" Aşkı kitaplara soktukları iyi oldu, yoksa belki de başka yerde
yaşayamayacaktı. " William FaulknerBölüm Şarkısı:
Meg Myers/ After YouResim yapmaya on iki yaşında başlamıştım. Okuldaki resim dersleri çoğu zaman amacından sapardı. O yaşıma kadar gerçek anlamda resim yaptığımı hatırlamıyordum. Yeni bir dönemin açılışıyla yeni bir öğretmen gelmişti. O güne kadar görmediğim biriydi.
Resmi tutku haline getirmeme neden olan kişi Salim'di. Sevmemi sağlayan kişi ise o yeni gelen öğretmenim olmuştu. Sayısız öğretmen adı kafamda yosun tutarken onun adı her zaman zihnimde durmuştu. Ekrem alışılagelmiş bir isimdi.
Bilinmeyen, ender rastlanan bir ad değildi. Ekrem hoca ise kişiliği, tavrı, içtenliğiyle unutulmazdı. Onu en son on dört yaşımda görmüştüm. İki yıl dersime girmişti. Ve sonra okuldan ayrıldı.
Resim büyüleyici bir şeydi. Benim kapılarımı aralayan ilk adımımdı. Renklerin serüveni beni de mest etmişti. Önümüze bir kâğıt ve renk renk boyalar koymuştu. Herkes serbestti. Yapmak istediğimiz ne varsa yapabilirdik.
Bomboş bir kağıt hayallere renklenmeyi bekliyordu. Bu bize çocuksu bir heyecan vermişti. Kimi boyamaya başlarken kimi en iyisi için düşünmüştü. Ben onları uzaktan izlemiştim.
Uzaktan izlemek bir süre sonra yetersiz kalmıştı. Ekrem hoca beni uzaktan gözlemlerdi. Çoğundan farklıydım. Daha pasif, daha çekingen ve belki daha somurtkan. Kendi dünyamı seviyordum. Orada başrol bendim. Ne istersem, o olurdu. Sınır tanımayan hayaller vardı. Kimsenin karışmadığı, yabancı gözlerin yargılamadığı, özgür bir dünya.
" Bu güzel bir başlangıç. " demişti. Elimde boya kalemiyle bakakaldığımı hatırlıyorum. İlk rengim maviydi. Ekrem hocanın gözlerinde gördüğüm yansımam maviydi. Sınıfın perdesi maviydi. Seyretmeye doyamadığım deniz maviydi. Beni resimle tanıştıran adamın gözleri maviydi. Uçsuz bucaksız gökyüzü de maviydi.
" İyi olduğumu sanmıyorum. " deyip boya kalemini masaya bırakmıştım. Oysa çizdiğim tek şey mavi bir şeritti.
" İyi olman gerekmiyor. Sadece çiz. " Oturduğum sıranın yanına eğilmişti. Gözleri güzel bakıyordu. Eşsiz mavi rengi değil, gözleri anlamlıydı.
Sadece çizdim. Noktalar çizgiye dönüştü. Birleştikçe birleşti. Ve o kağıt doldu. Ardından başka kağıtlar geldi. Ve ben sadece çizdim.
Salim ilk dostumdu. Güvendiğim ilk kişi değildi. O kadar çok kişiye güvenmiştim ki. Ama onun güvendiği ilk kişiydim. Başlangıçta duygularım bambaşkaydı. Yetimhane müdüresi istemişti. Bu gönülsüz kabul ettiğim bir şeydi sadece.
Ben tabuları olan biriydim. Ön yargılarım tabumdu. Salim tek bir dokunuşla onları yıkmıştı. O gördüğüm en iyi insandı.
" Ben hazırım. " Koşarak yanıma geldi Işıl. Yüzü gülüyordu.
" Harika görünüyorsun. " dedim beğeniyle. Kot etekle tamamladığı beyaz gömleği inceledim.
" Senden daha iyi giyiniyorum. Hey! Ben her zaman harikayım. " derken burnunu kırıştırdı. Öyle tatlı bir kızdı ki. Sevilmemesi imkansızdı.
" Tutku emin değilim. " dedim ona dönerek. Işıl yalnızlığımı gizliyordu. Benim için çok değerliydi. Onu kaybetmek istemiyordum.
" Buna o karar verdi. " deyip Işıl'ı gösterdi. Işıl başını salladı. Aslı Aksu'yla görüşmüştüm. Bu fikir onundu. Daha önce Işıl'ın yakınlarını düşünmemiştim. Elbette akrabaları vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TECRÜBE
Подростковая литература๑۩⋂۩๑ Kırılgan kalbi dışında kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, hayatı yeni öğrenen bir kız. Kaybedecek çok şeyi olan, kendini affedemeyen bir adam. Sonbahar ve kışın hikayesi. Arada kalmış ve arada bırakmış. ๑۩⋂۩๑