KARANLIK SULARDA ⚓ - 22

79 5 0
                                    

Jack trans halinden bir anda çıkarak olduğu yerde sallandı ve ardından başı ağrıyormuş gibi şakaklarını ovdu.

"Ne- neler oluyor? O da neydi öyle?"

Bir şeyler mırıldandı ama onu duymuyordum bile. Sanırım "O herif bana ne kadar da benziyordu," gibi bir şey söylemişti. Zihnim sorularla doluydu ve şaşkındım. Demek her şeyin sebebi ve amacı Çuha'ydı ve ben onu bulmam gerektiğini bile fark edemeden o beni bulmuştu.

Bir anda milyonlarca anı üstüme çullandı ve sert bir baş dönmesiyle kusacak gibi oldum. Zihnim fırtınalarla sarsıldı. Tüm o anılar, hayatım, en küçük detaylar... Zaman ve mekan kavramını kaybettim ve ellerimi başımın etrafına sararak bu can yakıcı saniyelerin geçmesini inanılmaz bir idrak ve heyecanla bekledim. Her şey bir anda olup bitti. Bana seneler geçmiş gibi gelirken belki de sadece saniyeler sürmüştü. Sanki bir anda karanlık bir odanın perdeleri açılmış, içeri pasparlak güneş ışığı dolmuştu.

"Beynim çorba gibi," diye mırıldandım.

Jack odanın ortasına, biraz önce Savaş'ın durduğu yere geldi ve gözlerini bana dikti. Ne söyleyeceğini bilemiyor gibi bir hali vardı. Sanırım özür dilemek için gelmişti ama duyduklarından sonra bunun zamanı olmadığı yargısına varmıştı. Sonra bir anda gözleri fal taşı gibi açıldı, ciğerleri yeterince hava çekemiyormuş gibi derin derin nefes aldı.

"Ah, olamaz... Seni o hain orospu çocuğuna bırakmamalıydım. Sen..."

Acı ve öfkeyle gırtlaktan gelen bir ses çıkardı ve duvara bir yumruk savurdu. Tahta hafifçe içe göçtü. İçeri girmeden önce ne kadar süre kapının önünde oyalanıp bizi dinlediğini merak ettim.

Tam o sırada pat diye Silmy girdi içeri.

"Sen ne yapıyorsun burada? Onu rahat bırak," dedi ama sesinden hiddetini bastırmaya çalıştığı anlaşılıyordu.

Jack ile gözlerimiz buluştu ve sessiz özürünü aldım. Nedense bir anda her şey çok farklı görünmeye başlamıştı gözüme. Dün gece sanki hiç yaşanmamıştı. O anlardan sonra içime yerleşen soğukluk, tiksinme duygusu ve keder kaybolmuştu, kendime gelmiştim.

Silmy Jack'in arkasından kapıyı kapattı ve üzgün gözlerle yanıma yaklaştı. Bense onu büsbütün şaşırtarak ayağa fırladım ve Jack'in peşinden koştum. Güverteye çıkan merdivenlerde onunla karşılaştım ve bir şey söylemesine izin vermeden onu boş bir odaya çektim. Nedense şömine yanıyordu.

"Konuşmamız gereken şeyler var Jack."

Bana öyle güçlü sarıldı ki neredeyse arkaya devriliyordum. Sarılmak insanlar arasında bir bağ kurardı çünkü sarılma sırasında kalpler üst üste çarpardı. Bizim kalplerimiz de son hız çarpıyordu.

Kollarımı ona dolayıp yanağımı omzuna yasladım. Sanki beni içine almaya çalışıyormuş gibi ellerini sırtımda dolaştırdı ve kendine bastırdı.

"Özür dilerim," diye fısıldadı. "Seni korumak için yanında olmalıydım... Özür dilerim Hale, affet beni."

Onu nazikçe kendimden uzaklaştırdım. "İyiyim ben." Hafifçe gülümsedim.

Arada uzun bir sessizlik oldu. Şöminedeki ateşin çatırtısı ve rüzgarın uğultusu dışında bir ses yoktu. Birbirimize hala çok yakındık ve nefesini hissedebiliyordum. Bir anda hayalimde canlanan görüntülerle karnımda kelebekler uçuştu ve kıpkırmızı kesildim. Kalbim deli gibi atıyordu.

Gözlerinde bir parıltı dolaştı ve gözleri bir an dudaklarıma kaydı, sonra kendini toparlayıp gözlerini zorla oradan ayırdı.

"Hale Hayat," dedi boğuk bir sesle. "sana söylemem gereken bir şey var."

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin