Kayıktan indirildiğimde ayakta durmak için büyük çaba sarf etmem gerekiyordu. Benim yeraltında olmamam gerekirdi.. Şu an Olimpos'ta ki odamda olmalıydım.. Düşüncelere dalmışken Aşil'in iğrenç sesiyle irkildim.
''Yürümeye başlasan iyi olur ufaklık. Seni görmek için sabırsızlanan biri var. ''
''Cellatım mı ? ''
Çenemi kapatıp konuşmama hakkımı kullanarak yürümeye başladım. Nasılsa bu saatten sonra konuşmamın bir anlamı yoktu,bu yüzden ben de mezarımı incelemeye karar verdim. Her tarafta siyah ve morun iç bayıcı rengi hakimdi. Bizim yürüdüğümüz yer siyah renkli bir sıvıyla kaplanmış patika bir yoldu ve sağımızda,solumuzda dua odaları bulunuyordu. Burada yeni ölen insanların ruhları Elysium'a girebilmek için Hades'e yalvarıyor,ona adak adıyordu. Yürümeye başlamamızın üstünden çok geçmeden iki yol ağzına geldik. Sağ taraftaki yol ceza tarlaları ve büyük Titan -Yani babamın babası olan Titan- Kronos'un hapsedildiği büyük çukura gidiyordu. Sol taraftaki yol ise Elysium'a gidiyordu. Elysium'u Athena bana cennet olarak anlatmıştı. Orası asla soğuk olmazmış,annemin bahçelerinden daha büyük bahçeler varmış orada. Hades Persephone ile evlendiğinde yabancılık çekmesin diye Elysium'un tasarımını komple Persephone'a bırakmış ama nafile. Yer altında Persephone'un sevdiği hiç bir bitki yetişmiyormuş. Yeniden yürümeye başladığımızda iki yolun ortasında 3 başlı köpek belirmişti. Tahminlerimce o Kerberus'tu. Yani Hades'in evcil köpeği."Hey Hades baksana tek başlı köpek neyine yetmiyor da 3 baş ? "
Eğer olurda öleceğim kesinleşirse bu dediğimi Hades'in yüzüne karşı söylemeyi ölmeden yapılacaklar listeme ekledim. Aşil bana dönerek pis bir kahkaha attı.
'Umarım Kerberus seni yemeye kalkışmaz.Yemek saati henüz gelmemiş anlaşılan. ''
Umarım beni o kapıların birinden geçirmeyi düşünmüyorlardır çünkü Elysium'a,Hades'in Şatosu'na veya Tartarus'a,Ceza Tarlaları'na girebilmem için ölmem ya da Hades'in ailesine mensup olmam gerekirdi.
"Bekle..oradan nasıl geçeceğim ben ? Henüz ölmedim."
"Merak etme ölmen gerekirse Kerberus senin yerine bu işi halleder.Öğle yemeği olarak bakıcı yemeyi seviyor bizimki."
Suratına nasıl baktıysam içten bir kahkaha attı.Kerberus'un önüne geldiğimizde bakıcı diye tabir ettiği insanların aslında insan değil iskelet olduğunu fark ettim.
"Zeus kızı Shaila...Bizde seni bekliyorduk."
Sesin kimden geldiğini anlamak için etrafıma baktım,arkamı döndüğümde Yeraltı ordularının Generali olan iskeletin benle konuştuğunu gördüm. Sesi içten tıslar gibi geliyordu. Ağzından laf almak için hemen konuşmaya başladım.
"Benden ne istiyorsunuz ? Babamla Hades'in arasında noldu ? "
"Ah kızım..ne kadar özel olduğunun farkında değilsin değil mi ? "
"Ne özelliği ? Neyden bahsediyorsun sen." Evet tahmin edilebileceği gibi kafam yine karışmıştı.Ellerini daha doğrusu iskelet ellerini yana doğru açtı ve yeniden konuşmaya başladı.
"Etrafındaki herkesi bir gözden geçir.Hangisi senin gibi 2 büyük Tanrı'nın kızı ? Üstelik baban Tanrıların babası olan Zeus annen ise Tanrıların Kraliçesi olan Hera. Sende her Tanrının gücünden var. Zeus ve baban arasındaki husumete gelirsek... Baban Zeus zaman Titanı Kronos ve Toprak Ana Gaia'nın son oğlu olan Kratos'un Hades'e bağlılık yemini etmesini kaldıramadı. Başlarda sesi çıkmamıştı ama General Kratos Hades için fetihler yapmaya başlayınca Zeus onu lanetledi. Aslında konunun senle bir alakası yoktu Tanrıça ama kurban sen oldun.Daha fazla konuşmam Lordumuz tarafından hoş karşılanmayacaktır.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elysium'un Sırrı
FantasyHades öfkeden deliye dönmüş bir şekilde yer altındaki şatosunda volta atıyordu. ''Sen Zeus...Beni karşına almakla büyük hata ettin.Bunun bedelini ödeyeceksin.'' Öfkeden göz bebekleri saydamlaşmış ve Karanlıklar Lordu'nun sembolü olan mor renge bürün...