KARANLIK SULARDA ⚓ - 33

55 4 0
                                    

Saat tam on ikiyi vurdu. Güvertede yanımda oturan Jack'in bunu fark ettiğinden emindim ama o yıldızlara bakarak düşünmeye devam etti. Yıldızlar başımızın üstünde tıpkı bir taç gibi dizilmişti. Gerçek dünyada asla görmediğim, göremediğim kadar güzeldi. Karanlık gökyüzünde pırlantalar gibi yanıp sönüyor, insanın içini katıksız sevgiyle dolduruyorlardı. Issız gemi suyun üstünde salınıyor, denizin tuzlu kokusu burnuma doluyordu.

O yıldızları izlerken ben de onu izledim. Kirli sakalı hafiften uzamıştı. Gözleri ne olduğunu bilmediğim bir şeyle parlıyordu, belki de heyecan? Ah, böyle kaygısız dururken o kadar masum ve nefes kesici görünüyordu ki! Ona dokunma isteği karşı konulması zor bir şekilde içimde patladı ama kendimi tuttum.

Ben onu hayran hayran izlerken bir anda gözlerini bana çevirdi. Ben yakalandığım için utançla kızarırken onun yüzüne muzip bir ifade yerleşti.

"İzlenmeye değer bir şey mi ilginizi çekti Bayan Hayat?"

"Sadece... Yıldızlar."

"Benimle gel..." diyerek bir anda ciddileşti ve ayağa kalkarken ekledi: "...köle."

Ona cevap verme gereği duymadım ve belirsizliğin heyecanıyla arkasından yürüdüm.

"Bana efendim diyeceksin," dedi yolda yürürken. "Söylediğim hiçbir şeyi sorgulamayacaksın. Aksi takdirde cezanı çekersin. Yarın bunun için ne kadar sinirlenip köpürsen de umurumda değil, bugün sesini çıkartmayacaksın. Anladın mı?"

"Evet," dedim gözlerimi kısarak. Bu biraz aşağılayıcı görünüyordu ve özgür ruhum yaptığım bu şeye şiddetle karşı çıkıyordu ama bu... fazlasıyla heyecan verici ve eğlenceliydi.

"Evet, ne?"

"Evet, efendim."

Beni önce bir kat, ardından bir kat daha aşağı indirdi ve geminin yabancı olduğum bir bölümüne yürüdü. Ah, ne?

Bir kapının önünde durup "Bekle," dedi ve içeri girip kapıyı arkasından kapattı. Merak içimi ısırırken kapı açıldı ve içeriden iki adam çıktı. Adamlar sızlanarak çıktılar ve bana anlamlı birer bakış atıp yanımdan geçtiler.

İçeriden Jack bana seslendi. Aceleci bir tavırla içeri girdim ve loş ışıkta gözlerimin alışması için birkaç saniye bekledim. Burası daha önceden hiç gelmediğim bir yerdi: Yatakhane. Çok geniş bir alandı burası. Yüksek tavanlı ve havadardı. Yan yana dizilmiş ranzalarla ve dolaplarla doluydu. İçeride kimse yoktu. Jack bana tekrar seslenince yatak labirentinde sesini takip ettim ve onu arka tarafta bir ranzanın yanında buldum. Beni neden buraya getirmişti ki?

Ranzanın direğine yaslanıp beni baştan aşağı süzdü, ardından "Ayakkabılarını çıkar," diye emir verdi. Hemen söylediğini yapıp ayakkabılarımı bir kenara bıraktım. Ne yapıyordu?

"Ceketini ve kemerlerini de." Ah, işte şimdi tereddüt ettim. Ona kaşlarımı çatarak baktım. "Yap. Sorgularsan seni cezalandırırım Hale Hayat."

Sesi o kadar emrediciydi ki söylediklerini aceleyle yaptım. Kendimi aptalca bir oyunda gibi hissediyordum. Sonucu belli olmayan hem ürkütücü hem de merak uyandırıcı bir oyunda.

Yüzünde ciddi bir ifade vardı, fazla ciddi. Gittikçe tedirginliğim artıyordu ve ben olduğum yerde kıpırdanırken, ağırlığımı çıplak ayaklarımın birinden diğerine verirken beni dakikalarca izledi.

"Yukarı tırman."

Yatak. Bir saniye, ne? Kaşlarımı sorarcasına kaldırdım. Başını yana eğdi.

"Bir kere daha emrimi sorgularsan sana ceza vereceğim ve bu cezadan gerçekten hoşlanmayacaksın. Anladın mı beni?"

"E - evet... efendim."

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin