Bu saatte telefon çalar mıydı?
"Alo?" derken sesim boğazımdan çıkmamışta, kasetten çıkmışçasına boğuktu.
"Alo, Iraz uyandırdım mı?"
Su'yun sesi şimdi kulaklarımdan bomboş beynimin içine doldu. Telefonu kulağımdan çekip saate baktım.
"Saat sabahın yedisi Su. Sence bu saatte ne yapıyor olabilirim?"
Bu saatte hiç beklenmeyecek bir neşeyle kahkaha patlattı ve "Ah canım seni merak etmiştim, akşam arayamadım. Anlaşılan iyisin." diyerek lafını da esirgemedi.
"İyiyim canım teşekkür ederim" diye karşılık verdim.
"Sevindim. Bir şey oldu zannettim"
Daha fazla ne olacaktı? Ama tamda bu saatte konuyu açarsam bu telefon asla kapanmayacaktı. Su ufak bir duraksama ile devam etti.
"Ah, Iraz söylemeyi unutuyordum, ben bugün gelemeyeceğim. Deniz'le buluşacağız." sırıttığı sesinden belliydi.
Su ve Deniz iki yıldır sevgiliydiler, yaz tatilinde tanışmışlardı. O tatillerden biri de Deniz'e Su'yu kazandırmıştı.
"Enişteye selam söyle" deyip telefonu bir çırpıda suratına kapattım.
Ruhsuzluğum karşı ki dağlardan anlaşılır nitelikteydi ama ben her zaman romantizmden uzaktım. Sevgili, aşk konularında yabaniydim. Su yadırgamayacaktı kesinlikle.Bu saatte telefon kullanımı yasaklanmalıydı çünkü bölünen uykumu geri kazanmam artık mümkün değildi. Tek sevgilim olan ve beni de çok sevdiğinden emin olduğum sıcacık yatağımdan ayrılmak istemeye istemeye kalkıp banyoya yöneldim. Her sabah yaptığım rutin iş, fırçamı alıp macunu özenle sürmekti.
Diş fırçamı alıp macunu sürerken dün geceden sonra boynuma ilk kez bakıyordum, çokta kötü görünmüyordu. Biraz fondöten birde fularım bu zor günümde beni yalnız bırakmazlardı.
Her zamanki vurdum duymazlığımla dişlerimi fırçaladım. Yavaşça dairesel hareketler çizen diş fırçama odaklanmış ve gerçekten hiç birşey geçmeyen aklımla, gözlerimi aynaya dikmiştim.
Banyoda yarım saat oyalandıktan sonra sabahın yedi buçuğunda ne yapabileceğimi düşünmeye başlarken karnımın gurultusu adeta fikir bana verdi. Mutfağa gidip en kolay kahvaltılardan biri olan kurtarıcı tostu yapmaya karar verdim. Tostumu özenle yapıp makineye yerleştirirken bir an olsun dün gece beni "beni o saatte kötü adamların elinden kurtaran kahramanımı" düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum.
Neden bu kadar etkilenmiştim ki? Doğal olarak yardım etmişti hem yardım amaçlı olmasa bile O da tüm erkekler gibi çıkarı doğrultusunda hareket ediyor olmalıydı. Hem etkilensem ne olacaktı ki bir kez görmüştüm ve bir daha görmeyecektim. Sokaktan geçen her insanın boğulan bir kadına yardıma koşması kadar normal bir şey olamazdı.
Aşırı karizmatik sesi, iri gri gözleri, boyu, yüzünün güzelliği ve endamını saymazsak pekte ahım şahım bir şey değildi.
Resmen kendimi kandırıyordum! Gören kızların adam için kapışabileceği hatta çirkefleşebileceği türden biriydi. Hem ne olursa olsun o bana bakmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN
General Fictionİnsanlar iki milyon soluk alıp verme, bir milyar kalp atışı, üç yüz milyon mide kasılması ve yirmi milyar göz kırpması arasında yaşar. Ben hayatımın tüm soluklarını, tüm kalp atışlarını, mide kasılmalarını ve göz kırpmalarını o günden sonra yaşadım...