Bu ne endam, bu ne güzellik? Şaşkınlıkla Bora'ya bakıyordum, gecenin bu saatinde benim evimin kapısında ne işi vardı?
"Bora"
Yayık ve bir o kadar şaşkın ses tonuyla konuşarak Bora'ya bakıyordum.
"İyi misin diye bakmaya geldim."
Gülmeye başlayıp başımı geriye attım. Hala Bora kapının dışında ben kapıya yapışık vaziyetteydim.
"İyiyim, tabi ki iyiyim. Neden kötü olmalıyım"
"Kötü olman gerektiğini kastetmedim. Sesin telefonda iyi gelmiyordu benimde içim rahat etmedi"
Yine gülmeye başladım sesim benden habersiz ve istemsizce yüksek çıkıyor, apartmanın boş koridorlarında yankı buluyordu.
"Gel hadi içeri, gel" deyip elimle gelmesini işaret ederek içeri girdim. Midem bulanıyordu, midem çok bulanıyordu.
İçeri girip koltuğa iyice yayılırken kapının kapanma sesini duydum. Biraz sonra Bora'da salonun kapısından içeri girdi. "Hoş geldin" diyerek tekrar gülmeye başladım. Gülmem kesilmiyordu.
"Pek hoş bulmadım Iraz. Ne kadar içtin sen böyle?" Gülmüyordu. Komik değil miydi bu ortam? Bana her şey komik gelmeye başlamıştı.
Baş ve işaret parmaklarımla ölçü vererek "Şu kadar" dedim. Bora karşımdaki berjere yerleşmiş hala dik dik bakıyordu. Elimle gösterdiğim aralığı biraz daha açıp "Bu kadar?" Hala bakıyordu. Pes edip ellerimi indirdim ve derin bir nefes alıp "Of" diyerek bıraktım. Allah'ım midem fazlasıyla bulanıyordu.
Bora ayağa kalkıp "Bekle sana kahve yapayım" dedi. Elimi havaya kaldırıp "Elma daha çok işe yarıyor diyorlar. Ayrıca ben sarhoş değilim!"
"Sarhoşsun diye bir kelime çıkmadı ağzımdan"
"İyi git hadi"
Başını sallayıp odadan çıkarken yandan dudağının kıvrıldığını gördüm ama bu kez o minik gamzesi görünmüyordu. Anlaşılan çok içten ve çok beğendiği olaylarda ortaya çıkıyordu. Koltuğuma yayılıp Başımı aşağı sarkıttım. Beynime kan damlıyor gibiydi. Tüm bedenim ısınmış, küçük şeytan düz çizgide yürümeye çabalıyordu. Beynimde sinirler birbirini çekiştiriyordu. Ellerimi de koltuktan sarkıtıp ayaklarımı duvara diktim.
"Nerde kahve. Bulamıyorum!" Bora'nın sesi tüm şahaneliğiyle duyuluyordu. Nasıl sesi de karizmatikti ki? Ben daha önce düşünmüş müydüm bunu? Ne zaman düşünmüyordum ki Bora'yı.
"Iraz!"
"Of, soldan ilk dolapta. Cezve de üçüncü çekmecede!"
Çekmecelerin, kapakların sesi duyuldu ve birazdan kaşık sesleri. Boğazıma kadar bir şeyler geliyor başımı kaldırıyorum ve geri gidiyorlardı. Allah'ım ne kadar iğrenç bir duygu.
Elinde kahveyle içeri giren Bora'nın suratı hala asıktı. Dudağımı sarkıtıp tersten Bora'ya baktım. "Kalk hadi"
Hala Bora'ya bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN
General Fictionİnsanlar iki milyon soluk alıp verme, bir milyar kalp atışı, üç yüz milyon mide kasılması ve yirmi milyar göz kırpması arasında yaşar. Ben hayatımın tüm soluklarını, tüm kalp atışlarını, mide kasılmalarını ve göz kırpmalarını o günden sonra yaşadım...