KARANLIK SULARDA ⚓ - 9

132 12 8
                                    


"Elbise giymeyeceksin. İstemiyorum."

"Ama ben elbise giymek istiyorum beyefendi. Diğer kadınlar gibi elbise giyeceğim ben de."

"Giymeyeceksin dedim sana!"

"Ben de giyeceğimi söyledim! Bana karışmaya ne hakkın var ki senin?!"

Jack'le birbirimize delici bakışlar attık.

"Diğer kadınlar dizlerindeki eteklerle gezmiyor. Onların etekleri uzun."

"Ama ben bunu giyeceğim."

"Giymeyeceksin!"

Artık bağırmaya başlamıştık. Dakikalardır aynı tartışmayı yapıyorduk ve etraftakiler bize -özellikle bana - kınayan bakışlar atıyordu.

Aslında elbise giymeye çok hevesli değildim, sonuçta denizde rüzgardan eteğim açılabilirdi. Ama onun da pantolon giymem için bu kadar diretmesine dayanamıyordum!

İnatsa inat Jack. Ben de Hale Hayat'sam bu elbiseyi almadan bu dükkandan çıkmam.

Tamam, ben buralara geleli uzun zaman olmamıştı, ama o hep buradaydı ve insanların toplum içinde böyle olaylara karşı pek iyi bakmadığını biliyordu. Öyleyse nasıl bu kadar umursamazdı?!

"Hem sana ne? Giyeceksem ben giyeceğim."

Sinirle beni kolumdan tuttu ve bir kenara geçerek sesini kıstı.

"O elbiseyle dışarıda gezerken, özellikle de Batak'ta sana nasıl bakacaklarını hiç düşündün mü? Sana orospu diyecekler. Seni bir fahişe sanıp gece boş musun güzelim diye soracaklar. Tüm gözler bacaklarında olacak, çıplak hissedeceksin, utanacaksın. Senin iyiliğin için söylüyorum. Salaklık etme de bırak şunu."

Pekala, kaybetmiştim. Bir an kendimi oyuncak için ağlayan küçük bir çocuk gibi hissedip mahcup oldum. Elimdeki elbiseye baktım ve ben ne yapıyorum, diye düşündüm. Bu, sorunlarımın en küçüğüydü. Zaman kaybediyordum. Ona sıkıntımı belli eden bir bakış attım ve elbiseyi bıraktım.

Üstüme krem rengi bir pantolon, kahverengi çizmeler, düz beyaz bir pamuklu gömlek ve nasıl takmam gerektiğini bilmediğim, üstünde bir sürü cep olan garip bir kemer aldık. Jack de kendine yeni bir gömlek aldı, en son üstüne kusmuştum.

Oradan hamama gittik. Su vücudumdan kirleri söküp atarken her damlayla rahatladığımı hissediyordum. Gözyaşlarımsa ulaşamayacağı mutlulukların özlemiyle karıştı damlalara.

Saçlarımı kurulayabildiğim kadar kurulayıp çıktığımda Jack beni bekliyor, o sırada bir de sigara içiyordu. Duvara dayanmış dalgın gözlerle kalabalığı izliyor, sigarayı iki parmağı arasına sıkıştırmış dudaklarına götürüyor, derin derin dumanını çekiyordu. Beni fark edince doğrulup sigarayı söndürdü ve yanıma yaklaştı.

"Bir şeyler içmeye gidelim. Bildiğim çok iyi bir yer var." dedi. Kabul ederek peşine takıldım.

Bir süre insanların arasında yürüdük. Her adımda Aspergase'ye daha da bir aşık oluyordum. Ada o kadar güzeldi ki... Her köşesinden renkler fışkırıyordu. Tropikal kuşlar başımızın üstünde uçuşup çığlıklar atıyordu. Yanından geçtiğimiz mekanların kapıları ardına kadar açıktı ve her yerden kahkaha sesleri geliyordu.

Kısa süre sonra Jack adanın havasına hiç uymayan kasvetli bir bara girdi. Arkasından içeri girdim. Sesli bir müzik çalıyordu. Müzik her ne kadar sesli olsa da insanların oturuşlarındaki, duruşlarındaki sessizlik ortamı karartıyordu. O kadar neşeli yer varken neden burada olduğumuzu merak ettim.

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin