Evim gibisi yok diyerek eve girmek çok güzeldi. Uzun süreli şirket işlerinin başına Harun'un geçmesi rahatsızlık veriyordu çünkü bensiz bir şey halledemiyordu. Bu yüzden sabaha karşı şirkete gidip işleri halletmek zorunda kaldım. Akşama doğru eve döndüğümde pek akşam sayılmaz saat 12.37 Kara'ya özel tasarım hediyeyi vermek için sabırızlanıyprdum. Üzerimdeki takım elbisenin kravatını çıkarıp Karaaaa diye seslendim merdivenlerden üst kata çıkarken. Yatak odasının kapısını büyük bir istekle açtım.
Hani derler ya beynimden vurulmuşa döndüm. Aynen öyle oldum. Kara yatak odasında yoktu.
Öncelikle bağırdım Karaaaaa diye daha şiddetli daha yüksek sesli daha sinirli banyonun kapısını açtım yok.
Bahçe de yok. Yok . Yok . Yok . Yok
Telefona sarıldım. Belki yarım saattir aralıksız arıyorum kaç kez olduğunun önemi yok. Cevap yok.
"Alo buyur Sedat abi"
"Senden bir şey istiycem koçum"
"Tabi Sedat abi her zaman buyur"
"Bir telefon numarası söyliycem konumunu mesaj olarak istiyorum"
"Dinliyorum Sedat abi"
"0553223....."
"Tamam abi hemen bulup atıcam"
Sağol bile diyemeden yüzüne kapattım. 5 dakika içinde Fuat tan mesaj geldi. O beş dakika içinde kitap raflarındaki tüm kitapları aşağı indirdim. Cam orta sehpayı tek elimle savurdum. Oturduğum koltuğun minderlerini bile savuşturdum. Etrafta içim gibi berbat haldeydi.
Mesaj: FUAT
Görüntülemek için kaydırın.
Mesajı görünce kan beynime sıçradı. Bu konum bir bar konumuydu. Evlenceğimize günler kala Kara bensiz hemde bensiz.
Çıldırcam bu kız kesin cesaret hapı almıştı. Hemen montumu alıp o halde evden apar topar çıktım. Şöförden eve bu saatte temizlikçi bulmasını ve arabanın anahtarını bana vermesini söyledim. Nasıl göründüğümü bilmiyorum ama korkmuş gibiydi benden.
Arabaya binip adrese yirmi dakika sonra vardım. İçeride olacaklardan ben sorumlu değildim.
Kara ne yaptıysa kendine yaptı.
***
İçeri hemen giriyorum. Işıklar gözümr çarpıyor. Bar masasını geziyorum gözümle yok. Bir sorun olup olmadığı sorunuyor. İşine bak diyiyorum. Bir kaç hatta bayağı tanıdık var içerde. Gözlerimle selamlıyorum. İşletme Müdürü de tanıdık bir mekan zaten sorun yok.
Bayağı fahişe dolu
İçerde açık havaya rağmen ağır karışık parfüm kokusu var. Locayı geziyorum. Yok. Kafamı bir çeviriyorum aşağı doğru merdivenlerden üç kız arkadaşlarıyla iniyr. Yanındaki iki kızı tanıyorum. Kolundaki Aleyna Kara nın yakın arkadaşı hiç sevmem. Bana ilk günler yaşlı diye yorum yapardı. onun arkasından gelen Burak sevgilisi kahkaha atıp Kara'yı da güldürüyor.
Orospu çocuğu.
Elimi sıkıyorum. Önümden geçen bir erkeği kolundan tutup itekliyorum. Erkeklik denen bişi yok zaten sesini bile çıkarmıyor. Çaprazından önden gelen Eda o da Kara nın arkadaşı. Sarhoş kafayla eski günlerden vurup geçtiğim fahişelerden. Kara'nın haberi yok. Olamazda. Herneyse. Diğer kızı tanımıyrum. Kara'nın eline bakıyorum yüzüğü yok. Daha çok sinirlenip yumruğumu sıkıyorum. Beyaz fileli diz kapaklarının altında yakası v şeklinde bir elbise giymiş. Bir de elbise!
Buradakilere bakılırsa biraz kapalı kalıyor. Herkes neredeyse büstiyer ve yarım şortlu. Benim baksırım bile o şortlardan uzundur. Arkadan bir erkek gelip Kara'nın omzuna dokunuyor. Delirip bu sefer hakim olamıyorum. Yüksek ses müzik bile içimdeki çığlığı bastıramıyor. Yanına doğru gidiyorum. Beni İlk fark eden Aleyna oluyor. Kara'ya sesleneceği sırada kolundan asılıp sağıma doğru itekliyorım. Neye uğradığını şaşırıyor. Kara'nın korkuyla baktığını görüyorum. Açıklama yaomak için ellerini kaldırıyor.
Hayır dinlemeyeceğim.
Neler olacağını biliyor. Bundan korkuyor.
Eda'nın kolundan tek hamleyle alıp kendime doğru çekiyorum Kara'yı. Kolumdan Aleyna'nın erkek arkadaşı tutmaya çalışıyor. Bırak bırak diye kızgın ses tonuyla üzerine basarak bağırıyorum. Kolundan tutup dışarı hızla çıkarıyorum. Bunlar o kadar hızla oluyor ki kimse yerinden kıpırdayamıyor. Dışarı çıktığımızda Kara'nın üzerindeki elbiseyi eteğinden çekip yırtıyorum. Altına her zaman siyah mini bir taytşort giyer. Üzerinde beyaz büstiyeri duruyor. Şaşırıp Sedat diye bağırıyor. O sırada etrafıma bakmıyorum. Yüz ifadelerine bakmıyorum değersiz insanların. Kapının yanındaki Star Wars ışın kılıcına benzeyen bir yapay plastik aydınlatmayı yerinden söküp Kara nın sırtına vuruyorum. Elleriyle korunmaya çalışırken ellerine geliyor. Parmaklarının anında morardığını görebiliyorum. Ellerini tutarken başını öne eğiyor. Bacaklarına vuruyorum. Diz kapaklarına. Baldırlarına.. Beline. Bağırmıyor ama ger defasında vücudunun acı içinde titredini görebiliyorum. Arkamdan bağırarak su getirip içirenler geliyor. Bardağı uzatmadan elinden alıp fırlatıyorum. Kollarımdan tutup ayırmak isteyenleride atlatıyorum. İşinize baksanıza oğlum diye bağırıyorum. Karşıdaki bekleyen kızlar korkmuş gibi orayı terkediyor. Kimisi Kara'ya bakıp yuh ya yazık diyor. Bir kaç erkek daha gelip yanıma yaklaşmaya çalışıyorlar. Kara o sırada ellemeyin diye mırıldanıyor. Tek umrunda olan üşüdüğüymüş gibi kollarını sıkıyor. Bacaklarına yapay plastik aydınlatma elimde kalana kadar vuruyorum. Yere çöküyor. Kolumdan kaldırıyrum. Mavi gözleriyle sadece bakıyor. Sessizce göz yaşları düşüyor yanaklarından. Yaklaşıo sakinleştirmek isterken elimin ters tarafıyla yüzüne geçiyorum. Çok sert. Burnu durmaksızın kanıyor. Bir kaç kişi polis çağırmış olmalı. Aynasızlar geliyor. O sırada bar kapı görevlileri üzerime gelip uzaklaştırmaya çalışırkn yine sarsıp itekliyorum. Üzerimde deli kuvveti var. Ayakta olan Kara o dakikalarda bir kaç saniye sonra bayılıyor. Üzerimdeki montu çıkarıp üzerine geçiriyorum. Kucaklayıp taksiye bindiriyorum. Bundan sonrasını o panikle hatırlamıyorum.
***
Kara sonunda yatak odasında gözlerini açıyor.
Eve doktor getirdiğimi anlıyor.
"Uzun bir zaman dinlenmesi gerek"
Göz kapaklarını hızlıca oynatan Kara'ya bakıyorum. Bacaklarına bakıyor. Sonra baldırındaki morluğa. Yara oldukça mor tam ortası sarı gibi sarımtırak. Damarlarının ezikmesinden ve patlamasından kılcal damarları güneş gibi saçılmışlar. Kenarları siyah gibi. Enine büyük. Oldukçada şiş. Parmaklarına bakıyor fakat onlar sarılı. Başında duran Elimi çekmek için kafasını itekliyor. Kalkacak gibi hali yok. Çenesini bile kıpırdatamıyor. Ama bana hiç kızgın değil gibi. Ya da öyle olması işime geliyor bilmiyorum. Doktora ödemeyi yapıp gönderirken içeri girdiğimde Kara'nın boy aynasından kendine bakmak için kalktığını görüyorum.
Korkunç görünüyor.
Pişman mıyım? Hayır. Onu bu hale ben getirmedim. Ne yaptıysa kendi kendine yaptı."Kara yat!"
"..."
Hiç konuşmuyor. Kucağıma alıp yatağa götürüyorum.
"Karnın aç mı?"
"..."
Pekala. Makarna yapıp getiriyorum. Üzerine mısırlı güzel bir sos yaptım üstelik ellerimle de portakal suyu sıkıyorum.
"Güzel görünüyor değil mi?"
Kafasını bile sallamıyor. Elimle yediriyorum. Bittiğinde mutfağa götürdüğüm sırada yanına kinder süpriz yumurtalarla dönüyorum.
"Sen seviyoersun diye getirdim."
Elimden alıp yiyiyor. Oyuncağına bakıyor.
"Ver bakalım ben yaparım"
Diyip yanına uzanıyorum.
"Yeşil bir robot çıktı."
Diyince gülmemek için dudaklarını ısırıyor. Bana bakıyor sadece mor göz altı halkalarıyla ve yapışmış kiprikleriyle bakıyor.
Ayağa kalkıp bir kaç taklit yapıyorum.
Bakmıyor. Ama bu taklitleri ne zaman yapsam gülerdi.
"Playstation oynamak ister misin?"
***
"Sinemaya gidelim istersen?"
***
"Kalkmak istediğinde söyle"
***
"Bu akşam ne yemek istersin?"
***
"Sana yni kataloğlar getirdim"
***
"Al bakalım canın sıkılmasın telefonla oyalan"
***
Tüm bunlar olurken Kara hiç konuşmuyor. Çıldırmak üzereyim. Hatta lavaboya gidip kendi kendime bangoya vurup sinirimi alıyorum. Bağırıyprum. Geri döndüğümm de sadece yatma pozisyonu değişmiş Kara görüyorum.
Bu sfer yanına uzanıyorum. Uyuyor. Uyurken öpüyorum bol bol.
Ağlıyor musun Sedat? Tamam sakin ol!
Sabah kahvaltısı hazırlamak için mutfaktayım. Sonra merdivenlerden inen Kara'yı görüyorum.
Koşuyorum.
Kucağıma alıyorum.
Mutfağa mutfak bangosunun üzerine oturtuyorum.
Gülümsüyor.
İçime güneş doğdu.
"Nw yemek istersin?"
"Ne yapıyorsun?"
Konuşmasına şaşırıyorum. Çok mutlu oluyprum.
"Bol kaşarlı menemen"
Diyorum. Yutkunuyor.
"Babam beni almaya gelecek bir kaç saat sonra"
Elimdeki bıçağı sertçe bırakıyorum. Arkamı dönüp bakıyorum.
"Saçmalama Kara!"
"Biraz uzak kalsak iyi olur"
Kaşlarımı çatıyorum.
"Hayır bak sen burada kal yeter ki. Ben ayrı oda da yatarım bir sürü oda var"
"Hayır Sedat"
"Tamam sen burada kal ben otele giderim tamam mı? "
İyi fikir gibi geliyor.
"Tamam ama bir şartla"
"İstediğim zaman geleceksin. Her an gelemezsin öyle."
Göz kapakları kapatıp sıkıyorum. Şuan acı çekiyorum. Ruhsal olarak.
"Tamam tamam kabul"
Babasına giderse bir daha evlenene kadar onu görwmem böylesi iyi. Yeterki gitmwsin dayanamam. Ben de annesinin yanında olan kızımı görürüm o sırada. Bir sürü şey düşünüyorum kafamda.
"Ben köle değilim Sedat. Senin kölen değilim."
Ne köle mi? Köle mi dedi ?
Kulaklarıma inanamıyordum. Böyle bir şey demesi beni derinden yaralamıştı. Ocaktaki menemenin başına gitti altını söndürdü.
"Gerisini ben hallederim gerekli eşyalarını al çık"
"Tamam"
Tekrarlıyorum.
"Tamam Kara"
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)
Romance"Belkide Dünya'ya gelme sebebim sensindir. Belkide ben dünyaya seni çok sevmek için gönderildim. Bana başbelası diyorsun ya ben senin başına gelebilecek en büyük belayım evet."