Gözlerimi açtığımda siyah-mor renklerinin ağırlıkta olduğu bir odada uyandım. Sadece bu renkler bile beni yeniden bayıltabilirdi. Ne kadar süredir uyuyordum ? Kollarımı yorganın altından çıkardığımda buraya geldiğim kıyafetlerle olmadığımı fark ettim. Uzerimde ipek bir pijama takımı vardı. Yattığım yatağın biraz uzağında ayna vardı.Eğer yataktan çıkmayı başarabilirsem ne halde olduğumu görmek istiyordum. Zor da olsa yataktan çıkmayı başardım.Başım dönüyordu,yatağın kenarına tutunarak aynanın önüne gittim. Şaşırtıcı derecede iyi görünüyordum.Göz altlarımda halka oluşmamıştı,buraya gelirken üzerime yapışan pisliklerden kurtulmuştum. Kapı olduğunu düşündüğüm taşa doğru yöneldim. Elimi hafifçe taşın üstüne koyduğumda kapı açıldı. Dışarıda birilerini bulmalıydım. Burası gittikçe nefesimi daraltıyordu bir kaç saat sonra nefes yetersizliğinden ölebilirdim. Duvarlara dayanarak dışarı çıktım.Hizmetlilerin odası buraya yakın olmalıydı uğultularını duyuyordum. Biraz ileride iki ruh konuşuyorlardı.Sakince onlara yaklaştım.
"Merhaba."
Birbirlerine baktılar.Biri ürkerek bana doğru döndü.
"Tanrıça Shaila ! Sizin burda ne işiniz var ?! Burada olmamalıydınız..Siz burada yaşayamazsınız."
Bu...bu ses çok tanıdıktı.Tanrılarım !! Onu tanıyordum.
"Beth ?! Sana noldu sen...sen nasıl bu hale geldin ?!"
Beth..Thaila'nın sadık hizmetkârıydı.Doğum günüme beni o hazırlamıştı.Nasıl olurda ölmüş olabilirdi ? Ağlamaya başladım.
"Biliyorsunuz efendim. Tanrı Ares size aşıktı.Kaçırıldığınızı öğrendiğinde öfkeden deliye döndü. Etrafı yakıp yıkmaya başladı. Alev topu fırlattığı kolonun altında kaldım.. Tanrıça Afrodit beni kutsadı ve Elysium'a girmemi sağladı. Babanız Zeus önce Hades'le konuşmayı deneyecek. Eğer sizi bu şekilde kurtaramazsa korkarım büyük bir savaş çıkacak."
"Beth..Çok özür dilerim.Hepsi benim suçum."
Sesim koridorda yankılamıştı.
"Tanrıçam lütfen benim için üzülmeyin.Ben burada huzura ulaştım.Hem yakın zamanda dünyaya gideceğim yeniden yaşama döneceğim."
"Seni eski hayatına döndürmek için elimden geleni yapacağım ama önce burdan kurtulmam gerek Beth."
Beth'in yanında ki ruh Beth'e dönerek
"Tanrıça Persephone geliyor,buradan uzaklaşsak iyi olur."
Arkamı döndüğümde Tanrıça Persephone bütün endamıyla bana doğru yürüyordu. Milimetrik yüz hatlarına sahip gibiydi. Kusursuz bir yüzü vardı. Tıpkı oğlu gibi siyah saçlara ve siyah gözlere sahipti ama yüzü çökmüş gibiydi haliyle. Burada kaç gün kaldım bilmiyorum ama ben bile çökmüştüm ki o ömrü boyunca burada kalmıştı.
"Shaila iyi misin ? Kendine geldin mi biraz ? "
"Buradan kurtulmak istiyorum.Olimpos'a dönmek istiyorum." Diye isyan ettim ama o benim söylediklerimi duymamış gibi davrandı.
"İyi görünüyorsun,kutsamam işe yaramış."
"Persephone lütfen buradan çıkart beni.Nefesim daralıyor burası bana göre değil."
"Shaila korkarım Hades istemeden buradan adım atamazsın.Ne kadar zor durumda olduğunu anlayabiliyorum."
"Babam savaş çıkaracak.Bu Hades'in sonu olabilir Persephone farkında mısın ? "
"Farkındayım inan bana elimden birşey gelmiyor. Ona seni serbest bırakması için çok yalvardım ama beni dinlemiyor. Şu sıralar zaten Marcus'a sinirli. Biraz sakinleşmesini bekleyim yeniden konuşacağım."
Umutsuzca ona baktım. "Teşekkürler Persephone.."
"Beth'i yanına hizmetkar olarak vermemi ister misin ? Tanıdık birileri daha iyi olur senin için."
Beth'in benim hizmetkarım olmasini istemiyordum. Eski hayatımı istiyordum.Olimpos'ta olmak istiyordum. Thaila ile gülmek istiyordum. Athena ile olan derslerime devam etmek istiyordum. Babamın silahlarını denemek istiyordum. Annemle olan kavgalarımı bile özlemiştim ama yapacak birşey yoktu. Buradan kaçamazdım.
"Teşekkürler Tanrıça'm."
Persephone tebessüm ederek yoluna devam etti. Yapacak birşey yoktu odama dönmeliydim. Ah evet tabii ki de odamın kapısının nerde olduğunu unutmuştum. Niye bu kadar gerizekalıydım sanki ? Şimdi her duvar aralığına dokunmam gerekiyordu. Tam odamı aramaya başlayacakken konuşma sesleriyle irkildim. Karşıdan Marcus ve buraya geldiğim gün gördüğüm 5 hizmetkârdan biri de yanındaydı. Şimdi onlara odamı sorarsam bir aptal olduğumu düşüneceklerdi. Dün bana attığı o ukala bakışı yeniden görmek istemiyordum bu yüzden sağ tarafımda kalan koridora girerek 2 kolon arasında kendimi kamufle etmeye çalıştım ama bu çabamın deve kuşunun kafasını kuma gömmesinden farksız olduğunu biliyordum. İstemeden Marcus ve hizmetlinin konuşmalarına şahit oldum.
"O ne zaman buradan gidecek ? "
Bu o hizmetlinin sesiydi.. Bu sesi unutmamıştım. Yeraltı Şatosu'na ilk geldiğim gün hizmetliler benle Marcus'u yakıştırdığında itiraz eden hizmetilydi. İçimde o kıza karşı neden antipati oluştuğu hakkında hiç bir fikrim yoktu ama sanırım beni aşağıladığı içindi.
"Gitmeyecek.Babamı tanıyorsam istediğini almadan onu göndermez."
Marcus'un verdiği bu cevap benden bahsettiklerini anlamamı sağlamıştı. Gerginlikten parmak uçlarımın donduğunu hissettim. Birşeyler konuşuyorlardı ama seslerini net duyamıyordum daha iyi duyabilmek adına kafamı ana koridora doğru yaklaştırdım. Yine duyamıyordum,bu sefer kafamı koridora çıkardım. Şu an hem onları görebiliyordum hem de duyabiliyordum. Biraz önümde durmuşlardı,kızın arkası bana dönüktü,Marcus ise tam karşımdaydı. Bu yaptığım çok riskliydi Marcus yüzünü bir santim sağa çevirirse benle göz göze gelecekti. Şu an gerçekten Marcus'a yakalanmak umrumda değildi,hayatımın söz konusu olduğu bir durum hakkında konuşuyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium'un Sırrı
FantasyHades öfkeden deliye dönmüş bir şekilde yer altındaki şatosunda volta atıyordu. ''Sen Zeus...Beni karşına almakla büyük hata ettin.Bunun bedelini ödeyeceksin.'' Öfkeden göz bebekleri saydamlaşmış ve Karanlıklar Lordu'nun sembolü olan mor renge bürün...