Yeni kapak için Vampire Photoshop'a teşekkürler. Gerçekten harika!
İçeride henüz daha su görmememize rağmen burnuma dolan okyanus kokusu hiç olmadığım kadar iyi hissettiriyordu. Yer yer üstü yosunlu duvarlarla birlikte geniş, gri mermerli yolda henüz neyin etrafında döndüğümüzü kestiremesemde sakin tavırlarla yürüyorduk. Bu sakinlik huzurlu değildi. Marcus'un hala Diomedes'le arasında geçenleri atlatamadığı yüzündeki sıkıntılı ifadeden rahatlıkla anlaşılıyordu. Zaten bir kaç saat içinde unutması beklenemezdi. Sıkıcı havayı dağıtmak için konuşmaya karar verdim.
"Marcus."
Tek kelime etmeden kafasını yerden kaldırıp bakışlarını üstüme dikti. Konuşmak istemiyor gibi bir hali vardı. Böyle olacağını tahmin edebilseydim başından sessizliğimi korurdum. Şimdi mecburen konuşmak ve kafasını şişirmek zorundaydım.
Dikkatini başka şeyler üzerine çekmek için "ßattna'nın bıraktığı mektuplar hakkında ne düşünüyorsun? Çoktandır karşımıza yeni mektup çıkmıyor. Sence görevini bitiremeden ölmüş olabilir mi?" Dedim.
İlgisini çekmemişti. "Hades çemberini biz bile zor geçtik. Normal insanların o çemberden sağlam çıkması zaren beklenemez."
Kestirip atması işime gelmişti. Zaten konuşmak istemiyordu, bende üstüne gidemezdim.
Yürürken vakit geçirmek için ßattna'nın mektuplarını yeniden gözden geçirmeye karar verdim. Küçük kağıtlar o kadar eskimişti ki neredeyse elimde parçalanacaklardı.
Üçlü Adalet'te bulduğumuz kağıdı incelerken sol üst köşesinde ilk bakışta fark edilemeyecek kadar küçük bir şekil gözüme ilişti. Kağıda daha iyi bakabilmek için yaklaştırdığımda bunun şekil değil R harfi olduğunu anlamıştım. Heyecanla ikinci notu üste çıkararak aynı köşeye baktım. Bu sefer köşede A harfi yer alıyordu."RA"
"Anlamadım?" Heyecanıma yenik düşüp harfleri sesli okuduğum için Marcus afallayarak durmuştu.
Keşfettiğim şeyi anlatmaya başladım. "ßattna'nın bıraktığı notlar üzerinde bazı harfler var. Bence bu geride bıraktığı ipucu."
Kağıtları eline alarak küçük harfleri incelerken somurtkan bir ifadeyle "Belkide öylesine yazdığı şeylerdir. Canı sıkılmıştır falan. R ve A harflerinin iki şekildede anlamı yok." Dedi. Daha sonra yeni fark etmiş gibi ekledi. "Ama ilerlediğimiz yerlerde notlarını bulmaya devam edersek iş değişebilir."
"Bence ßattna tahmin ettiğimizden daha fazla ilerledi. Yani en azından şu anlık görevini bitirmeden ölmediğine eminim." Kesinlikle bu notlardan fazlası vardı.
Bir kaç adım ilerimizde ortada her ne varsa ona çıkmak için kullanıldığını düşündüğüm beton merdivenlerle karşılaştığımızda Marcus eliyle yukarıyı işaret edip "Belkide şu anlık ßattna'yı unutmalıyız ha?" Dedi.
Neyle karşılaşacağımızı bilmemenin verdiği gerginlikle merdivenlerden çıktık ancak yukarısı fazla tehlikeli görünmüyordu. Geniş ve derin bir havuz ayaklarımızın altında boylu boyunca uzanmıştı. Tam ortada denizlerin hakimi Poseidon'un devasa büstü vardı. Tanrının sakalının hemen altında neredeyse kilitli olduğuna kesin gözüyle baktığım kapı gözüme ilişti.
"Aşağıda kapıya benzer bir şey var. Gidip bakacağım." Ne kadar derin olduğunu bilmediğim suya dalmak korkunç gelsede sonunda dönüp dolaşıp bu kapıya işimizin düşeceğinden nedense emindim.
Dibe indikçe kulağıma dolan basınç içimi gıdıklıyordu. En son aylar önce banyo yaptığımı hatırlayarak kendimi iğrenç hissetmiştim.
"Aslında lavla banyo yapmak havalı olurdu."
Suyun dibinde Hades'in lav denizinde banyo yaparken şarkı söylediğini düşünmeyi ve saçma saçma gülmeyi bırakıp kapıya yaklaştım. Uzun tahta kapıyı tutan iki büyük taş kolon vardı. Kapıyı biraz iteklemeyi denedim ama tahmin ettiğim gibi kilitliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium'un Sırrı
FantasyHades öfkeden deliye dönmüş bir şekilde yer altındaki şatosunda volta atıyordu. ''Sen Zeus...Beni karşına almakla büyük hata ettin.Bunun bedelini ödeyeceksin.'' Öfkeden göz bebekleri saydamlaşmış ve Karanlıklar Lordu'nun sembolü olan mor renge bürün...