Tek elimle soymamın ardından vücudunu bacaklarını kalçalarını kavramam geldi ardından. Nefes alışları hızlandı. Dilimi boynundan aşağılara,göğüslerine kadar inerek yaladım. Teni yumuşacıktı. Elimle gögüslerini sıktım. Biraz bağırdı. Sonra hıphızlı bir giriş yaptım. Üzerimi soydum. Bakış açımı ayarlayıp odaklandım. Onu sevişirken izlemeyi seviyordum...
Koltukta uzanmıştı. Üzerine gömleğimi geçirmiştim. Altımda adidas eşofmanım vardı. Üzerine kırmızı çarşafı serdim. Birazdan uyanırdı. Tahminimde emindim çünkü benim yanımda olmadığımı bir şekilde sezdiğinde hemen gözlerini açardı. Yada ufacık bir oyun yapar; uyuma taklidine girişir ne konuşursam dinlerdi. Bilerek bir keresinde güzel şeyler söylemiştim. Sonra vazgeçtim. Bunları becerebilen biri değildim...
"Sedat."
Mırıldandı. İşte mırıldandı. Kenarına iliştim ve alnından saçlarını çektim.
"Burdayım."
"Evde olmam lazım. Annem..."
"Biliyorum."
"Niye gömleğini giydirdin. Kolaya kaçmışsın. Kıyafetlerim nerede?"
"Seni giydirmedim çünkü gömleği çıkarmak kolay."
"Nasıl yani? Bir ikincisi daha mı? Sanırım bünyem ikinciyi kaldırmaz. Saçmaladın ama ha sen!"
Gülmemek için yanağımı sıktım. Dudağından öpüp şimdi tekrar becericektim. Bu kadar tatlı olmayı nasıl becerebiliyordu?
"Hadi duşa gel."
"Hı duş doğru."
Güldü. Şapşalım benim. Boncuk gözlüm. Elinden tutup üst kata çıkardım. Kucağımda bir dakika da olsa kendinden geçmişti. Üzerinde duran gömleğim iş yerinde giydiği eteklerden daha uzundu nerdeyse. Gülümsedim...
Düğmelerini teker teker açtım. Önce biraz ayakta olduğu için saçlarıyla oynadı. Çekindi. Ne gerek vardı ki çekinmeye ? Bakireliğini aldığım o gün kü gibiydi. Ne biraz utangaç ne fazla utangaç. Hala aynısı...
Saçlarını önünden çektim. Kahküllerini alnına yapıştırdım.
"Kocaman ellerin var. Baksana vücudunda kayboluyorum." Diyip kendini bana bıraktı. Üşengeçliğini yememiştim. Bende onu belinden tutup suyu açtım.
Ellerimi kalçarına koydum ve duvara itekledim. İyice yanaştım. Sanki tek vücuttuk. Suyu dudaklarından yuttu. Nefes aldı.
"Sarhoşluğun geçtiğine göre sıkıcılığın geri geldi. "
"Niye?"
"Çünkü daha sana seni seviyorum dedirtecektim." Saçlarımı okşadı.
"Biliyorsun zaten"
"Neyi?"
"Her şeyi. "
"Yaa söylesene. "
"Sinir etme Kara. "
"Sinir etme Kara."
İteklediyse yapamadı. Elimi duvara yasladım. Birden yüzüme pat diye vuruverdi. Ah işte bunu yapma Kara. Bir tane refleksen ağzına vurdum. Buna pek şaşırmadı. Bir tane de omzumu yumrukladı. Elini sıkıca tuttum.
"Şımarma."
"Banane. "
"İyi ki varsın." Sen hep kal. Gitme olur mu? Seni seviyorum Kara. Tam istediklerimi söyleyemediysemde işe yaramıştı. Şımarıklığı dinmişti. Sakinleşmişti. Seksi seksi bakıyordu. Gözleri dolmuştu. Mutluluğunu anlıyordum desem. Eliyle belimi sıkıyordu çünkü...
Dudaklarımı öpmeye başlamıştı. Islak teni ıslak dudakları... Ağzımızdan içeri hafif damlalar düşüyordu. Sonra çekti. Hayvan gibi karşılık vermemiştim bu sefer. Küçük küçük öptüm ve bende bırakmıştım dudaklarını.
Perdeyi çektim. Suyu kapattım ve bornozunu üzerine örttüm. Islak tenini kurutmaya inerken ayak seslerini duydum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)
Romance"Belkide Dünya'ya gelme sebebim sensindir. Belkide ben dünyaya seni çok sevmek için gönderildim. Bana başbelası diyorsun ya ben senin başına gelebilecek en büyük belayım evet."