◐ Bölüm 11 ◑

313 23 0
                                    


" Akşam erken gelin. "

Ben kafa sallamaya çalıştığım sırada Çetin dudaklarını birbirine bastırıp sabır diledi. Örgülü saçımdan izinsiz çıkan telleri kulağımın arkasına sıkıştırdım.

Süleyman amca arabanın önünde duruyordu. Çetin kendi arabasına ilerledi. Peşine takıldım. Süleyman amcanın sesi bizi oraya mıhlamaya yetmedi. Gözetim altında bir gezi olacaksa hiç olmasın daha iyi.

Arabadaki radyo kanallarını çevirip durduktan sonra birinde karar kıldı. Yabancı şarkı arabada gürültüye neden olurken esen rüzgarın tenimi okşamasına izin verdim. İkimizin de camı açık olduğu için hızlı giden arabada çıkan rüzgarın sesi şarkının bir kısmını yutuyordu.

Ayağımın dibinde duran çantamı arkaya attım. Burayı vazgeçilmez kılan deniz manzarasını izlemeye devam ettim. İlk durağımız büyük bir kahvaltı salonu oldu. İçerisi modern olarak tabir edilen, içinde koyu tonların ağırlıklı olduğu bir yerdi.

Haftasonunu fırsat bilen herkes, bizim gibi kendini dışarı atmıştı. Soğuklar zaten hissedilir düzeyde değilken etkisi daha da azalınca hava ilkbahar sonlarına uygun bir hale gelmişti. Cam kenarında, birisi kahverengi birisi beyaz olan koltuklardan kahverengi olana oturdum.

Biz içeri girer girmez yanımızda biten garson kırmızı renkli menüyü uzattı. Ben teşekkür ederken Çetin onu umursamadı bile. Az maaşla, uzun saat çalışan bu kişilerin sıcak bir gülümseme ya da teşekküre ihtiyacı vardı. Ben çalışırken böyle insanlar kendimi değerli hissetmeme yol açardı.

Menüdeki altı farklı alternatif seçenekten birini söyledi Çetin. Kafası kalkmış çocukla göz teması kurarak yumuşak bir ifadeyle bakıyordu. Benim rahatsız olmamı anlatmıştı. Düzeltmeye çalıştığı durum çocuğun yüzünde de gülümsemeye yol açtı.

Bu kadar basitti işte. Ufak bir tebessüm bile insanın yüzüne gülümseme yerleştirebiliyordu. Menüye göz atarken aslında bakmıyordum. Rasgele bir rakam söyledim. Menüleri alan çocuk içecek bir şey isteyip istemediğimizi sordu.

Çetin kahve söylerken ben çay söyledim. Kahve seven birisi olsam da çay ondan önce geliyordu. Çocuk onları da dikdörtgen şeklindeki not defterine yazdıktan sonra yanımızdan ayrıldı. Bazı anlarda konuşacak konu bulamayınca içine düşülen sıkıntılı durumu yaşıyorduk şu an.

Aklıma hiçbir konu gelmedi. Çetin bana nazaran daha konuşkan olduğu için onun bir şeyler söylemesini bekledim. " Artık zengin birisi olarak neler hissediyorsun? "

Yanlış bir konu seçmiş olsa da bir konu açtığını varsayabilirdim. Evet. Zengindim değil mi? Bana göre bu, bir kutup ayısına verilen parayı ifade ediyordu. Milyoner bir kutup ayısı düşününce kıkırdadım. " Boşluktayım. "

Çetin sağ elini sol elime koydu. Karşı karşıya dururken elimi çekme isteğimi bir kenara bırakmaya çalıştım. " Ben yanındayım. Tutku ve Asrın senin koruman gibi davransa da dost olduğumuzu biliyorum. İlk günlerdeki gibi değiliz. "

Asrın'ın beni korumaya çalışması kendi adına bir intihar olurdu. Kendi başına dururken bile başına iş alabilen ender insanlardandı. " Asrın kendini korusun yeter. Dün kendisini öldürüyordu. "

Çetin kahkaha atınca ben de gülerek ona eşlik ettim. Çocuk benden daha sakardı. Dün yemek yapmaya çalışırken yangına neden olmasına bir açıklama getiremiyorum. " Bizi de yanında götürecekti. "

Küçük yangına müdahale edilemezse eve yayılırdı. Tencerenin alev aldığını anlayan Tutku olmasa sağ olamayabilirdik. İnce tabanı yağ kızarırken uzun süre kalınca önce yanık bir taban oluşturmuştu. Ardından da su takviyesi ile yangın sönmüştü. Tabaklar gelince bundan istifade edip elimi çektim.

TECRÜBEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin