"Demir kapıyı hiç bir şekilde açamayız." Diyerek tahtaların üstünden mermer zemine zıpladı. Bu tahtaların ikimizi aynı anda taşıması zor göründüğü için Marcus tek başına gidip kapıya bakmıştı.
Kendi kendime mırıldandım."Bu kapıdan başka çıkış görünmüyor."
Ayakkabılarına yapışan tahta tozlarını temizlerken söylendi. "Böyle kapıyı direk önümüze koymaları mantığıma sığmıyor. Üstelik annem zor şeylerle karşılaşabileceğimizi söyledi. Yani Hades çemberinde karşılaştığımız en güçlü şeyler Chimera ve Thaila mı?"
Yüzündeki iğrenme ifadesinden anladığım kadarıyla Thaila onun için karşılaşabileceği en hafif engeldi.
"Birde bana sorsana."
Sinirlendiğimi belli etmek için ellerimi göğsümde birleştirdim. "Chimera bizi kızarmış tavuğa çevirecekti, Thaila boynumu kesmek için can atıyordu. Hah. Bunlar basit şeyler tabii bunlar ne ki."
"Ephantus gibi bir gerçekle yüzleştiğimizin farkında mısın?" Ciddi bir ifadeyle cevap vermişti.
Hala bana karşı bozuktu, cezalandırmak için ters davranmaya başlamıştı. Alttan almam gerektiğini fark ettim. "Her neyse. Daha bu kapıyı açmadık. Hades çemberinden çıkacağımız ne malum?"
İç geçirerek yine söylendi. "En büyük hayallerimden biri bu kapı kilitli diyip görevi bırakmak. Bir gün sırf bunu yapmak için göreve çıkacağım."
"Sonra ceza alırsın."
"Bir tutamıyorsun çeneni."
Çıkışmasını beklerken omuz silkti. "Umrumda değil."
Heykele yürümeye başladım."Yine heykelle bir şeyler yapmamız gerekiyor olabilir mi?"
"Tam kapının karşısına konumlandırılmasının başka bir açıklaması yok." Dedi heykeli bir başka yönünden incelerken.
Heykelin etrafında dolaşmaya başladım. En ince ayrıntıyı bile durup inceliyordum, kapıya dair bir şey bulamazsak bile en azından belki ßattna'nın bıraktığı bir not daha bulur işimiz kolaylaşırdı.
Marcus heyecanla bağırdı."Burda kapı olduğunu düşündüğüm bir şey var."
Yerimden zıplayarak sesin geldiği yöne koştum. Bu kadar sessiz ortamda kulağıma gelen en ufak çatırdama bile korkmama yetiyordu.
"Ne oldu?" Marcus'un kapı olduğunu düşündüğü yer duvardan ibaretti. Hayal kırıklığına uğramış bir ifadeyle cevap vermesini bekledim.
Eliyle daha önce fark etmediğim, heykelin üstünde biçimsiz şekildeki boşluğu gösterdi. "ßattna notunda Tartarus taşından bahsetmişti. Başta banada saçma geldi ancak biraz düşününce farkına vardım. Tartarus taşlarının burada anahtar görevini gördüklerini düşünüyorum."
Bu fikir bana biraz fantastik gelmişti. Üstelik ortada ßattna'nın bahsettiği taşların tozu bile yoktu. "ßattna'nın bahsettiği odada değil taş, toz bile yoktu." Diyerek tam olarak düşündüğüm şeyi onunla paylaştım.
"O zaman daha dikkatli bakmamız gerek." Dedi.
Büyük bir sessizlik içinde merdivenlere yöneldik. Aşağısı adeta ölüm sessizliğine bürünmüştü. İlk geldiğimizde en azından lavların çıkardığı ses burayı daha az korkutucu yapıyordu. Marcus geriye doğru çekilip bir süre boş gözlerle etrafı inceledi. Daha sonrasında büyük odaya yürüdük.
Odanın içerisi yine ilk geldiğimizden farksızdı. Gözlerim istemsizce Thaila'yı bıraktığım yere kaydı. Burada değildi, ondan hiç bir iz kalmamıştı. İçimin biraz olsun rahatladığını hissettim. En azından şu anda güvendeydi. O an aklıma Thaila'nın cezalandırılmış olabileceği düşüncesi geldi. Belkide şu an görevi başaramadığı için Ares onu cezalandırıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium'un Sırrı
FantasyHades öfkeden deliye dönmüş bir şekilde yer altındaki şatosunda volta atıyordu. ''Sen Zeus...Beni karşına almakla büyük hata ettin.Bunun bedelini ödeyeceksin.'' Öfkeden göz bebekleri saydamlaşmış ve Karanlıklar Lordu'nun sembolü olan mor renge bürün...