KARANLIK SULARDA ⚓ - 27

78 5 0
                                    

Yeni güne gözlerimi açtığımda, daha doğrusu şişmiş gözlerimi açmaya çalıştığımda, Çuha çoktan kalkmış ve kıyafetlerini giyinmişti. Küçük pencereden görebildiğim kadarıyla hava kapalıydı ve kapkara yağmur bulutları yaklaşıyordu. Başımın üstünde tonlarca ağırlık varmış gibi hissediyordum ve neredeyse donuyordum.

"Su," diyebildim sadece. Çuha benim uyandığımı fark etti ve yüzüne endişeli bir ifade doldu. Hemen yanıma gelerek bir bardak su verdi ve ben suyu içerken elini alnıma koydu.

"Hale Hayat, yanıyorsun sen. Sakın ayağa kalkmaya çalışma."

"Ama," dedim titreyerek geri yastığıma bırakırken kendimi. "Ama işler var, aksaması-"

"Biz hallederiz mutfağı, merak etme sen. Bu halinle bir yere gidemezsin zaten. Bugün sakın çıkma yataktan, daha da kötü olursun."

Gözlerim tekrar kapanırken zayıf bir sesle teşekkür ettim. O günün neredeyse tamamı uyku ve uyanıklık arasında geçti. O kadar kötüydüm ki nefes alırken bile zorlanıyor gibiydim.

Çuha sık sık, her fırsat bulduğunda yanıma geliyor, bana bir şeyler yediriyor ya da sıcak şeyler içiriyordu. Ateşimi düşürmek için alnıma koyduğu ıslak bezleri hissediyordum. William ve Silmy de ziyaret etti beni. Silmy sadece birkaç dakika kalabilmişti -kaptanın oldukça fazla işi vardı- ama bana gösterdiği şefkat enerjimi toplamamda gerçekten yardımcı oldu.

Arada garip rüyalar görüyordum: Sameer, Jack'in sırtına binip benimle deve güreşi yapmak için ısrarla bağırıyordu; gemi suyun üstünde taklalar atarak ilerliyordu; tüm tayfa kol kola girerek dans ediyordu...

Uyandığım bir sırada kapı açıldı ve Çuha'nın geldiğini düşünerek iyi olduğumu söylemek için ağzımı açmıştım ki gelenin o olmadığını fark ettim. Gelen Jack'ti. Hemen gözlerimi yumarak uyuyor numarası yaptım. Kendimi ondan kaçıyor gibi hissetsem de, bu konuda gururu bir kenara bırakmıştım.

Kapıyı kapattığını ve yavaş adımlarla odada ilerlediğini duydum. Sandalyeyi yatağın kenarına yaklaştırdı ve sessizce oturdu. O kadar uzun süre sessizlik oldu ki, bir an gitmiş olabileceğini düşündüm.

Nefesini seslice içine çekip geri bıraktı ve saçlarımda elini hissettim. Tepki vermemek için kendimi tutmam gerekti. Saçlarımın uçlarını okşarken bir anda durdu ve elini geri çekti.

"Bunu hak etmediğimi biliyorum güzelim," diye mırıldandı. "Olanları sen de hak etmemiştin, onu da biliyorum."

Derin bir nefes daha aldı.

"Beni hiç affetmeyeceksin değil mi? Ben olsam ben de affetmezdim böyle bir şerefsizliği. İnan, bana ne olduğunu bilmiyorum. Kendimi kaybetmiş gibiydim resmen, kontrolü kaybetmiştim. Ben sadece..."

Sustu. Titrek nefesleri duyuluyordu. Gözlerimin yavaşça dolduğunu hissettim. O bana bu kadar şey yapmışken hâlâ ona üzülebilmem normal miydi?

"Çok kıskandım," diye fısıldadı. "Sadece çok, çok kıskandım. Yasak olmasaydı hissettiklerim, bu kadar delirmezdim belki. Ah be güzelim, niye bu kadar ulaşılmazsın ki bana? Asla benim olmayacaksın, asla sana istediğim gibi sarılamayacağım. Asla seni sevemeyeceğim dilediğimce..."

Araya birkaç dakika daha girdi. Söylediklerinin anlamını kavrayamamıştım. Yasak olan neydi ve neden yasak olsundu ki? Kim koymuştu bu yasağı?

"Affetmeyeceksin... Öğrendiğinde beni asla affetmeyeceksin... Az kaldı bitmesine, çok az kaldı. Sonra yüzümü bile görmek istemeyeceksin biliyorum, sen gururuna yediremezsin bu yaptığımı. Olsun, bir dakika daha da olsa sana doya doya bakabileceğim, razıyım. Razıyım..."

KARANLIK SULARDA ⚓ (FİNAL OLDU)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin