa karışıp bazen ışığın altında kalıyorduk. Şerit boştu. Trafik durgundu. İstanbul trafiğine ters düşecek kadar yalnızdık yolda.
Arabadaki saat ibaresine bakmak istedim. Tutku'nun cep telefonu orayı kapatmıştı. Yeniden cama döndüm. Şakağıma ulaşan soğukluk eşliğinde dışarıyı seyretmeye devam ettim.
Ancak bu böyle devam etmedi. Tutku'nun gözü sürekli dikiz aynasındaydı. Çenesi kasılmamış olsa oldukça olağan karşılanacak bir durumdu. Yüzünde bariz bir ifade yoktu. Dikkatli görünüyordu. Dikkatli ve tetikte.
" Her şey yolunda mı? " dedim yüzüne bakmayı sürdürerek. Gözleri kısa bir an için yüzümde gezindi. Hızlanmaya başladı. Yolda kayıyorduk.
" Takip ediliyoruz prenses. " dedi, dudaklarını birbirine bastırdı. Dudakları düz bir çizgi haline geldi. Kaşlarını çattığı için iki kaşının ortasında iki tane çizgi oluşmuştu.
Arkamı döndüm. Ve bahsedilen arabayı görmeyi denedim. Arkamızda dört beş araba vardı. " Hangisi? " diye sorarken gözüm arabaları takibe almıştı. İki siyah, bir beyaz bir de mavi renkli araba vardı.
" Siyah. Bize uzak olan. " dedi, gözünü o arabaya dikti. En arkada kalan siyah arabaya baktım. Bize epey uzakta kalıyordu.
" Emin misin? " diye sordum. Takip ediliyorsak bunu yapanın hemen arkanızdan gelen mavi araba olması gerekirdi. O siyah araba çok geride kalıyordu.
" Öğreneceğim. " dedi, aniden vitesi kırdı. Arabanın dönüşü korkunçtu. Ben bağırırken Tutku hız kesmeden devam etti. Girdiği yerde başka arabalar da vardı. Daha yoğun bir yerdi. O arabanın ortadan yok olması birkaç saniye sürdü. Arkamızda belirdi.
Yol değiştirmeye devam ettik. Kesinlikle takip ediliyorduk. Bize yaklaşmıyorşardı. Bu daha çok uzaktan izlemekti. Bir süre sonra bu durum değişti. Bize yetişmek için hızlandılar. Açıkçası onlar yaklaşmayınca ciddiye almamıştım.
Araba daha da yaklaştı. Çok istikrarsız hareket ediyorlardı. Bunu kolayca atlatacağımızı düşündüm. Beklenmedik bir şekilde bizi sıkıştırdılar. Tek yönlü bir yoldaydık. Araba bizi zorluyordu.
" Ne yapıyor bunlar böyle? " Direksiyonun yanındaki adamın camdan sarktığını gördüm. " Tutku elinde silah var. " diye bağırdım. Başımı kavradı. Ensemden tutup beni yere doğru eğdi.
" Başını kaldırma. " Aynı anda silah patladı. Tutku yolda zik zak çizerken tekerlekten gelen sesi dinledim.
Başka bir patlama meydana geldiğinde camlardan biri parçalara ayrıldı. Başımı kaldırma fikrim böylece son buldu. Avuç içlerimi gözüme bastırdım. " Ölmek nasıl bir şey diye düşündün mü? " Tutku'nun sesini duydum.
Elimi çekmedim. " Hayır. Bunu neden söylüyorsun? " Sesim boğuk çıkmıştı. Gözlerim dolmuştu. Ve sözleri beni daha çok korkutuyordu.
" Böyle bir ölüm ister miydin? " dedi mekanik bir sesle. Ellerimi çektim. Ona bakmam için başımı kaldırmam gerekiyordu. Ben de öyle yaptım.
" Ölecek miyiz? " dedim korkuyla. Sadece korku değildi. Dehşet, endişe, çaresizlik vardı sesimde.
" Ölmekten ödün kopuyor. " Keyifsizce güldü. Yüzü düşüncelerini belli etmiyordu. Ama gözlerinin altı kızarıktı. Kızgın olduğunda böyle oluyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TECRÜBE
Teen Fiction๑۩⋂۩๑ Kırılgan kalbi dışında kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, hayatı yeni öğrenen bir kız. Kaybedecek çok şeyi olan, kendini affedemeyen bir adam. Sonbahar ve kışın hikayesi. Arada kalmış ve arada bırakmış. ๑۩⋂۩๑