Marcus Styks'tan çıktıktan sonra daha dinç görünüyordu,yarası büyük ölçüde iyileşmişti. Yarasından geriye kalan kısmını iyileştirebilecek tek şey zamandı zaten. Tanrılara şükür,ben yara almamıştım. Beni iyileştirebilecek şey güneş ışığıydı ve ben günlerdir güneşten uzaktım.
Marcus bir süre daha suda kaldıktan sonra çıkıp yanıma oturdu.
"Biraz kuruyayım sonra gideriz." Bu sırada Hidra yüzünden paramparça olmuş tişörtü ile saçlarını kuruluyordu.
"Yokluğumuzu fark edecekler,acele etsek iyi olmaz mı ? " yüzüne baktım. Yakalanmaktan korkmuyor gibi görünüyordu.
"Ben geceleri muhafızları kontrol etmek için çıkıyorum zaten. O yüzden rahatım ama seni bilemeyeceğim. " Muzip muzip gülerek bana baktı. Surat ifadesinden benimle oynadığı o kadar net bir şekilde anlaşılıyordu ki telaşlanma gereği bile duymadım.
"Olamaaaz,Hades beni nasıl öldürür sence ? " Oyununu devam ettirmek için yapmacık bir korkuyla ona cevap vermiştim.
"Önce kemiklerini kırar sonra da kırdığı kemikleri yakar." Az önceki gülümsemesi daha da netleşmişti.
"Hep yakılarak ölmek istemişimdir zaten. O zaman korkmama gerek yok ? " Bende gülmeye başlamıştım. Bir şeyler söylemek için ağzını açtı ama yeniden gülmeye başladı.
"Tuhaf birisin."
"Sen daha tuhafsın ama neden tuhaf olduğumu düşündün ? " Merakla vereceği cevabı beklemeye başladım. Derin bir nefes aldı.
"Tüm gününü Afrodit'le geçirdiğin günler oluyormuş. Nasıl olsa başında en ufak bir hatanda Tartarus'a yollamakla tehdit eden bir baban yok. " yüzünü buruşturdu. "Ama düşündüğümün aksine çok daha zeki biri çıktın. İlk geldiğin gün babam senden yalvarmanı istedi bunun karşılığında seni bırakacağını söyledi. Sen yalvarmadın,başka biri olsaydı Hades'e bağlılık yemini bile ederdi."
"Bir yerde yanlışın var lav kafalı. Tüm günümü Afrodit ile geçiriyor olmam hayatımın makyaj ve o berbat kokulu karışımlardan ibaret olduğu anlamına gelmiyor." Derin bir nefes alarak söylemesi bile iğrenç olan kısmı anlatmaya başladım. "Beni Tartarus'la tehdit etmelerine gerek yok çünkü beni yaşarken öldürebilecek birşey var. Ares bana aşık ve Afrodit'le bu kadar vakit geçirmemin sebebi bu şeyden kurtulmak."
Şaşırmış gibi yüzüme baktı. Başka birşey söylemeye yeltendiğini hissettim ama son anda lafı çevirmişti.
"Artık gitsek iyi olacak Işık Tanrıçası."
Anlamsız bir ifadeyle bana baktı. Hiç birşey söylemeden ayağa kalkıp yürümeye başladık.
Işık Tanrıçası.
Marcus'un anlamamış olmasını isterdim. Nedensizce benden kaçmasını istemiyordum ama bunu bildiği halde bana her zamankinden daha yakın davranmış olması kafamı karıştırmıştı.
"Babanın laneti harika."
"Ne demek istiyorsun ? " Şaşkınlıkla yüzüne baktım.
"Bilirsin Tanrı kanı taşıyan kişiler lanete maruz kalmadığı sürece kolay kolay yaratık saldırmaz."
"Ne yani Hidra'nın babamın laneti mi olduğunu düşünüyorsun ? "
"Düşünmüyorum,öyle."
"Ama bu çok saçma ! " kafam karışmıştı. "Babamın derdi Hades ile neden seni lanetlesin ki ? Ayrıca Hidra sadece sana saldırmadı,sen bana bağırmasaydın şu an ölmüştüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium'un Sırrı
FantasyHades öfkeden deliye dönmüş bir şekilde yer altındaki şatosunda volta atıyordu. ''Sen Zeus...Beni karşına almakla büyük hata ettin.Bunun bedelini ödeyeceksin.'' Öfkeden göz bebekleri saydamlaşmış ve Karanlıklar Lordu'nun sembolü olan mor renge bürün...