O an saate bakıverdim. Karnım zaten doymuştu ve saatin dokuza çeyrek kala olduğunu gördüm. Ağzımı peçeteliğime yönelerek sildim. Kara'nın elinden tuttum ve hızla sofradan kaldırdım.
"Ne oluyor Sedat?"
"Yukarı çık ve hemen kendini en iyi hissettiğin şekilde giyin."
"Niye??"
"Hemen dedim!"
Diye bağırınca merdivenlere doğru koştururken tekrar bağırdım.
"Giyinmekten kastımı biliyorsun Kara."
"Kıskançlık yapma."
Gözlerini devirdikten sonra gözden kayboldu. Süvari koyu lacivert takım elbisemi üzerime beş dakika da giyerken jeep'in anahtarını cebime yerleştirdim. 15 dakika sonra Kara kapıda belirmişti. Ağır çekim gibi gelmişti sanki o an bana. Savrulan altın saçları karışıktı. Üzerinde açık yeşil balıkçı yaka dizlerinde biten saten bir elbise vardı. Ayakkabıları leopar desenliydi. Vay be! Diye iç geçirdim. Kalçalarından tutup öptükten sonra hızla arabanın yanına sürükledim.
"Yavaş olur musun? Ayakkabılarım topukluda."
"Topukluysa topukludur kör değilim görüyorum."
"Sorun gözlerinde değil beyninde. Düşüncesiz..."
Hemen bir şarkı açtım dediğini duymazdan gelerek. (Şarkıyı açabilirsiniz tamda burada.)
"Ne dersin Kara yirmi dakika da Atatürk Havaalanına varır mıyım?"
"Harika da. Neden derim?"
"Neden diye deme derim."
"Heyooo."
Ona bakarak gevrek gevrek sırıttım. Otobandan giriş yaparken 210 u görmüştüm ama bu esnada Kara uyuyordu. Yoksa bu hızı yapmam imkansızdı. Çünkü Kara'nın yüksek sesle Fatiha okuması benim dikkatimi hep dağıtırdı. Korkak meleğim ! Masum meleğim. Yanağını okşadıtan sonra tamda 20 dakika da havaalanına gelmiştik.
Süpersin Sedat. Sendn iyisi yok.
Bu egolu ayaklarımı bırakıp iki bilet almak için sorumlu personele ilerledim.
"Kapadokya ya businees cam kenarı 6a iki koltuk alabilir miyim?"
"İyi yolculuklar efendim."
***
"Nereye gittiğimizi hala söylemedin Sedat."
"Sen kaç aylıktın Kara?"
"Tam tamına 9 ay olması gerek."
Çilek yerken sırıttı. Bende ona tatlı bir öpücük kondurdum. Omuzlarımda tekrar uyuyakalmıştı. Yolculuk tam tamına 1 saat 15 dakika sürdükten sonra eşsiz Kapadokyaya varmıştık. Bir saatin ardından ise Peri Tower Otele alınmıştık. Sulu gözlü Kara dolan gözlerini saklayamamıştı minnettar görünüyordu ama hiç önemi yoktu. Onun bana verdiği sevginin yanında bir önemi yoktu. Güzelce yerleştikten sonra duşa girdim rahatladım ve Karanın da duşa girmesini istedim. Israr ettikten sonra girdi. Boynuma sarıldıktan sonra üzerini giyindi. Şaşkınlıktan tek kelime etmemişti. Uçaktan indiğimizde seni seviyorum demesinin dışında tabi. tüm kelimelerin en güzelini...
"Bence ben olsam hemen uyurdum. "
"Ama otel çok güzel selfie çekilip instaya atmAm gerek. Dur bi dakika nedenmiş o."
"Bırak şu telefonu Kara." Elinden telefonu aldım. Görgüsüzlük bile ona çok yakışıyordu. İnstagrama yüklediği her fotoğraf zenginlik içinde yüzüyormuş gibi gösterişliydi. Bunu zaten hakediyordu. Fakat kalbi kadar bir gün zengin olması imkansızdı tabi. Sorusu,sorusunu cevapla Sedat. Yine gözlerine daldın...
"Saat 5 te özel araç bizi oteldn Almaya gelecekte ondan hanfendi."
"Niye almaya geliyorlarmış gelmesinler. Ben bu yumuşacık yatakta biraz yatıcam. Sonra bak aşağıda havuz var orada yüzmek istiyrum. Ayrıca hoteli keşfe çıkıcam sonra..."
"Kara, Kara, Kara, lütfen uyu bebeğim."
"Gözlerin tekrar mavi olmuş. Yakışıklımın güzel gözleri hatrına tamam. "
İş maillerime bakarak saatin beşe gelmesini bekledim tüm gece. Biraz minibardan şarap içmiştim. 3 günümüz kaldıysa eğer bu 3 güne değicek diye gülümsemiştim saat beşe gelirken.
Alarm çalmıştı.
Özel araç gelirken şehir arabası lincolne sızlana sızlana bindi Kara.
"Daha güneş bile doğmadı Sedat."
"Enerjini boşa harcama Kara."
"Sen gülüyor musun?"
"Evet. Çocuk gibi söyleniyorsunda ondan. "
***
Özel saha sorumlusu alanı güzelce gezdi. Bana 1 saatlik özel tura hazır olduğumuzu onay vermişti. Telsizden pilota çağrı iletti.
"Hava 25c derecedir. Bilgilerinize. 5000 feet yükseklik için hazır olunuz. Tamam. "
Sonra bize döndüğünde Kara'nın elimi tüm gücüyle sıktığını hissetmiştim. Masmavi ve kırmızı renki kocaman ve devasal bir balon bizi bekliyordu. Kara'nın titreyen minik ellerini öptüm. Öyle tatlı heyecanlıydı ki...
"İyi uçuşlar efendim."
Pilot balonun içine bizi eliyle kibarca davet ederken Kara vadide bağırmaya başladı.
"Ayaklarım tutmuyor. Yürüyemiyeceğim Sedat."
"Anlaşıldı. "
Şımarık meleğimi Kucağıma aldıktan sonra boynumu öpmeye başladı. Balona bindiğimizde bacaklarımın arasında ayaktaydı. Pilot sürekli uçuşu kontrol ediyor ve rüzgarın akışına göre havalandırıyordu.
"İnanmıyorum. İnanmıyorum." İnamıyorum "
Gözleriyle elini kapatınca ellerini çektim. Sapsarı ışıklar turuncu bir şekilde etrafa yayılıyordu. Güneş Kara ile birlikte büyüleyici bir şekilde doğuyordu güzel dünyama. Ellerini yüzünden çektim.
"Bu güzel manzarayı kaçıracak mısın?"
"Güneş ddoğuuyoor... Ben ben çok mutluyum."
"Sende benim hayatıma böyle doğdun Kara. Bir güneş gibi. "
Ellerini bpynuma dolayınca Güneşin ışıkları yüzüne vuruyordu. Güzel gözlerini kısmıştı Kara. Saçlarına yansıyan sarımtırak ışıkların o altın sarısı güneşten geliyor sanırım diye düşündüm. Güneş Tanrısı gibiydi. Işık yerine tek farkı mutluluk saçmasıydı. Pilot arkasını döndüğünde dudaklarından çekildim hemen. Kara da onun varlığını unuttuğundan utanmıştı.
"Vadi içerisindeyiz. Burası peribacaları... İyi seyirler."
"Teşekkür ederiz."
Diye mutlulukla söyledi Kara.
"Baak ne kadar da güzeller."
Ah Kara! Snin kadar değiller. Keşke senden güzel olan bir doğa olayı olsa şu yedi cihanda. Koskoca evrende. Bir çok gezegende. Binlerce ülkede...
"Neden yapıyorsun bunu?"
"Beğenmedin mi?"
"Onu demiyorum. -dudaklarını ısırdı- Sana deli gibi aşık olmamı diyorum."
"Anlıyorum Kara."
Gözlerini of dermiş gibi kısarken pilota yöneldi aşağıya sarkarak. O an ödümü koparmıştı bende hemen beline sarıldım.
"Ce...vat -pilot başıyla onayladı- Bey yaklaşık kaç metre yükseklikteyiz."
"Yaklaşık olarak 5500 feet yükseklikte efendim."
"Ooo duydun mu Sedat."
"Evet duydum."
"E hadi o zaman bağır. "
"Deli miyim canım ben?"
"Hayır beni svdiğini bağır. Kimsecikler de duymaz hem."
"Biliyon zaten ne gerek var. "
"Bağır bak seni burdan atarım. "
KucağımdAn bana doğru gözlerini çevirdi. Ensemdn saçlarımı okşuyrdu. Sonra inandırıcı gelmeyince lafı çevirdi. Tehdit ediyordu beni şakacı kız.
"Söylüyon mu söylemiyon mu?"
Ayağını balondan dışarı sarkıtınca kızdım hemen.
"Sana bişi olursa ben naparım sonra?"
Elinden tutup üzerime doğru çektim. Rzgara doğru ağzını açtı. Aaaaaaaaaa diye bağırırken eliyle de ağzına ritim verdi. Kızıldereli Kara...Çok komik görünüyordu. Kahkaha atarken o kadar sesin arasında duyulmadığı için şükrettim.
"Şuraya bakk elbisem gibi yemyeşillll."
Elimle dağları gösterdim bende ona.
"Sen şuraya bak. Ferhat bu dağları deldi Şirin'i için belki ama ben de bu dağlara sevdiğimi haykırcam şimdi. "
Ellerini belimden çektim. Ona doğru arkamı verdim ve iki elimle ağzıma yol yaptım.
"Kara! Seniiii Hadi sedat söyleyebilirsin! Seviyoruummmm."
Hıphızlı arkadan sarılmıştı. Düşmediğimiz için bile çok şükür dedim. Saçları gözlerinin önüne geliyordu. Kafasını salladı ve ellerimin ikisini de yanaklarına koydu.
"Bende seni."
Dedi kısık sesle. Cennet dedim. Böyle mi görünüyordu acaba uzaklardan. Resmi bu mu olmalıydı? Huzur onun teni mi olmalıydı? Ellerimle saçlarını gözlerinin önünden çektim. Masmavi gözlerinin içinden onu seven adamı gördüm. O kadar saf bakan bu gözlerinin çerçeveleri mücevher olmalıydı diye düşündüm. Sonra söylendim.
"Birazda bunları izliyim."
Çenesinden yavaşça kaldırdım. Ellerini belime koydu. Dudaklarını yaladı ama rüzgarın kurutmasıyla alakası yoktu. Gözyaşları akmasın diye yapmıştı. Sonra ilk kez dudakları açılmıştı. Gözlerimi kapattım farkeder etmez. Ruhumun eşşiz bir şekilde doyduğunu hissedebilmek için.
"Ayaklarım yerden kesildi baksana! Bulutlar pamuk şeker gibi görünüyor. Yiyesi geliyor insanın. Elimi atsam tutucakmışım gibi. Sanki bir masaldaymışım gibi. Beyaz atlı prens yerine koyu lacivert takımlı bir adam var masalda. Biraz ruhsuz ama biraz. Aslında kocaman bir kalbi var. O kadar kocaman ki şu bembeyaz tertemiz bulutlar gibi. Bense o bulutların üzerindeyim. Bulutlara çıkmışım Sedat. Bulutlarına çıkmışım sanki. Hiç inmiyim olur mu?"
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)
Romance"Belkide Dünya'ya gelme sebebim sensindir. Belkide ben dünyaya seni çok sevmek için gönderildim. Bana başbelası diyorsun ya ben senin başına gelebilecek en büyük belayım evet."