◐ Bölüm 39 ◑

159 11 0
                                    

Küçük bir kız için hayal dünyası çok değişkendir. Olağanüstülüklerin sınırı olmaz o dünyada. Çabuk yıkılır o büyülü dünya. Gerçekler tokat gibi çarparsa. Buna büyümek denir. Büyüyünce o efsun da son bulur. O yüzden çocukluk en özel dönemdir. Hayallerin tohumlanmasını sağlayan en etkin dönemdir. İyi değerlendirilmeli, doya doya yaşanmalıdır.

" Beni kaygılandırıyorsun küçük cadı. " diye söylendim yanındaki boşluğa ilişirken. Kaşlarına tezat oluşturan gür, siyah kirpiklerinin arkasına gizlenmiş yeşil gözlerini bana çevirdi. Yeşilin en güzel tonu benim için buydu. Yeşille ilgili tabularımı yıkacak kadar güzel bir yeşildi.

" Sinirlenmen tercihimdir. " diye cevapladı beni. Sesinde yalın bir alay yoktu. Alayın içinde harmanlanmış korku gizlenmişti o sözcüklerin içinde. Çocukluğun getirdiği o masum korku.

" Yemeği dışarıda yiyebiliriz. " diye önerdi Çetin. Öfkesi bu küçük çocuğa yönelik değildi. Tutuklanan anne ve babasını düşünmek öfkesini bastırmış olmalıydı. Sesi bugün ilk kez nazik çıkmıştı. Aslında bugün ilk kez bir aradaydık.

Aslı Aksu ve eski eşi tutuklanalı bir hafta olmuştu. Bu sürecin takibini Çetin ve Asrın üstlenmişti. Ben de Işıl'la vakit geçirmiştim. Bunun ikimiz için de sancılı bir süreç olduğunu biliyordum. Küçük kız bunu belli ediyordu.

Küçük bedeninde saklanan gizli, büyük kalbini tanımıştım. Çocuk kalbi daha gizli köşelerde saklanmayı seviyordu. Tepkileri ölçülü oluyor da olsa bir şeyler farklıydı işte. Bu farklılık ondaki küçümseme ve alay yüklü bakışlarını özlememe yol açıyordu.

" Burada kalmaya devam mı edeceğim? " diye sordu başka bir konuya geçerek. Bizimle güvende olduğuna emindim. Doğrusu buydu. Yanımda olmalıydı. Ben güvende olmasam da o benimle güvendeydi.

Tutku varsa tehlike karşı konulmazdı. Başka planları vardı. Onları hayata geçirmesi de uzun sürmeyecekti. Işıl'a karşı belli bir tutumu yoktu. Ortalıkta görünmüyordu zaten. Bugün yüzünü gördüğüm için kendimi şanslı sayıyordum.

" Bir süre. Burada kalmak istemiyor musun? " diye sordum. Cevaptan emin değildim. Onun cevabının isteğim doğrultusunda olacağından şüpheliydim.

" Aslı nerede? " diye sordu. Bunu sürekli sorup duruyordu. Geçiştirmeye çalışmam işe yaramıyordu.

" Çok özlediysen yanına götürelim seni. " diye araya girdi Asrın. Ona söylüyordu ama yüzü bana dönüktü. Dil dökmenin işe yaramayacağını biliyordu. Işıl gözlerini kıstı. Asrın bile isteye damarına basıyordu. Ve bu işe yarayacak bir yöntemdi.

" Saçmalama istersen. Burada iyiyim ben. " derken yeşil gözlerinde tehditkar bir ifade ortaya çıktı. Asrın ise eğleniyordu. Gözlerindeki yakıcı parlaklık yerini meydan okumaya bırakmıştı. Işıl bunu itiraf edecek değildi. Annesini düşündüğünü bize göstermekten kaçınacaktı. Değer verdiğini bilmemizi istemiyordu. Her ne kadar bunu biliyor olsak da.

" Babanı merak etmiyor musun? " diye sordu Asrın. Ne yapacağı belli olmuyordu. Hiç kimseye acımayacak kadar derin duygular içindeydi. Ya da tam tersi, hissizlik ve hiçliğin içinde, bir girdaba çekilmişti.

" Saçma sapan konuşma Asrın. " diye payladım onu. Omuz silkti. Umursamaz ve tutarsızdı. İkincisi Tutku için uygun bir tanım olsa da, Asrın da bugün aynen böyleydi.

Sınav sonuçları açıklanacaktı. Çok az bir zaman kalmıştı. Karmakarışık bir hayatın içinde yer edinmem bu sınavda başarı sağlayamayacak olduğumu göstermezdi. Elimden gelenin çok üstünde bir çaba harcamıştım. En iyisini umut edecektim. Umut beni diri tutacak tek şeydi.

TECRÜBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin