KARANLIK SULARDA ⚓ - 16

95 8 0
                                    

Jack'in kolumu dürtmesiyle gözlerimi açtım. Hava aydınlanmıştı ve sabah serinliği vardı. Gözümü ovuşturarak dirseğim üzerinde doğruldum. Etraftaki çimlerin üstü çiyle kaplıydı, küçük ceylan biraz ileride uyuyordu.

"Beni neden uyandırmadın? Nöbeti alacaktım."

"Boşver," dedi. "Biraz dinlenmeni istedim. Dün çok yorulmuştun. Bu sırada, ileride küçük bir gölet buldum. İstersen göle girebilirsin, kontrol ettim çok derin değil."

Gülümseyerek teşekkür ettim ve ayağa kalkıp gerindim. Jack'in gösterdiği tarafa doğru ilerledikten ve sık ağaçların arasından zorla geçtikten kısa süre sonra masmavi suyla karşılaştım. Arkama bakıp Jack'in orda olmadığına ikna olunca kıyafetlerimi çıkarıp hızlıca gölete girdim. Su soğuktu ve sinirlerimi uyararak beynimi netleştiriyordu. Nefesimi tutup suyun altına girdim ve kalabildiğim kadar içinde kaldım. Bu duyguyu özlemiştim. Nefesim tükendiğinde geri yüzeye çıkıp derin bir nefes aldım. Gözlerimi açmamla küçük bir çığlık atmam bir oldu.

"Ne yapıyorsun be pis sapık!"

Jack göletin hemen kenarında, bana arkası dönük bir şekilde duruyordu.

"Cırlama hemen, görmedim bir yerini. Yani en azından çoğunu."

Sesinden gülümsediğini anlayabiliyordum.

"Ne dedin sen? Ne?!"

Küçük bir kahkaha attı.

"Sadece elini çabuk tutmanı söylemek için geldim. Biliyorsun, önümüzde uzun bir gün var."

"Biliyorum herhalde, dönme sakın arkanı."

"Tamam, ben kamp yerinde bekliyorum çabuk ol."

Gerçekten görmüş olamazdı değil mi? Şaka yapıyordu yani? Hayır, Jack öyle biri değildi, bakmazdı. Ama ben onu ne kadar tanıyordum ki? Ya baktıysa?
"Merak etme bakmadım!" diye bağırdı ağaçların arasından. Hâlâ gülüyordu. Sinirlensem de içime hafif bir rahatlama yayıldı.

Biraz sonra kıyafetlerimi ıslak bedenimin üstüne geçirdim ve saçlarımı topuz yaparak kamp yerine döndüm. Kahvaltımız yine konserveydi.

"Onu ne yapacağız?" dedim küçük ceylana bakarak. Kaşlarını çatarak bir süre düşündü. Hayatımız boyunca geri alamayacağımız koca bir dakika geçti.

"Gerçekten bilmiyorum. Yanımıza almamızın imkanı yok."

"Ama o... Yaralı ve küçücük."

"Bu doğanın kanunu güzelim. Doğal seçilim, zayıflar yok olmaya mahkumdur."

Bu söz daha derin anlamlar içeriyormuş gibi hissettim. Parmaklarımı üç ayağı üzerinde yarı doğrulmuş ceylanın tüylerinde gezdirdim ve iç çektim.

"Bu haksızlık."

Jack kolumdan hafifçe tutup beni kaldırdı.

"Artık gitmeliyiz. Yolumuz uzun."

Silahları tekrar kuşandık ve çantalarımızı aldık. Ceylana son bir bakış attım ve Jack'in elinden tutup yürümeye başladım.

Arkama tekrar bakmadım.

Bazı şeyleri geride bırakmayı bilmeliydik. Geride bıraktığımız şeyin bize ihtiyacı olsa bile. Belki de bu bencillikti ama insan bencil bir varlıktı. Bazı acıları kalbine gömmeliydi. Eğer yaşamak için zalim olmak zorundaysa zalim olmalıydı.

Tekrar uzun bir yürüyüşe başladık. Yönümüzü kaybetmemeye çalışarak yürüyorduk. Bu karışık ormanda bir kaybolursak yolumuzu tekrar bulmamız imkansızdı.

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin