Demek gülmem bana çok yakışıyor ha?
Hadi oradan.
Kara bunu çok sık dile getirirdi. Kesinlikle güldüğümde çıkan kırışıklıklarımdan hoşlandığındandı.
Bir gün Starbucks da kahve içeceğimiz zaman isminiz diye sormuştu siparişi alan bayan.
"Behlül" demiştim. Kara da o anda şaşırmıştı. Aşk-ı Memnu' dan konuşuyorduk ve aklımda kalmıştı.
Bayan gülmüştü tepki olarak bende gülümsemiştim.
Kara tüm gün bu yüzden başımı ağrıtmıştı.
"Tüm gülüşlerini sakla ve benim yanımda kullan çünkü dünyanın en güzel gülüşlü insanıyla çıkıyorum"
Demişti.
Derin bir nefes alıp verdim.
İnsan aşık olduğunda gülüşüne de aşık oluyor bu ikisi doğru orantılı diye düşündüm.
Çünkü ben de onun gülüşlerinde cennetin manzarasını görürdüm. İşin tuhaf kısmı kara bu düşüncemden bihaberdi.
~~
Bekarlığa veda partisini tabikide böyle yapmayacaktım. Bu bir önizleme gibi bir şey sayılırdı. Sonuçta evlenme adayı bir adamdım artık. Yakında düğünüm vardı. Sabahı,tek tek herkesin dağılışıyla baş başa kalmakla sahile gitmek ve güneşin doğuşunu izlemek için harcadık.
Benjamin Button filminden bir kare canlandırıyormuş hissi vardı.
Kara nın üzerine giydiği beyaz elbisesi gözümü alıyordu. Kumlara bağdaş kurarak oturduk.
Elinde çikolata vardı. Yarısını bölüp ağzıma verdi. Kollarını bacağımın arasından geçirerek birbirine bağladı.
Hafif rüzgar esiyordu. Saçlarını ensesinde dağınık şekilde toplamıştı. Yalnızca Kahkülleri rüzgarın esirindeydi.
Kafasını eğdi dizimi öptü.
Gökyüzünün canlılığına tanıklık etmek dünyanın harikalarından biriydi.
Güneşin doğduğu yere doğru baktı.
"Sana bir soru sorucam hazır mısın?"
"Tabi" dedim.
Ciddi bir şekilde gözlerine bakıyordum O da karşıya bakıyordu. Beline elimi sardım.
"Dünyayı uzaylılar istila ediyor ve onca insan arasından beni kaçırıyorlar..."
"Seni?" Diye sözünü kestim.
Bunu yapamazlardı herhalde
Bana doğru döndü ellerini çözüp gözlerime baktı. Güldü.
"Evet beni ve uzay araçlarına doğru binip gidiyorlar sonra sen beni kurtarmaya bir şekilde geliyorsun ama bir bakmışsın ben bir kedi olmuşum"
"Kedi olmuşsun?" Diye sözünü kestim tekrar. Bu sefer daha yüksek sesle güldü.
"Allah Allah " dedim.
"Eet kedi olmuşum ne yaparsın" sözünü bitirdiğinde gözlerimi kapatıp beni geriye doğru yatırdı. Üzerimde kuş gibiydi rahatsız etmiyordu ama belinden tutup hızlıca doğruldum.
Gözlerimi ellerinden kurtarıp güneşin doğuşunu işaret ettim.
"Şunu izlemek istiyorum"
Eline bir avuç kum alıp üzerime doğru oturduğu yerden fırlattı. Hızla Yüzümü çevirdim.
"Cevap bile veremiycem diyorsun yani"
"Aklımın Yetersiz kaldığı anları yaşattın" dedim. Kahkaha attı yanaklarımı avuçlarının arasına alıp çocuk gibi sevmeye başladı.
"Yaaa" dedi.
Burnunu sıktım.
"Şşş " sus işareti yaptım.
"Bir kere orada bir bakış atarım korkarlar alamazlar seni"
"Kim?"
"Kim olcak Kara, uzaylılar."
"Öyle mi?"
"Öyle. diyelim ki aldılar. Ne kurtarmaya gelcem mis gibi kurtulmuşum senden " gülümsedim. Omzumu "yaa öküz" diyerek sıktı. "Şaka " diyip dudağından öptüm ve ekledim.
"Şaka bir yana kedi olsan ne yapcam herhalde beslerim bakarım seni Hollandaya gider evlenirim seninle "
Kahkaha attı elleriyle yüzünü kapatarak.
Kumlara doğru uzanınca O da yanıma omzuma doğru uzandı. Saçlarını elimin arasına alıp sanki tarıyormuş gibi okşuyordum.
"İnsan romantik bir cevap verir"
Dedi.
"Neymiş romantik cevap merak ettim kedi olmana romantik cevap ne yani?"
Dedim kaşlarımı çatıp.
Taklidimi yapıp kaşlarını çattı ve bana öylece baktı. Çok güzeldi.
"Uzaylılara gidip benide bir erkek kedi yapın uzaylı kardeşlerrrrr demen lazımdı"
Diyince o an kahkaha kopardım. Ciddi olup olmadığına baktım.
Hayır ciddiydi ve böyle olunca gülmem bir uzun süre daha hiç kesilmedi.
Kara anlamsız anlamsız gülüşlerimi izledi.
"Gel buraya kedicik" dedim. Ellerimin arasına aldığım yanaklarını okşadım. Dudaklarımızı dudaklarımıza bastırarak öpüştük.
Saatime baktım.
"2 saat olmuş" diye seslendim üzerimi silkerek.
"İşin mi var"
"Hemen yüzünü asma hayatım"
"Problem yok" dedi.
Çenesinden tutup kaldırdım.
"Benim tek işim sensin" diyince hemen yüzünde güller açtı. Gözlerindeki uçurumda gibiydim. Rüzgar hafif arkamızdan esiyordu. Tenimiz hafif soğuktu. Kara nın kollarına dokunuşumda içimde kelebekler uçuşuyor gibi oluyordu. Gözleri aydınlanan havayla birlikte ışık dolunca maviliğinde kendimi kaybediyordum. Temiz bir koku vardı. Boynumu Kara nın omuzlarına teslim etmek istiyordum. Bedenim onun yanında çok güçsüz gibiydi. Dengesiz bir hal durumu yaşıyordu hep. Bir sağ gözüne bir sol gözüne bakıyordum. Dudaklarından öptüm.
"Çok romantik bir an" dedi. Şuanda bu anı bozmak istemiyordum. Bu yüzden kendime doğru çekip saçlarını kokladım. Başını kollarımın arasına aldm. İncecik belinden kavrayıp dudağından öptüm. Aynı şekilde karşılık verdi. Beş dakika kadar öpüştük.
"2 saate neler sığardı şimdi of of" dedim
Tek kaşını kaldırdı. Hava aydınlanmıştı.
"Hımm? Neler sığarmış 2 saate?"
"Şimdi 2 saati boşver gün yeni başlıyor var mısın?" Dedim kahküllerini gözünden çekerek. Vereceğim cevabı duymak istediğini de sanmazdım zaten bu yüzden gülümsedim.
" neye" dedi sesinde heyecan vardı.
"24 saat maraton koşup 2 saat yorulmaya? "
"Sen böyle konuşunca anlamıyorum"
"Tamam gel " dedim elini sıkıca tutup kucağıma aldım. Ne kast ettiğimi anlamasada neler olacağını az çok anladığını biliyordum. Çünkü Kara benimle asla sıradan şeyler yaşamamaya hiç şaşırmazdı. Biz buna Bağışıklık kazanmıştı desek daha doğru olurdu. Sahil yeni yavaş yavaş aşıkalr tarafından dolarken biz de orayı terkediyorduk.
~
Kara yı dışarda siyah takımımla beklerken bekleyişimin ardından kapıdan çıktığıda topuklu ayakkabılarından başına kadar süzdüm.
Vaov dedim. Beklediğimin çok çok üstünde bir güzellikteydi. Buz mavisi kabarık etekli elbisesi belinin inceliğine eşlik eden bir kemerle tamamlanmıştı. Saçları yanlara doğru açılan büyük buklelerle harika görünüyordu. Yüzü bebeksiydi her zaMankigibi mükemmeldi.
"Benim kızım" dedim kulağına.
Eteğini tutup açıp dizlerini kırdı. Güldüm.
"Senden, limuzini göremedim" dedi.
"Haha "
"Limuzin mi o vayyy" dedi.
Kapıyı açtım. Siyah bir limuzindi evet.
"Hazır olun hanfendi" dedim kapıyı kapatırken bir şeyler mırıldandı ama duymadım.
Yanına geçtim. Heyecanlıydı. Yüzüğüyle oynarken sakin olmasını söyledim. Telefonu eline alıp rahat 50 60 defa aynı pozla fotoğraf çekildi.
Yarım saat sonra mekana yanaştık.
Otopark sahibi gözlerini açıp dikkatle arabanın içinden çıkacak kişileri bekler şekilde duruyordu.
Yan kafede sabah çaylarını içen herkesin dikkatini dağıttığım için kusura bakmasınlar hatta tüm yol boyunca arabalarında moralini bozduğum işe giden insanlar. Hepsi kusura bakmasıblar diye iç geöirdim. Ve Arabadan indim.
Kara nın kapısını açtım.
"Günaydın efendim" dedi otopark sahibi cevap vermedim. Uğraşamam ya diye fısıldadım Kara nın kulağına . Gözlerime baktı Kara omuz silkti.
Her şeyi şöföre emanet bıraktık.
... Otelinin altındaki şık restoranta girerken kara elimi bırakıp koluma girdi.
Giriştekş Büyük boy aynasından kendine baktı.
"Kahvaltıyı burada mı yapacağız "
"Evet prenses " dedim
Çoğunlukla tercih edilen bir mekandı. Kahvaltı edilmek için bile. Çünkü kimse kimseyi önemsemeyecek kadar meşguldü. Her masanın yanında priz olması brunch için uygunbir ortam olmasının yanı sıra herkesi laptopla bu yere ayrı bir bağlıyordu. Aydınlatma ve içeri ışık girme olayı kusursuzdu. Herşey çok tazeydi. Ürünlerin özel time ları vardı. Çalışanların özel tecrübeleri ve saygıları gelen müşterilerin bu mekanı daha çok tercih etmelerindeki bazı en büyük etkenlerden biriydi. Manzara izlemek isteyen ve deniz eşliğinde kahvaltı yaomak isteyebler arka tarafa balkon kısmına da çıkabiliyorlardı. Üstelik oldukça geniş ve ferah bir iç tasarımı vardı.
İçeride görünen kadarıyla orta masalar dışında köşede boş hiç masa yoktu.
Dışarı çıktık.
Dışarda hiç bir masada boş bir yer yoktu.
"Şu köşeye boş bir masa ayarlatabiliriz"
Dedim işaret ederk
"Hiç sanmıyorum buranın böyle bir şey yapacağına " dedi Kara umutsuzca
"Hayır yaparlar çünkü burası benim"
"Neee?" Dedi Kara.
"Ciddi misin Sedat? Ben neden bilmiyordum?"
"Hiç zamanı olmadı bilmiyorum" dedim
Hemen köşeye masa ayarlattım.
Oturduk.
"Kahvaltıda fazla miğdeni yorma öğle yemeği için daha güzel bir planım var "
"Sedat öğle yemeğini yiyeceğimi sanmıyorum harika bir lezzeti var böreklerin hepsini yerim hepsini"
"Sen iste tüm börekler senin olsun" dedim.
Arada bölüp bana yedirmeyi ihmal etmiyordu. Uzun aüre herkese etkisini sürdürmeli olmalı kulağıma hakkımzda konuşulanlar geldi.
Garsonu çağırıp slow bir müzik çalmalarını söyledim.
Kara ağzı doluyken hem bir şeyler anlatıyor hem de kahvaltı yapmaya çalışıyordu. Bende sadece sütlü kahve içmeyi tercih etmiştim.
Müzikle birlikte Kara yı izliyordum. Öykece sadece O'nu.
Bir sürü çimlerin arasında tek kalmış bembeyaz papatya gibiydi. Açık gökyüzünde tek başına gökyüzünü süsleyen kabarık beyaz bir bulut gibiydi.
Bir saat kadar sonra doydu.
Kalkıp çalışanlarıma teşekkür ettim. Limuzini önüne çektirip tekrar kapısını açtım. Kara binerken yanağımdan öptü.
Kısa süre sonra bisiklet kiralanan alana geldik.
"Şaka ?" Dedi kara
"Hayır çok ciddiyim " dedim.
Bir kaç kişi dışında genelde süren herkes gençti. Kara nın yanında bende genç duruyordum zaten. Bisiklet kiraladık. İkili bisikletlerden.
"Sevgili bisikleti mi deniliyor bunlara ?bak ne güzel" dedim
Bindim.
"Ee hadi güzelim" diyince arkama bindi. Sepeti bile vardı bisikletin.
Sürerken bana hiç yardımcı olmuyordu. Tüm ağırlığı ben çekiyordum O da şarkı söylüyordu. Ellerini yanlara doğru açıp şarkı söylerken bir kaç kişi fotoğrafımızı çekti. Bisiklet sürerken pamuk şeker satan bir abi görünce durdum.
"Aa panuk şeker " dedi kara
"Evet pamuk prenwses " dedim.
2 tane aldık. Bisikleti durdurup panuk şekeri denize doğru yemeye çalıştık. Yemeye çalıştık diyorum çünkü Kara her yerimi şeker yapmıştı. Kahkaha atınca sinirim bozuldu ve bende onun ağzını ve burnunu pamuk şeker yapmıştım. Yoruldum diyince Kara bisikleti olduğu yere bıraktık.
"Gel " dedim.
Sinemaya girdik resepsiyona yaklaştık. İstediğin filmi seç dedim Kara ya O da
Seçti. İçeride bir kaç çift vardı. Sabah sabah kim sinemaya gelirdi ki? Geri kalan tüm koltukları da satın aldım.
10 dakika sonra salon açıldı. İçeri girdik diğer çiftleri ikna edip paralarını verip salondan çıkardım. Kara kimsenin gelmwdiğine inandı. Sonra tüm günü paran boşa gitti diye dırdır etmeyle mahvetsin istmedim.
"Film yorumlamaa oyunu" "işte buuu"
Diye bağırdı Kara.
Kucağıma oturttum.
Filmi hem izliyoduk hem bağıra bağıra neden böyle yapmadın neden böyle dedin diye oyunculara eşlik ediyorduk. Arada popcorn yiyip öpüşüyor ve kahkaha atıyorduk.
Filmin sonuna gelince "hiç bir şey anlamadım" dedi kara bende güldüm
"Anlamadık tabi yaa filmi yeniden çeksinler " dedim
"Manyak " dedi yüzüme kalan popcornları atarak.
"Aa sen savaş istiyorsun" dedim popocorn atarak.
Ayağa kalktı birbirimize popocorn atmaya başladık. Kara popcornu bitince kaçmaya başladı. Yakalayıp yatırdım. Öptüm öptüm öptüm.
Işıklar ikimizinde gözünü acıttı.
"Aa film bitti" dedi Kara
"Evet" dedim.
Elinden tutup ayağa kaldırdım.
Buradan bir sürü pepe olsun sünger bob balonu olsun başka balon olsun hep çocuklar için balon satıcıları geçerdi.
"Gel " dedim.
"Hiç bu kadar balonun oldu mu?"dedim.
"Hayır " dedi.
Kafasını da aynı anda salladı.
Hepsini satın aldım ve Kara ya verdim.
"Hadi hepsinde dilek dileyip bırakalıp " dedi
"Tamam" dedim bir sürü balon vardı elinde bende elinden tutup destek verdim.
"Ya sedat dur"
"Olmaz uçurur bu balonlar seni"
"Allah allah"
"Allah Allah gülüm "
Dedim kahkaha attı
"3 satıcıdanda aldığım balon 114 taneymiş " dedim.
Çok ısrar ettiği için Fotoğrafını çektim Kara nın, sobra tek tek yukarıya doğru bıraktık tüm balonları. Kara yı öyle çocuk gibi gördükçe mutlu oluyordum.
Tek bir balon kaldığında daha uzun süre arkasından gökyüzüne çıkışını izledik.
"Ne tuttun 114 tane dilek demek bu?"
"Farketmez " dedim beline dolanarak.
"Ya söylesene Sedat neler tuttun?"
"Hepsinde tek bir şey diledim"
"Ya öyle mi?"
"Öyle?"
"Ne peki?"
"Söylenmeeez"
"İpucu ver"
"İçinde Sen varsın" gülümsedi hoşuna gitmişti böyle söylemem.
"Neden hepsinde?"
"Belki diğeri olmassa diye pilli piyango gibi ne kadar çok istersen isabet olayı o kadar artar"
"O kadar çok istiyorsun yani" dedi dudağımda parmaklarını gezdirerek.
"Çok" dedim
Gözlerini kapatıo açtı.
"Kurtuluşumuz yok senden o zaman desene"
"İmkansız" dedim boynundan öperek.
Çok mutlu görünüyordu. Aynı zamanda öylee durmak dikkat çekmemize sebep oluyordu. Günün bu saatinde kimse buralarda bu kılıkla dolaşmazdı.
"Ne yapmak istersin?" Dedim.
"Üstü açık bir arabada seninle arka koltukta rüzgarın tadını çıkarmak" dedi.
"Kulağa hoş geliyor"
Dedim.
Bir kaç dakika sonra üstü açık son derece lüks bir araç kiraladım.
Görünce şaşkınlığını çığlık atarak dile getirdi.
Selfie çekilceği zaman telefonu elinden çektim.
"Bu sefer olmaz "dedim. "Anı yaşa".
Arabanın kapısını açtım. Şöföre daha önceden nereye gideceğini söylemiştim.
Arkaya geçtik. Kara sakallarımla oynarken bana bir şeyler anlatıyordu.
Dinlemiyordum. Sadece gözlerinin içine bakıyordum.
Hipnoz olmuşcasına ne dediğine değil sesine... Gözlerine...
"Bana şiir oku" dedi bağırarak.
Saçları uçuşurken kendi kendine gülüyordu. Elimle kendime doğru çektim. Sıkıca tuttum.
"Ben sana mecburum" dedim.
"Devamı?" Dedi. Rüzgar sesine engel olduğundan bağırıyordu.
Dudaklarını öptüm.
"Balım sus be" dedim.
Güldü. Gözlerimin içine eğildi.
"Balım mı?" "Haha çok tatlısın"
Dedi.
"Biliyorum " dedim.
"Ukala" diye bağırdı tekrardan.
Herkes bize bakıyormuş gibi geliyordu. Öpüşmeye çekinmiştim ama gideceğim yere bir kaç dakika kala yol sakinleşti. Beş araba dört araba üç sonra tek bizim araba kaldı yolda.
Bir kaç dakika sonra varcağımız yere ulaştık.
"İnanmıyorum" dedi Kara koştu.
Gokart yapmayı çok severdi.
Durdu ve boynuma sarıldı.
Uzun zaman olmuştu bayağı uzun zaman birlikte hiç gokart yapmamıştık.
Gözleri doldu.
"Ağlarsan sana bilerek yenilmem " dedim.
Karnıma vurdu.
"Ben seni hertürlü yenerim"
"Ovv" dedim kafamı sallayarak.
"Hadi gel bakalım"
~~~
1 saatten fazla tekrar tekrar tur döndük. Bu kılıkla gokart süren ikili olarak ulusal kanallara çıkmadığımıza şükrettim. Komik olan şey Kara berbat bir yarışçıydı. Bilerek yenildiğime inanamıyordum. Ama bilerek olmadığına inanması da ayrı bir komikti. Kaskı kafasından çıkardım. Hala hızın etkisinde gibiydi. Kaliteli büyük bir pistti.
Bu yüzden etkisinden ben bile zor çıkmıştım.
Belime ellerini doladı. Kalbinin çarpışını hissettim. Kafasından öptüm.
"Çok teşekkür ederim"
"Ne demek hanfendi " dedim.
~~
Topuklu ayakkabılarını elime aldım Kara'nın.
Tümseğe kadar çıktık.
"Gerçek misin sen?"
Egolu tavırla saçlarımı geriye doğru elimle taradım.
"Evet"
"Hayır sana demedim Sedat."
Ciddi anlamda bana dediğini sanmıştım. Eliyle at çiftliğini işaret et Kral atı gösteriyordu. Gözlerinde şaşkınlık vardı.
"Çok güzel" çığlık attı. Sekerek ilerledi. Arkasından ağır adımlarla ona yetişirken sabırsız görünüyordu. Sakin ol demek isterdim ama şaşkınlığını bir çocuk gibi saklayamamasını çok severdim. Güneşin yavaş yavaş batışına kaydı gözlerim.
Kara'nın yanına doğru ilerleyip elimi beline kavradım.
Atın başını büyük bir özenle okşuyordu. Çok mutlu görünüyordu.
"Sedat çok güzel"
Başımı salladım.
Binmek için kemerinden asıldı. Kalçasından tutup destek vermeye çalıştım fakat kusursuz bir at binişi vardı. Sanki bunun dersini almış gibi..
Atın üzerinde daha da güzel görünüyordu.
Şımarık şekilde hareketler yapıyor beni çıldırtıyordu.
"Hadi sende kendine bir at seç"
"Beyaz lady" dedim.
"Hı?"
"Bak şuradaki." İlerideki beyaz büyük atı gösterdim. "O benim ki" dedim
Atın üzerine tek seferde çıktım.
Saatlerce Kara ile at bindik. Bağıra bağıra çirkin ama onun çok güzel sandığı sesiyle şarkı söylerken atları korkutmadık umarım. Ama bildiğim tek şey vardı bir boşluğa düşme hissi yaşadığım.
Çok güzeldi.
~~
Tekrar aynı yerdeydik.
"Tekrar aynı yerdeyiz"
"Hiç yorulmamış gibiyim" dedi.
Eli boynumdaydı.
"Ben sana demiştim"
"İnanmamıştım"
Üzerime alıp gıdıklamaya başladım. Kurtulmaya çalışıyordu fakat bu hiç mümkün olmuyordu.
Zorla bağırdı "şakaaaa şakaaa yaptım"
"Imm kızarım bak" dedim işaret parmağımı sallayarak. Parmağımı ağzına götürüp ısırdı.
"Aman çok korktum"
Gözlerimi kocaman açtım.
"Kork benden "
Uzun süre sessizlik oldu. Sahil kokusu belkide sarhoş etmişti. Belki de aşk sarhoşuydu bizimki..
"Bir yıldız tuttum o yıldız yok olduğunda bizim aşkımızda yok olacaktı ama ben kutup yıldızını tutmuşum" dedim.
Sanki başka bir şey beklermiş gibi tuhaf tuhaf baktı sonra büyük bir kahkaha attı.
"Kıro musun Sedat?"
"Neden?"
"Çok eski kafalısın bu neydi şimdi?"
"Hadi ama ben başlamıycam "
"Tamam sen romantik olma aşkım"
Dudağımdan öptü.
Kollarımın arasına aldım. Saçlarının kokusunu içime çektim. Bacağını üzerime attı. Kafasını kaldırıp
"Bir gün ben ölürsem naparsın?"
İçim acıdı. Kaldıramadım. Bu gerçeği düşünemedim bile binlerce cevap şekli vardı kafamda..
"Şşş böyle deme hayır" demek geldi içimden ama
"Bir gün öleceksin tabi ama yüzündeki tatlı kırışıklıklarla buruşuk ellerinle benim buruşmuş ellerimi tutarak 70 yada 80 yaşında benim yerimde" çıktı ağzımdan.
Dudakları birden çizgi halini belirdi. Hemende mutlu oluveriyordu.
"Ya diyelim ki öldüm"
Kaşınıyorsun Kara
"Ne zaman?" Dedim
"Hadi bu hafta" dedi.
"O zaman haftaya unuturum ondan sonraki hafta başka bir kadınla yatak odamda cappucinno içiyor olurum"
Komikti ama gülmemek için zor duruyorum.
Kaşlarını çattı. Bir kaç kez yumrukladı yumruklarken "yaaaa" diye bağırıyordu. Ellerini tuttum.
"Abarttın" dedim. Tek seferde Üzerime aldım gözlerinin içine bakıyordum. Hava iyice kararmıştı ama güzelliği gözümü alacak kadar parlaktı. Kaşları hala çatıktı.
"Kaşındın" dedim.
"Az önce yapmaya çalıştığın antiromantikliği kurtarman için sana bir şans verdim" "beceriksiz" dedi
"İsyan etme" dedim "bana romantik olma diyen sendin." Diye ekledim. Dudaklarıma bıraktı kendini. Çok hızlı oldu. Belinden kendime doğru bastırıp deli gibi öpüştük.
Kendini kendimden çekince
"Seni seviyorum Sedat"
Dedi.
"Biliyorum" "biliyorum" derken aynı anda Kara da biliyorum dedi.
"Haha nerden tanıyorum ama seni"
"Hayır beni hiç tanımıyorsun"
"Tanıyrum"
Hayır Kara beni hiç tanımıyorsun dedim içimden tekrardan.
Aslında herşey yeni başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)
Romance"Belkide Dünya'ya gelme sebebim sensindir. Belkide ben dünyaya seni çok sevmek için gönderildim. Bana başbelası diyorsun ya ben senin başına gelebilecek en büyük belayım evet."