Elimi hızla cebime atıp telefonu kapatmaya çalıştım. Yaşadığım şokun etkisiyle çalan telefonu geç duymuştum ama korumalar ve içerideki adamın duyması gecikmemişti. Korumalar sesin geldiği yöne, bana doğru ilerliyorlardı. Ellerine silahı almış alanı kontrole geliyorlardı. Çimenlere gömülmüş fark edilmemek için dua ediyordum. Burada olmam hiç kimse için iyi olmayacaktı. Ya ben hırsız veyahut başka bir damga yiyecektim, ya da Bora daha da zor bir duruma düşecekti.
Yaklaşan ayak seslerinin karşında sırtımı duvara yaslamış çalıların arkasında kalıyordum. Gidecek hiçbir yerim kalmamıştı. Elimde telefonumla gelip beni bulmalarını bekliyordum. Bedenimdeki tüm kan çekilmiş, parmak uçlarım buza dönmüştü. Vücuduma saplanan iğneler olayın gerçekliğini tüm hücrelerimde hissetmeme sebep oluyordu. Bu kadar soğumama karşın bedenimden ateş çıkıp evi talan edecekmiş gibi geliyordu.
Çalıların arasından uzanıp, çalıları aralayan elden sonra az önce karşımda olan korumalar yüzüme bakıyordu. Silahlarına bana doğrultmuş, öfke dolu yüzleriyle karşımdaydılar. Diğerine göre daha iri kıyım olan adam silahıyla ayağa kalk işareti yaparken konuşmaya başladı.
"Kimsin sen?"
Tutmayan ayaklarımdan destek almaya çalışıp tek elimi duvara koydum ve yavaşça kalmaya çabaladım. Adam tekrar bağırırken diğeri camı çalıp içeri girme izni bekliyordu. Gözlerim daha da büyümüş, mümkünmüşçesine şok derecem artıyordu.
"Kimsin dedim!"
Cevap vermeden korumaya yalvarır gözlerle bakıyordum. İçeri giren korumanın sesi duyuluyordu şimdi
"Efendim bir bayan, bahçede çalılıklarda saklanırken bulduk."
Göbekli zengin konuşmaya başladı. "Ne işi varmış öğrenin, gerekeni yapın"
Gereken? Gereken neydi? Vurmazlardı herhalde beni?
Kuruyan ağızımı saçmalayarak konuşmak için açmaya çalışırken Bora camlı bölümden çıkarak karşımda durdu. Gözleri büyümüş, ağzı hafif aralık kalmıştı. Çok geçmeden surat ifadesi değişiş sinirli ve öfkeli bir hale dönmüştü.
Bora korumanın koluna dokunup "Tamam Hasan. Bayan benim arkadaşım"
Bora'yı zor durumda bırakmamak için her şeyi yapabilirdim şuan. Bora bana çıkma dese de ben küçük şeytana uyup arabadan çıkmış, üstelik Bora'nın olduğu yere gelip yakalanmıştım. Madem arabadan çıkacaksın, arabanın yanında bekle be Iraz!
Bora bana yaklaşırken, koruma kafasını sallayıp geri çekilmişti.
"Iraz, ben sana ne dedim?" Sinir dolu bu söze verebilecek fazla sözüm yoktu. İkimizde bu sorunun cevabını biliyorduk.
Göbekli zengin camda görününce işin içinden çıkılmaz hale geldiği belliydi. Gülümser bir tiple bana bakıp baştan aşağı beni süzüyordu. Göbekliye baktığımı fark eden Bora arkasını dönüp göbekliye bakmaya başladı. Korumalar ortadan kaybolmuş, üç kişi kalmıştık.
"Bu bayan kim Bora?"
Mahvettiğim durumu toparlamakta bana düşüyordu. Elimi uzatıp göbekli zengine bir adım attım. İçimdeki korkuyu fark ettirmemeye çalışarak "Ben Iraz. Bora'nın okuldan arkadaşıyım. Notlarım onda kalmışta geçerken uğradım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN
General Fictionİnsanlar iki milyon soluk alıp verme, bir milyar kalp atışı, üç yüz milyon mide kasılması ve yirmi milyar göz kırpması arasında yaşar. Ben hayatımın tüm soluklarını, tüm kalp atışlarını, mide kasılmalarını ve göz kırpmalarını o günden sonra yaşadım...