Ruh Hastası

4.8K 152 61
                                    

"Sizede Günaydın Sedat Bey"
Diyor Kara ofisde yanımdan geçerken. Harun'un yüzüne bakıyorum. Gözleri ellerindeki dosyalardayken Kara'ya göz kırpıyorum. Ama çok geç takmıyor. Arkasından kalem eteğinin belirginleştirdiği kalçalarına bakıyorum. Harika bir haftadan sonra siktiğimin işleriyle kim uğraşır diye puf çekiyorum içimden. Harun asistanı Berrin'in odasına girerken toparlanıyor. Ofisde seks yapan sadece ben değilmişim geliyor. Sanki Harun da bir kaç tane götürüyor gibi gelmiyor değil.
Boyama kitabı bu kadar boyanmamıştır. Yüzünün haline bak. Ne kadar da çirkin. Göğüsleri büyük olmasa bir işe yaramaz. Doğru zeki ve iyi olmasa burada olamaz. Yok yok Berrin iyi kız. İşlerini oldukça iyi yapar.
"Harun Bey Günaydın. Size de günaydın Sedat Bey"
Nezaketen zoraki gözlerimi kısıp sadece gülümsemekle yetiniyorum.
"Günaydın Berrin Hanım. Anketler hazır mı? En çok tercih edilen renk anketimiz?"
Elindeki dosyaları Berrin'in önüne atıyor . Eliyle otur işareti yapıyor nazikçe reddediyorum. Berrin'in bulunduğu sandalyenin arkasına geçiyor geçerken kalçasına hafifçe dokunduğunu görüp görmemiş gibi yapıyorum. Sikiyim ya. Kara'yı özledim. Bizimki nerede acaba? Benim mızmız kızım.
Ivır zıvırlardan konuşularken aklıma Kara'yla arabada seviştiğimiz gün aklıma geliyor. Sonra benzinin bittiği yere kadar gidip orada sabahlamayı planladığımızı...
Bunları düşünüp gülümserken ofisden gürültülü alkışlama sesleri geldi. Berrin sakince oturup Harun' a baktı. Harun'a sen dur gibi elimi kaldırıp
"Ben bakarım. Bakarım durun siz."
Diyip odadan sinirli bir şekilde çıktım. Benim ofisimde benim şirketimde her zaman disiplin önemlidir. Bu ne amına koyiyim. Buna dahil olan herkesi kovucam diyip hızla sesin geldiği koridora ilerledim.
Şok olmuştum. En çok heyecanlandığım avuçlarımın terlediği saçlarımın sebepsiz kaşındığı. Hayır hayır şimdi değil diye yalvardığım o anlardan birini yaşıyordum.
Üç
İki
Bir
Yutkundum. Tepki vermek zorundaydım. Yapmacık ya da değil. Burcu önümde duruyordu. Eski Karım. Daha doğrusu hâlâ boşanamadığım. Beni bırakıp gitmişti. Kızımı da oldukça özlüyordum.

Saçları oldukça uzamış. Saç rengini değiştirmiş. Ama kahverenginin bu tonu çok yakışmış. Gözleri her zamanki gibi ağır makyaj. Yüzü sade. Bana bakarken korkuyor gibi. Korkmalı mı? Ne hissediyorum şu anda. Tuhaf. Anlamsız. Bir yerden düşüyormuş gibi. Sedat kendini toplamalısın.

Etraftaki topluluğun amacı Burcu'yu çok sevmesinden değil tamamen politik. Burcu her zaman tanınmış ve ofisede çok sık gelen modacıydı onlar için. Genelde ofisde çok bayan arkadaşı olurdu.
Elindeki bavula bakakaldım. Beni terkedip gitmişti. Şimdi geri dönmüştü. Ya da dönmüşmüydü?
Ama kimse evli olduğumuzu bilmiyordu.
Kibirinden bunu hiç söylemezdi. Zaten ani bir evlenme olmuştu. bunu saklamak eğlenceli olacak diye beni kandırıp siktirip gitmişti. Altına girdiği onca erkeği düşündükçe kadınlardan iğrenmiş asla hayatımda aşık olmayacağıma yemin etmiştim. Sonra karşıma Kara çıkmıştı.
Ah doğru Kara? Nerede ? Bu durumu öğrenmemeli. Bunu bilmemeli.
Sinirden titreyen ellerimi sıktım. Ayaklarım gitmek istiyordu ama kilitlenmiştim. Tam ayaklarımı çevirip oradan toz olacakken seslendi. Bunu bilerek yaptığını açbiliyordum.
"Sedaaaat?" Yanıma yaklaşıp yakalarımı birleştirdi. Kulağıma doğru sokulup nefesini üfledi. Kafamı çektim. İtekledim.
"Seni burda öpsem ne olur?"
"Dene istersen"
Korkmuş gibi baktı böyle derken.
"Neden kocam değil misin?"
Tehtit mi ediyordu bu beni?
Kolunu sıkıp kendime çektim. Gözlerimi asla denk getirmeden konuşmaya dikkat ediyordum. İyice sokulmak için çabalıyordu.
"Seni öyle bir döverim ki adını bile hatırlamassın"
Kolunu ellerimden kurtarıp korkunç gözlerini bana dikti. Bir iki adım geri geri gidip dudaklarını yaladı. Onu çok döverdim. Öyle bir döverdim ki ağlayıp bana yalvardığında tekrar döverdim. Bunu bildiği için lafımı ciddiye aldı. Almak zorundaydı. Şu hayatta lafımı ciddiye almayacak insan tanımıyordum.
Kara'yı saymıyorum. O lafımı hiç dinlemez. Sorun değil. Neyse.
Arkasına doğru dönüp gidecekken Kara yanımızdan geçiyordu.
Siktir zamanlamaya bak dizilerde olmaz böyle zamanlama.
Dudaklarımı ısırıp Kara ya geri dön işareti yaptığın sırada Burcu Kara'yı gördü.
"Siz yenisiniz galiba?"
Durup önce şaşırdı.
"Siz Burcu arslanoğlu olmalısınız? Şu ünlü modacı. Gelinlik tasarımlarınıza bayılıyorum. Özellikle defilenizi izlemiştim. Orada da.."
"Ne kadar çok konuşuyorsun sen öyle başımı ağrıttın."
Diyince araya girip mudale etmek zorunda kaldım.
"Kara işine bak. Herkes işine baksın lak lak etmeyin"
Diyip Burcu'ya sert sert baktım. Hemen anlayıp oradan uzaklaştı. Bende arkasından giderken Kara peşimden geliyordu.
Asansöre yetişmek için hızlandım. Burcu'nun gözden kaybolduğuna sahit olunca asansöre bindim. Kara'da asansöre bindi.
Mis gibi koktu. Sinirlerimde iyice bozuk. Sanki Kara öperse geçicek gibi.
İçeride bizimle birlikte 5 kişi var. İniyorlar. Genelde benden rahatsız olup böyle erken inen çalışanlar oluyor evet. Kara'da bu anı bekliyormuş gibi atılıyor boynuma. İtekliyorum.
"Noluyor Sedat?"
"Sedat Bey."
Diye düzeltiyorum.
"Cidden sana bir şeyler olmuş"
Cevap vermeyince bağırıyor.
"Saçmalıyorsun"
Ağzını kapatıp bastırıyorum.
"Sus"
Odamın olduğu katta asansör açılıyor çıkarken Kara elindeki giriş çıkış evraklarını sırtıma atıyor.
Birisinin metali kemiğime geliyor ve canımı az acıtıyor.
Etraftakiler bu ne cesaret? Dercesine bakıyor. Kalabalık olan etrafa baktım. Sonra Kara'ya sinirliydi. Bu hali beni çıldırtıyordu. Kafamdan binbirtürlü şeyler geçti. Anılar. Sonra hepsini nehirden aşağı atarmış gibi attım. Yakamı düzelttim. Ona doğru ilerledim.
"Senin derdin neee?"
Diye bağırdım. Damarlarımın çıktığını hissettim. Kara irkildi. Ama hala öfkeliydi.
"Derdim sensin."
Etrafa baktım. Herkes bize bakmıyormuş gibi yapsada bize bakıyordu. Az önce ağzımdan çıkacak olan cümleyi beynimde tekrarladım. İleriye gidip neler olacağını hayal ettim. Canımı acıttı. Siktiğimin hayatı hep böyledir dedim. Önce mutlu olursun sonra üzülürsün. Amına koyduğumun döngüsü her zaman tersdir. Önce üzülüp sonra mutlu olamazsın...
Beynim zonkladı.
Kararımı verdim.
Zaman ağırlaştı.
Bir saniyelik cümle bin saniyelik cümleymiş gibi geliyordu.
Zorlandım.
Tüküreğimi yuttum.
Ellerimi sıktım.
Gözlerine bakmamaya çalıştım.
Yaptığı hareketten ötürü onu dövememeye..
Ve ;
Söyledim.
"Kovuldun!"
Ekledim.
"Tazminatını kuruşu kuruşuna alacaksın."
Arkamı dönüp giderken kolumdan tutup ortalığı dağıtmasını bekliyordum. Ama sessizdi. O değil ya da içi değil. Etraf sessizdi. Ne yaptığını merak ediyordum. Arkamı dönmek çok istiyordum. Yapamadım.
İlk kez bu kadar cesaretsizsin Sedat.
Çok merak ediyordum. Hızla ilerledim. Koşmak istiyordum. Şuanda rüzgarın sağımdan çarpmasını. Dudaklarımda sigaramın olmasını istiyordum.
Odama geçip kapıyı hızla çarptım. Kara'yı bekliyordum gelmiyordu. Odamın kapısında gözüm kaldı.
Nihayet.
Açıldı.
Ellerim dudaklarımda gergin şekilde kapıya baktım.
Siktir ya.
Sinirlerim iyice bozuldu.
"Çık dışarı Burcu."
Cevap vermeyip bana doğru ilerledi.
"Çııııık dışarııııııı"
Diye öyle bir bağırdım ki boğazım acıdı. "Sana çok meraklı değilim. Konuşmaya geldim."
Sana çok meraklı değilim?
Dinlemeye gücüm yoktu. Dinlemeyi sevmezdim ama ilerleyip kolunu sıktım.
"Canımı yakıyorsun."
"Ne diyeceksen de!"
"Tekrardan başlayalım."
"Ne diyeceksen de diyorum."
"Dedim ya işte."
"Bunu dememişsin gibi sayıyorum."
Ellini kolumdan çekiyor.
"Canımı yakıyorsun gerizekalı."
"Daha çok yakarım biliyorsun"
Biraz korkup uzaklaştı. Ne halde olduğumu görmek istemiyordum. Kendimi çok zor tutuyordum.
"Şura nerede?"
Kızımı çok özlemiştim. Onu gerçekten çok özlemiştim
"İstersen o da seni görmek istiyor. Bu akşam yemek yemek istersen.."
Kapıyı açıp kolundan dışarı çıkardım. Sonra seslendim.
"Numaranı bırak ben alırım sizi şimdi siktir git."
Birden telefonum titredi. Mesaj geldi. Bankadandır diyip açmayacaktım son anda açtım. Kara'dandı
Heyecanlandım. Hemen açtım. Ama korkuyordum.
Mesajı açmak için dokundum.
"Bir daha hayatına asla girmeyeceğim. Ruh hastasısın sen. Ruh hastası!"
Ruh Hastası? İyi bildin Kara! Daha beni hiç tanımıyorsun.

BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin