Kapşonunu başına çekti genç adam. İstanbul'un ayazı vücudunu okşarken kızın ensesinden ayrılmadan devam etti.
Alacakaranlıkla birlikte hava iyice kararırken bir kez daha elindeki fotoğrafları çıkardı. Aslında kızdan emindi. Fotoğrafı kaldırdı. Açık , kumral saçlar ; çelimsiz , zayıf bir beden. Alayla dudaklarını büktü.
Doğru kız olduğuna ellinci kez emin olduktan sonra ellerini sert ve pürüzlü ağacın gövdesine koydu. Ağaçtan destek alarak gizlendi. Bir yandan da kızın her adımını hafızasına kazıyordu.
Kızın sinirle söylenen sesini duyunca dudakları kıvrıldı. Yürürken bile alev alacak gibiydi. Asabi , küçük bir kızın koruması olmak can sıkıcı olacaktı. Başına bela açacak birisine benzemiyordu.
Küçük hatta fazla küçük. Minyon vücuduna küçümseyerek baktı. En fazla 1.65 boylarında olmalıydı. Esen rüzgar onu her an uçurabilecek gibi görünüyordu. Altına giydiği etek uçuşurken adamın iki kaşının tam ortasında derin bir çizik oluştu.
Üşüyor olmalıydı. Genç kız çantasını karıştırmaya başladı. Eli istediği şeyi kavrayıp çıkardı. Çantası ağırdı. Bedenine yük veren bu koca çanta sırtında derin bir ağrıya yol açıyordu.
Bedenini bükmeden yürümeye çalışıyordu. Çantası eski yerini almadan önce üzerine ince hırkasını giydi. Hiç yoktan iyiydi. Dışarıda bu kadar soğuk bir hava olduğunu tahmin edememişti. Adımları hızlandı. Genç adam kaşlarını çattı. Bir anda hızlanmasını gerektirecek ne vardı?
Zaten yarım saattir oyalanarak ilerleyen o değilmiş gibi adımlarının hızlanması hayret vericiydi. Kızın bir adımı bir adımına uymuyordu. Uzun saçları iyice havada uçuştu. Saçlarını kulağının arkasına sıkıştırmaktan vazgeçeli çok olmuştu. Yüzüne gelen saçları çekmekle yetindi. Yanında saçını toplayacak bir toka olmadığını biliyordu. Boşuna toka arama zahmetine girmedi.
Bir yanı oyalanmaya devam etmesi gerektiğini söylüyordu. Diğer yanı acele etmezse başına daha büyük bir bela açacağını savunuyordu.
İki yıl öncesini mumla arayacağını söyleseler kahkahalarla gülerdi kız. Gelen gideni aratıyordu. İzbe evin önünde durdu. Burası cehennemden farksızdı.
Kız neden evini ilk kez görüyormuş gibi bakıyordu? Bir yılı aşkın süredir burada yaşadığını iyi biliyordu. Kızı araştırması uzun sürmemişti. Sözü vardı. Bunu yapmak konusunda gönüllü değildi. Saygısı gitmesine engel oluyordu o kadar.
En kısa sürede bu işi bitirmek istiyordu. Küçük bir çocukla oynayacak yaşı çoktan geçmişti. Kendine kısa bir müddet verdi. Kıza durumu açıklamak gibi bir gayesi yoktu. Sorgulamak isterse söylemezdi. Üstüne düşeni yapacaktı.
Nihayet kambur duruşuna son veren kıza bir alkışla karşılık vermek isterdi. İstemediği bir yerde yaşadığı kesindi. Her an kaçmaya hazırdı. Böyle bir yerde böyle bir tepkiye şaşmamak gerekirdi.
Bu sokak fakirlik kokuyordu. Kız sanki bataklıkta açan bir çiçekti. Buraya ait olmadığı o kadar belliydi ki. İpek kumaşları hak ediyordu. Oysa üzerinde vücudundan dökülmesi muhtemel olan , ona en az bir beden büyük olan elbise vardı. İnce vücudunun tüm hatlarını örtüyordu. Buna tezat oluşturan incecik kolları hırka demeye bin şahit isteyen ince bir tül parçasıyla örtülmüştü.
O tülün tek etkisi pürüzsüz , güzel kollarını örtmesiydi. Belki iştahlı gözleri biraz daha uzak tutabilirdi. Geldiği ilk anda kızın çevresini bir erkek sürüsü kaplamıştı. Bu berbat giyinmiş hali bile dikkat çekiciydi. Kızın güzelliği inkar edilemez bir gerçekti. Üzerine giydiği bu çuvala benzer kıyafete rağmen hala gözlerin ona dönüyor olmasını açıklamak sadece böyle mümkündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TECRÜBE
Fiksi Remaja๑۩⋂۩๑ Kırılgan kalbi dışında kaybedecek hiçbir şeyi olmayan, hayatı yeni öğrenen bir kız. Kaybedecek çok şeyi olan, kendini affedemeyen bir adam. Sonbahar ve kışın hikayesi. Arada kalmış ve arada bırakmış. ๑۩⋂۩๑