Çıldırmış Vaziyette

16.8K 229 3
                                    

Şirkete kendimi nasıl attığımı hatırlamıyordum. Aklımda hala dün gece ki kadın vardı. Peşime düşecek bir türden değildi sanki. Belkide her önüne gelenle yapardı bunu... Kasıklarım ağrıyordu. Çalışcak halim yoktu ama bu çoğu kez olurdu. Çalışmak istemediğim halde çalıştığım halim...
"Sedat! Sedat!"
Harun beni bulduğu için nerdeyse şükredecekti. Adımlarını hızlandırdı ve yanıma vardı.
"Bu kadar sık boğaz etmek istemem Sedat ama isviçredeki misafirlerimizi hatırlıyor musun?"
"Evet"
"Hamamda ağırlıyoruz. Sen gelene kadar onları orda ağırladım. Gelmeyeceksin diye o kadar korktum ki. Nihayet gelebildin."
"Durum nedir?"
"Ne durumu Sedat? İyi misin sen?"
"Yani toplantı saatini kastediyorum. "
"Beş dakika sonra!"
Kızgın gözlerle ve yandan çatma kaşlarıyla yanımdan ayrıldı. Harun sanki her işin bana bakmasından nefret ediyor gibiydi. İçinden küfür ettiğini bile anlayabiliyordum. Benimle çalışmak zorunda olması gereğinden fazla sıkıyordu onu. Aramızdaki tek bağ bu şirketti.
***
İsveçce konuşuluyor...
"Şirketiniz çok uyumlu. Bayıldığımızı söylemek istiyorum."
Sonra kadın konuşuyor.
"Bizim projemize layık olmak şereftir ki siz bunu hakediyorsunuz. "
Harun kalemle ilgilendiğimi görünce boğazından ses çıkartıyor. Sonra cvap vermem gerektiğini anlıyorum.
"Teşekkür ederiz. Minnettarız. "Herkes şaşkınlıkla bana çeviriyor kafasını. Ah doğru. İsveçce konuşmayı unutmuş Türkçe yanıt vermişim. Hemen düzeltiyorum. Sonra herkes gülmeye başlayınca hafif dişlerimi gösteriyorum.
Kapı hızla açılıyor. Tekmelenerek mi koluyla birisi yüklenerek mi bilmiyorum. Ama büyük bir gürültü kopuveriyor. Herkes başını kaldırıyor. Kapı tam bana dönük. KonuklAr şaşkın harunsa çok sinirli bir şekilde. Ah! Bu Kara! İyide Nasıl? KonuşmadN sonra mı? Hemen ayağa fırlayıveriyorum. Kalbim de bana eşlik ediyor.
"Sen kendini ne sanıyorsun? Nasıl böyle bir konuşma yapıp..."
"Bu ne saygısızlık!"
"Harun bir dakika..."
Karaya doğru ilerliyordum. Sonra birden gögsümü yumruklamaya başlamıştı. Delirmişti. Toplantının farkına varıp sussada devam etmekten gücenmiyordu. Bu kez daha da sesini alçaltıp konuşmaya devam etti. Kulağıma fısıldama nitelindeydi.
"Hayatından çıkıcam tamam mı! Gidicem! Muradına ereceksin!"
"Sakin ol. "
"Nasıl?" Sesi gitgide ağlamaklı olmaya başlamıştı.
"N a s ı l oluyim?"
"Sana izin veriyorum git eve bir hafta dinlen. "
Gitme hayatımdan. İstemiyorum. Şuanda kollarımın arasında karayiplerde olmak varken burda bu şekilde. Ben olanları üzerime alıyorum Kara. Tüm bu olacakları. Senin yaptığın mahcumiyeti birazdan bok olacak işin maliyet zararını Harun'un aşağılamalarını... Hepsini üzerime alıyorum. Ama sen bu şirketin Aptal sekreteri Aptal sarışınısın. Benimde Papatyamsın. Gitme!
"İstemiyorum ben dinlenmek. Seni de istemiyorum. Sen sadece kendini düşünen ruhsuzun tekisin. Sen sadece sevişince geliyorsun bana. İhtiyaçların için."
"Ye-ter mi?"
"Yetmez. "
Ağzını elimle sıkıca kapattım. Kolundan tutup dışarı attım. Başım zonkluyordu. Kapıyı kapattıktan sonra kapının ardında ki Kara da kalan aklımı aklıma sığdıramıyordum. Gitme. Benden gitme. Arkamı döncek o rezilliği çekecek gücüm yoktu. İsveçce konuşulan sözcükleri cümleleri beynim toparlayamadı. Anlayamadı. Anlamak istemiyordu...
Harunla baş başa kAlmıştık.
Omzumdan beni kendine çevirdi nihayet. Kahverengi gözleri alevliydi. Sonra yumruk yaptığı eline baktığım an. Pat! Diye geçiriverdi suratıma. Yerden kalkamadım. Burnum ağzım dağılmıştı. Vay be Harun baya iyiymişsin... Gömleğime damlayan kanlara baktım.
"Bu kendini toparlaman içindi. Şimdi siktirip gidicem ve sende bir hafta boyunca şirkete gelme. Yoksa işler boka saracak. Sana izin veriyorum git dinlen."
Odamdan çıktıktan sonra kendi kendime kahkaha atmıştım. Sinirden gülüyordum. İçimden ne geliyorsa onu yaptım. Dosyaları devirdim. O çirkin suratlı kadınla domuz İsviçrelinin oturduğu sandalyeleri de fırlattım. Her şeyi savurdum. Derin derin nefes aldım.
Sana izin veriyorum git dinlen!
Kendime bir hafta izin verdim...

BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin