Biz dinlenmek için bir haftayı zar zor haketmiştik ve Kara ile günler nasıl geçiyordu farkında bile değildim. Şimdiden dört gün geçmişti bile ne kadar da çabuk?? Şebnem o gece bizde sadece bir gece kalıp gitmişti korkulacak bir şey yoktu. Kara yı kaybetmekten başka neyden korkardım ki? Kara sinirli olsa da ben hiç takmadım. Takmadığıma bile sinirlenmişti. Kızı umursamayışıma bile sinirlenmişti. Kadınlar... Her şeye sinirlenirler. Onları çok sevsek bile niye benden daha çok seviyorsun diye sinirlenirler... Bir şeyler bulurlar ki ama inanın canınız cehenneme. İster sinir olun ister olmayın biz yine bildiğimizi okuruz.. Yapar geçeriz...
***
Kara siyah geceliğiyle uyuyordu. Uzanmış ve hala Şebneme bozuluyordu . Anlamaması gereken bir biçimde alnını öptüm. Onu güzelce koklayıp yapmam gerekenin en güzel şeklinde elimle sardım sarmaladım. Elindeyken kıymetini biliceksin diye düşündüm. Elindekinin kıymeti ne kadar kıymetsiz olsa da duygulara bir değer yükleyemiyorsun. Geliyor ve seni kilitliyiveriyor. Herhangi bir kapanma düğmesi olmaksızın kanına işleyiveriyor. İnkar ediyor ve bekliyoruz. Bazen nefret ediyormuş gibi kendmiizi kandırıyoruz. Oysa tek çıkar olmayan şey sevgiyken dudaklar inkar edebilir. Peki ya gözlerimiz? Ne kadar yalın... İstemsizce büyüyen gözbebeklerimiz. Peki ya tenimiz? İstemsizce ona dokunma isteğimiz? Nerde olursa olsun asla unutamayacağımız o kokusu? Kocaman sarılırken dokunma hissine karışan o tat alma duyusu? En sevdiğin yemek gibi onu yiyip bitirme hissi...
Tüm bunları gerçekten düşünürken omzuna düşen bir kaç damla Kara yı hemen şekerlemesinden kaldırıvermişti ve tam göremediği için gözlerime dokunuverdi.
"Sedat!"
"Bişi yok."
"Söyle hemen."
Lambayı açtı ve bana doğru yöneldi. Azıcık seksi gögüslerine baktım ama sonra kafamı çevirdim.. Öküz olma Sedat! Sıradan bir erkek olma! Sen aşık bir adamsın!
"Seni kaybetmek istemiyorum."
Hemen küçük bir Ah! Sesi çıkarmıştı. Elleriyle iki eliyle o küçücük elleriyle kafamı gögsüne bastırdı. Üzerime çıkıp dudaklarıma küçücük küçücük öpücükler kondurmaya başladı.
"Beni sadece o gün kaybetmiştin bir daha da olmaz "
Diyip gülümsedi. Kaşlarımı çatıp kastettiği şeyi anlamaya çalıştım ve hemen o günü anlatmaya başladı.
"İlk gün... Bardayken... Siyah takım elbiseyle bara giren ruhsuz adamken. Siyah takım elbiseyle kim bara gelirdi ki? Cevap verme Sedat dinle... Şöyle bir bakmıştım sana hiçte mezun olan liselilere ya da üniversitelilere benzemiyordun.
Şarkıyı açın.
Hatta kocaman antropoza girmek üzere olan adamlar gibiydin. Kafasına vurdum. Şaka şaka -güldü- Çok tatlıydın ama ışıklardan da olabilirdi. Bar masasına oturup limonata tarzı bir şey var mı dediğimde bana gülmüştün hani. Bende sana ölümüne gıcık gidip vodkanın içine limonatamı boşaltıp içmiştim. Sende parayı uzatırken bendn olsun demiştin. Etkilenmiştim... Ne yalan söyliyim etkilenmiştim ama parayı ödeyişinden değil. Bana,naptığını sanıyorsun diye başlayıp hakaret etmediğin içinde değil. O yemyeşil gibi görünen ama bazen hiç anlamadığım şekilde mavi olan gözlerin içinde değil. -gülümsedi- Senin vodkan olmasına rağmen benden izin alıp tadına bakışına ve bardağı ağzıma götürüp bana tekrar içirişine... O an Kara yani ben ilk kez bildiğim bir müziği unutmuştum. Gözlerinden çekilmek istemiştim ama yapamamıştım. Salak gibi sana donup kalmıştım. Bir ara bana İyi misin diye gülmüştün hatta. Sonra üzerine düşüyor numarası yapıp seni bir daha göremeyeceğim için sarılma bahanesi yaratmıştım. Kokunu koklamıştım. Belki bir gün o kokuyu elimin bileklerinde bir gün tekrar alırım diyeydi galiba..."
Sözünü kestim. Öptüm.
"Ben devam edebilir miyim?"
Gözlerini kapattı ve başıyla onayladı.
"Üzerime düştüğünü sanmıştım Kara ! Çok kötüsün -ağzına hafifçe vurdum- sıkıca tutarken dudaklarını yalamıştın. Dilin dudağıma değdiğinde alt tarafımda bir şeyler kıpraşmıştı sanki. Oysa barda böyle şeyler seven bir tip değildim. Genelde otelde sessiz yerlerdeydi. Oraya şirketin kötü zamanında geldiğimi de belirtmek isterim ama antropoz düşüncen fena değilmiş. Senin parmak arası terliklerle bara gelmenden fena değil en azından..."
"Hayır hayır sus saymıyorum."
"Sayma."
"Yine de çok güzeldim."
Üzerimde sallanmaya başlamıştı. Cilvelenmişti. İstediği şeyi vermiştim.
"Evet ışıl ışıldın. Işıklar senin üzerinde dönerken sanki sönük kalıyorlardı ve ben ışığından gözlerimi kıprıştırıyordum kamaştığı için. Devam etme Kara! Ağzını kapat ki anlasın Sedat! Dudaklarına dpkundum ve sustu. Gözleri dolmuştu. Sonra durmadan kpnuştuğun ve benim seni takmadığım zamanda gürültüyü bahane ettiğim doğruydu. Daha adımızı bilmeden saatlerce bir şeyler anlatmış birden susup adın ne diye patlayıvermiştin. Sedat dediğimde en az on kere Sedat diye tekrar etmiştin. Hayır seni gözlemlemiştim hatta ağzını açtırıp alkollü müsün diye bile koklamıştım. Çocuk gibiydin Kara. Değişmesi zor olsa da öyleydin. Bana beni öpme bahanesiyle ben senin annen olsam byle severdim diyip yüzümün ırzına geçip yanaklarımdan yirmi kez öpmüştün. Sana karşı koyamadığım saatlerdeydi sıra. Seni hemen evime götürüp benimle zaman geçirmeni istemem seni bir kere becermek istesemde bin kere de tanımak istediğim içindi. Sonra buna kızmıştın. Ortadan kaybolmuştun. Işıklardan her sarışın kadını sengörür olmuştu gözlerim. Aradığım şey sendin Kara! Sedat'ın elinde olan her şey şimdi hiçbir şeydi. Gidip Dj yle konuşup ışıkları yaktırmasını söylediğimde tam karşımdaydın. İnsan, insan gözünün önündekini göremiyorsa çocuk gibi kaybetme korkusu yaşadığındanmış. Seni kaybettim sanmıştım parmak arası terlikli kız..."
Yanaklarını sıkmıştım. Gögsüme yumuluverdi ve ağlamaya başladı. Ağlak ağlak bana fısıldıyordu. Gerçi gögsüme fısıldıyordu bense gögsümden yankılayan sesiyle zor anlamıştım ne dediğini...
"Beni kay...det...miyeceksin!"
Ah tamam şimdi anlamıştım.
"Beni kaybetmeyeceksin."
Bunu zaten biliyorsun Kara diyip güldüm. Beni kaybetmiyeceksin...
Oysa hala fısıldıyordu.
"Beni kaybetmiyeceksin."
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)
Romance"Belkide Dünya'ya gelme sebebim sensindir. Belkide ben dünyaya seni çok sevmek için gönderildim. Bana başbelası diyorsun ya ben senin başına gelebilecek en büyük belayım evet."