"Kocacııııımmmm"
diye ince bir ses kulağımda haykırınca tatlı uykumun bittiğini anlamış oldum.
Yüzünde yeşil bir yüz maskesi vardı üzerinde beyaz bir elbise.
Çok güzel görünüyordu.
Melek gibi
İçerisi nişaşta kokuyordu.
Kara kahvaltı mı hazırlamıştı?
Ah dünyanın en mutlu evli erkeği olmalıydım şu anda diye iç geçirdim.
"Gel bakiyim yanıma" diye seslendim önümden geçerken.
Cilvelenerek yanıma geldi. Eteğinin altına elimi sokup bacağını okşarken geri çekildi.
"Gıdıklandım"
"Tamam" dedim yüzüne gülümseyerek.
"Yüzümü yıkayıp geleceğim"
Hemen kolundan tutup kaptım ve yatağın içine aldım.
"Aaa" diye bağırdı yüzünü beyaz yatak örtüsünden koruyarak.
"Hiç bir yere gi de mez sin" dedim hece hece boynundan öperek. Gülümsüyordu.
"Niye kaçıyorsun sen benden hayırdır?"
Dedim. Kollarımın arasındaydı. Kıvranarak cevap verdi.
"Kocacım yüzümde maske var her yere bulaşıcak"
"Sanki sen temizleyeceksin tutarım temizlikçi"
"Evet" dedi omuz silkerek. Burnunu kıstırdım.
"Sana iş yaptırmam. Sen resmi olarak da benim ol diye evlendik temizlik yap evde hizmetçi ol diye değil tabiki"
Diyince gözleri parlar gibi oldu. Annesi gelmiş olmalıydı aklına ama duygusal olsun diye söylememiştim. Dudağından öptüm. Dilimle öpünce ağzıma acı bir tat geldi. Maskenin tadı olmalıydı. Buruşan yüzümü görünce kahkaha attı. "Cadı" diye söylendim.
"Seni sabah sabah ham yapmıyım diye böyle bir gıcıklık yaptın değil mi?"
"Evet kocacım nereden bildin?"
Elini alt tarafa götürüp okşarken içimden kaynar su akmış gibi oldu.
"Ama engel tanımam biliyorsun" dişlerinin arasına dilini yerleştirip gülünce kendimi tutamayıp kavradığım belinden bacaklarımın arasına bastırdım.
"Ah ne güzel güldün öyle"
"Kocacım sen de çok güzel gülüyorsun?"
Kaşlarımı çatıp başımı yan yatırdım.
"Farketmemiş değilim sabah sabah yüzbin kez kocacım dedin"
"Eet kocacım"
"Hoş ama ne kadar devam etcekmiş bu?"
"Evlilikten hevesimi alana kadar"
Sırıttım. Kısık sesle dudaklarımı az aralayarak yüzüne yakın bir mesafeden
"Vay vay vay" dedim. Belimden tişörtümü iki elliyle sıyırdı.
Kafamı iki yana salladım.
"Ölünceye kadar işiteceğiz herhalde eyvah"
Dedim.
"Vay vay vay" diyerek taklidimi yaptı.
"Evet aynen öyle hevesin mevesin bitemez hevesinin benden izin alması gerek." Dedim. O korkuyor ama korkmuyormuş tuhaf gülüşünü gördüm. Elleri rahat durmuyor beni daha da heyecanlandırıyordu. Dizini altımda yukarı doğru kırınca tam benimkine değdi.
Heyecan yaptım. Deli gibi saatlerce beraber olmak isteyen bedenimi dizginlemek çok zorluk çıkartıyordu.
"Kocacım ne derse o"
Burnunu sıktım tekrardan.
Mızmızlandı.
"Sende bana karıcım desene bak tadını çıkar çok keyifliymiş evli olmak"
"Gülüm varken karıcım da neymiş?"
Dedim.
Yüzünü ekşitti.
"Gülüm mü?" "Haha Sedat çok kırosun"
Dedi ve ekledi. "Eski kafalı kocacım benim"
"Gül güzel değil mi?"
"Güzeeeelll" dedi ellerini sırtımda gezdirerek.
"Ee Kara?"
"Ona da şükür kocacım" dedi kafamı zorla kendine doğru çekip öperek.
"İyi bakalım yüzünü yıka bende giyinip aşağıya iniyorum" dedim.
Başıyla onayladı. Göz mesafemden Kaybolana kadar güzel kalçalarından bir an olsun gözlerimi ayırmadım.Geri döndüğünde üzerini değiştirmişti benimse hâlâ yataktan çıkacak enerjim yoktu.
Üzerinde siyah ince askılı bir elbise vardı.
Elinde bardağın içinde yeşil tuhaf bir şey taşıyordu. Kaşlarımı çattım "o ney?" Dermiş gibi.
Uçuşan eteğini toplayıp yatakta yanıma ilişti. Bardağı dudaklarımın arasına sertçe bastırırken ellerini tuttum.
"Bebeğim bu kadar iğrenç kokan bir şeyi bana içirmeyi düşünmüyorsun herhalde ?" Dedim.
Başını iki yana sallayıp dudaklarını yaladı.
"Kocacım her sabah bunu içeceksin ayaklarına kadar getireceğim. Bu t..." Demeye kalmadan sözünü kestim.
"Aa ne zahmet" kaşlarımı kaldırıp ağır ağır bakarak devam ettim.
"Ben senin ayağına getiririm her sabah. Kahvaltı, meyve suyu, ne istersen?"
Başka bir şey dememi istermiş gibi bakınca cümlemin sonuna ekleme yaptım.
"Yani ne biliyim çikolatalı kek yaparım sabah sabah?"
Hayır başka bir şey istiyor olmalı kaşlarını çattı.
"Iııı gözlerini bir açarsın sahilde uyanmışız. "
Bu da olmadı daha romantik değişik bir şey..
"Paris de olabilir?" Diye devam ettim.
Gözlerinin içi gülümsedi ama sanırım cümlede eksik birşeyler var.
"Karıcım" diye ekleme yaparken "oh" diye nefes aldım. Tamamlayıcı cümleyi bulduğum için sonunda rahatlamıştım.
Ama yanıldığımı konuşunca anladım.
"Kocaacıııım, yinede zahmet edip getirmişsin içiyim bari demiyorsun ama üzülüyorum" diyip bardağı tekrar dudaklarımın arasına koydu.
Yataktan bana doğru yönelip bacaklarımın arasına oturup bacaklarını arkamda doladı.
Bardak dudaklarımın arasındayken kokusunh içime çekmek zorunda kalmak beni az daha öldürecekti. Yaşlı porsuk koltuk altı gibi bir kokusu vardı.
"Bebeğim bunu bu sabah içmemek için ne dersen yapmaya hazırım.."
"Hayırrr içiceksin aşkım" dedi kafamı arkadan bardağa doğru bastırarak..
"O zaman bunun acısını senden çok pis çıkarırım" dedim göz kapaklarımı sertçe kapatarak.
Benimle aynı ses tonuyla eğlenerek cevap verdi.
"Çıkarırsıııın"
"Burnumu kapatarak içmek serbest mi?"
"İstediğin gibi içebilirsin aşkım ama içiceksin."
"Allah Allah ne var bunun içinde beni bayıltıp tüm paramı alıp kaçacakmışsın gibi hissetmeye b.."
Bardağı tam bu sırada burnumu kapatarak ağzıma dayadı.
İçmeye başlayınca dört yudumda bitiriverdim. Ağzımı dilimle temizleyip birkaç saniye Kara ya baktım.
Nefes aldım
"Bitti" dedim ve o ani hızla üzerimden alıp Kara yı ters çevirdim.
"Acısını çıkarırım demiştim" dedim.
Kahkaha attı.
Dudaklarını içime çekermişcesine öpmeye başladım.
Daha sonra boynundan kavrayıp göğüslerinde dilimi gezdirdim.
Alt tarafında elimi kaydırırken sırtımı okşuyor ayak parmaklarını sıkıyordu.
Belinden tutup kendi bedenime bastırdım. Tek beden olmak için sabırsızlanırken Kara da başını kaldırıp boynuma yetişiyor saçlarımı asılıyor ve öpüyordu.
Kafamı aşağıya götürüp bacaklarını öperek cinsel organına doğru yöneldim.
Sıcak sıcak nefes alırken elbisesinin fermuarını açıp kalçalarınj okşadım.
Eliyle boynumdan destek alıp kalktı.
Benimkini istiyordu.
Tekrar dudaklarını öptüm. Deli gibi öpüşürken içine girdim.
Tek beden olmuştuk.
~~~
4 saat sonra
Saat 13.35
Jeep in anahtarını bulamayınca kapının önündeki bmw 520 d yi çalıştırdım.
Deri koltuğu ayarlayıp dikiz aynasından son kez arkada görünen evime baktım.
Klimayı açtım sanki sıcak basmıştı.
Elimin arasına sıkıştırdığım notu direksiyonu sertçe tutunca bıraktım.
"Beni nerede bulacağını biliyorsun.." Cümleyi tekrarladım.
Hiç bir kırmızı ışıkta durmamaya özen gösterdim. Bunu kasten yapmıştım.
Acelem vardı.
Bir yerlere yetişmem gerekiyormuş gibi düşünürken pantalonumun cebinde telefonum titremişti.
Elimle çıkarıp baktım.
Karıcım arıyor...
Güldüm. Kara rehberdeki gülüm ismini değiştirmiş karıcım yapmıştı.
Telefonu sürükleyip cevapladım.
"Evet?"
"Kocacım kapıya adam dikmişsin beni dışarı çıkarmıyorlar"
Bir evde dur Kara diye içimden sertçe tepki gösterdim. Ne kadarda çabuk dışarı çıkmak istemiş ve adam diktiğimi öğrenip nazlanmıştı.
Ah bunun için mi arıyorsun bebeğim?
"Güzelim sesin gelmiyor tekrar söyle çekmiyor galiba"
"Sedat kocacım yalan söyleme iki tane dev gibi adam var kapıda ya! Çıkamıyorum dışarı"
"Napcan dışarı çıkıp çıkma o zaman?"
"Ha? Ciddisin sen yani?"
"Evet" "Ben yanında yokken dışarı çıkamazsın sen benim Karımsın artık yok öyle dışarı çıkmalar bitti"
"Saçmalama ıvır zıvır alcaktım"
"Bu yüzden iki kişiler söyle sağdakine o alsın ne istersen?"
"Ama Tuğçeye gidecektim"
"Tuğçe bize gelsin."
"Parise giderdik belki kocacım?" Diye dalga geçince ters yaptım.
"Birde Parise ? Evi parise benzet o halde. Dışarı çıkamazsın."
"Ya neden?"
Çünkü seni gören herkesden kıskanıyorum. Seni benden başkası görmesin gülüşünü gözlerini görmesinler ben yokken seni göremiyorken onlar kim seni görebiliyor..
"Kara anlamazsın! Otur evde!"
"Tamam evde parti yapabilir miyim o zaman?"
"Ne istersen ama o kapıya diktiğim adamlar kendi cinslerini hiç sevmezler çağırmaya kalkma yinede uyarıyım dedim!"
Dedim. Telefondan gülme sesi duyunca kızmadığına sevinmiştim.
"Off tamam kocacım akşama görüşürüz çok öptüm."
"Nerden?"
Bunu hiç beklemiyormuş gibi hiiii dedi.
Heyecanlandığını hissedebiliyordum. Gözlerimi kısıp "hı?" Dedim.
"Heryerinden" dedi.
"Kaçamak oldu ama olsun." Dedim gülerek.
"Akşama gelince gösteririm"
"Pekala gelemezsem borcun olsun unutma olur mu?"
"Gelemezsem ne demek?"
"Ya öylesine dedim"
"Tamam seni sviyorum Sedat!"
"Sen biliyorsun zaten" dedim direksiyonu kırarken.
Bir çok kez telefondan öpme sesi duydum daha sonra kapandı. Arabadan iner inmez Vale ye anahtarı bırakıp cekedimi ilikledim.
"Hoşgeldiniz"
Karşılayan kadını takmadan kız çocuğu bölümüne doğru ilerledim.
Barbie bebek son seri. Hımm.
Ama sevmez herhalde diye düşündüm. Sağda büyük kocaman bir ayı vardı. Elinde kırmızı bir kalp tutuyordu. Klişe dedim. Gözleri güzel başka bir ayı vardı. Biraz daha küçüktü ama daha yumuşak ve pembe bir kalp tutuyordu. Pembeye bayılır dedim.
"Buyrun yardımcı olayım" dedi başka bir kadın.
Yardıma ihtiyacım varmış gibi mi duruyorum?
Elimle yok yok gerek yok işareti yaptım.
Israrla ve heyecanla tekrar sordu.
"Bir kız çocuğuna alıyoruz herhalde" başımla onayladım.
"Bu kadar yakışıklı ve tatlı bir babası olduğu için çok şanslı ne düşünüyorsunuz?"
Ayıcığa bakarak gülümsediğimi görünce beni deli sanmış olmalıydı herhalde diyip utandım. Bir saniye o kadın bana asıldı mı?
Yüzük olan elimle işaret ettim.
"Şu ayıcığı beğendim"
"Aynı zamanda da çok zvkliymiş ne kadar şanslı bir kız çocuğu" diyip tekrar gülümsedi.
Tekrar yüzüklü elimle işaret ettim.
"İsterseniz şunu da size babanız yerine alabilirim" yeşil surat korku maskesiydi. Karanlıkta ürkütecek kadar. Kadını bozunca bir kaç dakika konuşamadı. Ayıcığı almaya çalışırken tekrar konuştu.
"Doğum günü galiba çok şıksınız?"
Ah çıldıracağım. Vursam ölür galiba?
Zayıf bir kadındı ama takıntılı olması hayli yormuştu beni. Amacı iyi bir satış temsilcisi gibi görünmekse rolüne aşık herhalde diye düşündüm.
Ya da daha önce hayatında hiç bu kadar yakışıklı bir adamla diyalog kuramamıştı herhalde diyip üzüldüm.
"Çok büyük bir işe kalkıyorsunuz altında kalmayın dikkat edin." Dedim inalı imalı ayıyı almaya çalıştığı ve uzanamadığı rafı işaret ederek.
Başka iş arkadaşından yardım istedi.
Şükran O.
Kasada ödeme yapmak için kredi kartını çıkarırken ayıcığı satın aldığım kasiyerin yanına geldi.
"Bayan O?"
Dedim.
Yüzü bembeyaz oldu. Ne var canım ne sandı ki? İsimliğinde öyle yazıyor?
Kasa bayağı kalabalıktı.
"Bana mı dediniz?" Dedi.
"Hı hı." Dedim ayıcığı koltuk altıma alıp.
"Bayan O,harika bir satış temsilcisiniz bayıldım."
Kasiyere işaret parmağımla Şükran O' yu gösterip söylendim.
"Bak bunu mutlaka yöneticinize ilet. Bayan O, işinde çok iyiymiş de"
Çıktığımda yüz ifadesine bakmadım ama fena bozulduğunu tahmin edebiliyordum.
Arabamı almak üzere Vale ye gidene kadar alışveriş merkezindeki yaşlı küçük büyük çoluk çocuk herkes beni işaret ediyor konuşuyordu.
Çok mu yakışıklıyız dostum?
Diye koltuk altımda taşıdığım ayıcığa içimden soru sordum.
Nasıl durduğumu bilmiyorum ama hiç bir şey hissedemiyordum.
~~~
"Hiiiii" diye ses duydum. Kahkaha atıp ayıcığın arkasından çıkıverdim.
"Anne babam gelmişşş" diye kollarını iki yana açtı Şura kapıdan üzerime doğru atlayarak. Ayıcıktan çok beni gördüğüne sevinmişti.
Vefakar tatlı cadı.
Kapıyı aralayınca Burcuyu da gördüm. Bir adam vardı içeride. Benden sonra çitayı düşürmüş diye düşündüm çirkin adamın suratını görünce. Umrumda değildi Şura yı özlemiştim.
"Baban geldii." Dedim öpmesi için yanaklarımı işarey ederken dudağımdan öptü. Elimin tersiyle hafifçe vurdum. Kaşlarımı çatıp "cadı alışma böyle" dedim. Beni takmadı.
"Babam geldi ama üç kişi olarak geldiii" dedi ağzını darlaştırıp eğlene eğlene konuşarak. İncecik bacaklarının altına çömelip dizlerinden tuttum.
Ayıcığın burnuyla tatlı tatlı oynarken sordum.
"3 kişi mi?"
"Evet sen yine sen ve ayıcııııııık"
Güldüm.
"Niye ben iki?"
"Sen kocamansın babacım"
Kollarını iki yana açarken söyledi bunu bende açık kalan minik kollarından "ham ham ham" diye parmaklarına kadar öptüm.
Şımarık kızım
"Babişko beni yiyeceksin"
"Evvet çok özledim."
Dedim saçlarını ellerimle aşağı doğru tarayarak.
Burcu kapının eşiğine gelince kolunu sertçe tutup hesap sorar gözlerle baktım.
"Şura varken eve erkek arkadaşını sokma sokarsan önce seni sonra O nu öldürürüm dediğimi hatırlıyorum?"
"Saçmalama O Şura nın resim hocası!"
Dedi.
S*ktir dedim içimden.
"Anlamıştım zaten saçlarının uzunluğundan" diyerek konuyu kapatmaya çalıştım.
Elimden Şura tutup içeri çekmeye çalışırken
"İşim var kızım halledip gelcem tamam mı seni öpmeye geldim"
"Bırakmam" dedi nazlanarak.
Kucağıma aldım hemen boynundan öptüm tekrar öptüm diper taraftanda. Lavanta gibi kokuyordu.
Mis gibi.
Burnunu burnuma sürterek
"Akşam masal okumaya gelirim belki"
"Oleeeyyy" diyip kucağımda sevinip çıldırırken "dur" dedim.
"Ne ihtiyacınız varsa bu numarayı ararsın Tamam?"dedim burcuya kartviziti uzatarak.
"Tamam da ne şimdi bu?"
"Al sen işte boşver" dedim.
"Allah cezanı verdi sonunda" diye mırıldandı.
"Bir şey mi dedin Burcu duyamadım?"
Dedim. Korkmuş gözlerle bakınca acıdım. Sesimi çıkartmadım. Zaten halim yoktu. Vücuduma yüksek dereecede volt verilmiş gibiydi.
Tekrar Şura nın ayaklarına eğilip gözlerimi kıstım.
"Seni seviyorum"
Ayıcıkla ilgilenirken oralı olmuycak sandım
"Bizde seni seviyoruz Beyaz ve ben"
Dedi.
"Hı öyle mi? Beyaz mı koydun adına?"
"Hı hı"
"Güzelmiş" dedim.
"Burcu çok sık kısa giydiriyorsun elbise çok sık giymesin giysinde çok kısa bu tamam dikkat et." Dedim son kez. Başını salladı.
"Ona iyi bak."
Kapıyı kapatıp içeri girdi.
~~~
Saat: 16.15
Arabayı sürerken tekrar terledim klimayı açtım.
Uzun yoldan sonra yakın bir marketten "......" (Visky) aldım.
Harun un evine gitmeyeli uzun zaman olacaktı.
Kapının önüne yakın aracı park ettim.
Hayret eder gözlerle baktı.
"Vay kardeşim"
"Müsait değilsen sonra gelirim?"
"Yok kardeşim gel."
İçeri girerken cekedimi istedi "kalsın"dedim.
..... I uzatınca sırıttı.
"Hemen koyuyorum ikimizede"
"Sarhoş olalım akalım diyorsun?" "Valla ne iyi ettin kafam dağılsın az" dedi.
"Yok oğlum başımız dönsün yeter" dedim elimi dizime vurarak. Güldü. Bende karşılık verdim.
Bardakları getirirken O da bir şişe ,,,,, getirdi (visky)
Bardakları tokuşturup kafaya diktik ilk dubleyi.
"Hangi rüzgar attı seni buraya"
"Sözüm vardı bir gün sana gelip kafayı bulacaktık"
"Abi bayağı oldu ya ben bile unuttum."
"Biliyorsun sözlerimi tutarım."
"Oğlum takıntılısın sen zaten" dedi bardakları doldururken..
"Harun sen nasılsın?"
"İyi değilim kardeşim uzun bir ilişkim oldu ilk defa onda da kız yurtdışından biriyle kaçtı eski sevgilisi mi neymiş?"
"Oo kötü durumlar yani?"
"Aynen kardeşim kimseye güvenmiycen kadınlara asla."
Kahkaha atıp ikinci bardaklarıda tokuşturduk ve kafaya diktik.
"Neye olsun ?" Dedim üçüncü bardaklar dolduğunda.
"Gidipte gelmeyen eyvallah olsun kardeşim" dedi.
"Helaaaaall" dedim sırtına vurup kahkaha atarken.
Herkesin alkol sınırı vardır. Bünyenin dayanıklılık sınırı.
Harun erken sarhoş olurdu ve her sarhoş olduğunda babam gibi gerçekleri söylerdi sonra kısa bir süre sora uykuya dalardı.
"Sedat sen var ya kral adamsın! "
Gözlerimle O nu takip ediyordum.
"Annem e böbreğimi nakil yaptıracağım gün böbreğimin uymadığını doktorlara annem için çok ağladığım harap olduğum günler hatrına söyletmeyip bana uyuşturucu verdirip kendi böbreğini anneme verdiğini öğrendiğimde buna kesin karar verdim. Oğlum kim yapar böyle bir şey?"
Şaşırmıştım bunu nasıl öğrendiğini? Harunu salak sanardım. Henazından anlamaz sanardım.
"Nerden öğrendin oğlum?"
Dedim. Çok Sarhoştu yavaş yavaş konuşuyordu.
"Oğlum böbrek taşı düşürdüğümde doktora tek böbreğim var dedim dikkat edin dedim. O zaman söylediler salak dedi doktor bana oğlum dedim anneme verdim valla billa dedim şizofren sandı beni tuhaf tuhaf baktı bana." Dedi.
"Ulan Sedat çoo düşündüm Sedat böyle bir şey yapar mı dedim? Yemin ederim yaparmışsın ya helal olsun. Sonra aşık olduğum kızın senden hoşlandığını bildiğin için kendi doğum günü partinde onun doğum gününü kutluyormuş gibi yapıp partiyi onun için yaptığımı söylediğin aklıma geldi. Sabaha kadar geenin bir yarısı kalp krizi sonrası başımda bekleyişlerin. Kral adamsın!"
Dedi.
"Yok canım ne alaka?" Dedim.
"O senin bakış açın"
Diye ekledim. Bir şeyler anlatmaya devam ediyordu dinlemedim.
Bir kaç söylendikten sonra sızdı.
Elimi cebine attım. Sonra tüm parasını alıp arabaya doğru ilerledim.
Saat: 19.45 ti.
Bayağı yaklaşmıştı.
Arabanın kontağını çevirirken daldım.
...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEYAZ VE KARA (Düzenlenecek)
Romansa"Belkide Dünya'ya gelme sebebim sensindir. Belkide ben dünyaya seni çok sevmek için gönderildim. Bana başbelası diyorsun ya ben senin başına gelebilecek en büyük belayım evet."