KARANLIK SULARDA ⚓ - 34

49 5 0
                                    

"Köle!" diye bağırdı ve yine ne istediğini merak ederek bezgin bir tavırla döndüm.

"Buyurun, efendim."

"Hava sıcak, ayaklarımı yıka."

Boş boş yüzüne baktım. Ayaklarını mı yıkayayım? Pardon?

"Şimdi."

Dişlerimi sıkarak geminin içine yürüdüm. Ellerimde bir kova su ve sabunla döndüğümde üst üste konmuş iki buğday çuvalının üstüne oturmuş, son derece eğlenen bir tavırla beni bekliyordu. Önünde yere oturdum ve sinirli sinirli, biraz hoyrat hareketlerle ayakkabılarını çıkardım.

"Bu işten nefret etmeye başladım."

"Neden ki? Bence gayet güzel geçiyor günümüz."

"Jack," dedim çıplak ayaklarını yıkamaya başlarken. "Sabahtan beri bana yaptırmadığın ayak işi kalmadı ve ben çok yoruldum. Üstelik henüz öğlen. Altı kere beni gemiden indirip geri bindirdin ve bunun sebebi sadece bir taşın yerini beğenmemendi. Tam bir pislik gibi davranıyorsun."

"Eh, işin eğlenceli kısmı da o zaten. Bir dahaki sefere biriyle iddiaya gireceğin zaman iki kere düşünürsün."

Sinir bozucu işim tamamlandığında eşyalarımı toplayıp geri yerlerine götürdüm ve bir an kaçmayı düşündüm. Kaçsam ne yapabilirdi ki? Aslında kaçabilirdim ama bu pek onurlu bir davranış olmazdı çünkü bir iddiaya girmiştik -aslında bu iddianın da onurlu bir şekilde kazanıldığı söylenemezdi ama- ve bu, onun kölesi olacağıma söz verdiğim anlamına geliyordu. Sanırım bunun yerine yorgunluk ağrılarıyla uyumayı tercih ederdim.

Güverteye tekrar çıktığımda Silmy gemideydi ve yanındaki tanımadığım iki adamla malları kontrol ediyordu. Adamlar iyi giyimliydi, anlaşılan önemli birileriydi. Belki de tüccarlardı.

Jack beni eliyle yanına çağırdı ve gittiğimde yüzünde sinsi bir gülümseme oluşuyordu. Nefretle kısılan gözleri Silmy'nin üzerindeydi ve zihninde dönen çarkları neredeyse görebiliyordum. Sonra gözleri bana döndü.

"Benim sorunum onunla Hale Hayat, kişisel algılama," diyerek göz kırptı ve daha o planını uygulamaya koymadan çaresizce anladım beni kullanacağını. Aralarındaki testosteron savaşında harcanıp gidiyordum.

Elini uzatıp kafasıyla tutmamı işaret etti. Bundan ne kadar rahatsız olsam da tuttum ve o beni çekiştirerek hedefinin yakınlarına, görüş alanına götürürken arkasından ilerledim.

Silmy bizi ya henüz görmemişti ya da çok muntazam bir şekilde görmezden geliyordu. Yanındaki adamlara bir şeyler anlatırken duruşu güçlü liderler gibi dimdik, bakışları yaşının çok üstünü gösteren masmavi deniz dipleriydi.

Jack beni onların tam karşısına, güverte korkuluklarına götürdü ve orada biraz oyalandı. Silmy sadece bir saniyeliğine gözlerini bize çevirdi ve onunla göz göze geldim. Yüz ifadesi hiç değişmedi ve tekrar misafirlerine döndü. Çok iyi bir maske kullanıcısıydı her zamanki gibi.

"Hayat," dedi Jack. "Bunun için bana çok kızacaksın biliyorum ama bir deney gibi düşün." Göz kırpınca şüpheler içimde fırtına gibi koptu ama sessiz kaldım. "Şuraya çıkmanı istiyorum," dedi yelken halatlarının tahta korkuluklarla birleştiği yeri işaret ederek. Nedenini sorsam beni tehdit edeceğini bildiğim için sorgulamadan söylediğini yaptım. Kalın iplere sıkıca tutundum ve ayağımı korkuluğun boşluğuna koyarak kendimi yukarı çektim. Buraya gemi hareket ederken çıkmayı çok seviyordum çünkü pruvadaki etekleri uçuşan kadın dalgaları yarıp ilerlerken rüzgar saçlarımı uçuşturuyor, özgür ve güçlü hissetmeme neden oluyordu. Ama şimdi buraya çıktığımda tek gördüğüm şehrin kalın ve göklere uzanan taştan surlarıydı.

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin