KARANLIK SULARDA ⚓ - 39

62 5 0
                                    

Uyandım ama gözlerimi açmadım. O kadar güzel bir uyku çekmiştim ki sonsuza kadar devam etmesini istiyordum. Huzurlu ve dinlendiriciydi. Gemi su üstünde, demir attığımız yerde kendi kendine sallanıyordu ve derinlerden bir dalga sesiyle hafif nefes sesleri karışıp, soğuk bir kış gününde kalın ve yumuşacık bir kazak giyip güneşin iliklerimi ısıtan ışığı altına oturmuşum gibi bir his veriyordu.

Bir el saçlarımı okşadı. Gözlerimi açınca hâlâ şömineli odada olduğumu gördüm. Şömine sönmüş, sadece külleri kalmıştı geriye, oda loştu. Başım Jack'in bacaklarının üstündeydi.

"Uyandırdım mı?"

Döndüm ve onunla göz göze geldim.

"Tüm gece oturdun mu böyle?"

Gülüp kollarını esnetti.

"Artık bir gün daha kölem olursun, ödeşmiş oluruz."

"Rüyanda görürsün," diyip doğruldum.

"Ben değil ama eminim sen her gece rüyanda beni görüyorsundur güzelim."

"Ancak kabuslarımda," diyip dil çıkardım ve ayağa kalkıp ona da kalkması için elimi uzattım. Elimi tuttu ama ayağa kalkmak yerine tam tersine beni tekrar kendine çekti ve küçük bir şaşkınlık çığlığı eşliğinde kucağına düştüm.

"Tabi canım, sürekli kucağıma atlamandan belli. Acaba kabuslarında mı yoksa beyaz atlı prensini gördüğün rüyalarında mı görüyorsun beni?"

"Eh, beyaz atlı prensimin atının ayağındaki çamur olabilirsin ancak."

"Çok küstahsın," dedi gözlerini kısıp. Üstünden kalkmaya çalıştım ama belimden tutup beni engelledi ve daha da kendine çekti. Fazlasıyla utanç verici ve... yakın bir durumdu.

"Ne yapıyorsun?" dedim sesimdeki heyecan ve paniği bastıramayarak.

"Yaranı incelemeye çalışıyorum ama oda görebilmem için fazla karanlık."

"Jack, ben gerçekten iyiyim. Acımıyor bile."

Dişlerini sıktı ve gözleri daha da kısıldı. Altımda kaslarının gerildiğini hissettim. Bana kızmıştı.

"Demek acımıyor," dedi sinirli bir sesle. "Öyleyse bunu yapınca da acımaz."

Eğilip beni öptü ama bu öpüşünün geçen seferki şefkatli öpüşle hiçbir alakası yoktu. Hoyratça, sertçe, intikam almak istercesine öfkeyle öpüyordu. Tabii ki canım çok yandı ve acıyla gözlerim dolarken geri çekildim, inlememi bastırmaya çalıştım. Birbirimizin gözlerine öfke kıvılcımları saçarak baktık birkaç saniye boyunca. Bilerek canımı acıtmıştı, sırf haklı olduğunu kanıtlamak için.

"Fazla dediğim dediksin."

"Canının acımadığını söylemeyeceksin herhalde."

Ona tokat atmak istedim ama onun yerine hışımla kucağından kalktım. Beni tutmaya çalıştı ama ellerinden hızla sıyrıldım.

"Hale Hayat, gel buraya," dedi öfkeli ama sitem eder bir sesle. Saçlarımı ellerimle düzeltip ona ateş saçan bir bakış attım. Parmağımla dudağıma dokunduğumda parmağımda kan gördüm, yara tekrar kanamaya başlamıştı. Bu beni daha da sinirlendirdi, acısı geçmişti ama onun yüzünden kanıyordu.

"Gel," diye emretti tekrar. Onu duymazdan gelip gitmek için arkamı dönmüştüm ki beni tekrar belimden yakalayıp kendine çekti. Bu iş sinirlerimi gittikçe daha da bozuyordu. Ondan kurtulmak için debelendim ama tüm çabalarıma direndi.

"Bırak beni, işlerim var!"

"Saat daha beş, bu saatte ne işin olabilir?"

"Hepimiz senin kadar boş değiliz."

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin