Boşluklar

27 4 0
                                    

"Bora sen gelme"

"Neden?"

"İkimiz görünmeyelim"

"Ben kafeye girmeyeceğim zaten. Seni bırakır orda beklerim"

"Tamam. Ama biraz uzakta bırak."

"O kadarını düşünebiliyorum"

"Tebrikler" deyip koşar adım gülerek odama daldım. Bora saat bir gibi, beni kafeye götürmek üzere almaya gelmişti. Beni mutluluğuyla boğan bu adam yine yanımdaydı.

...

İspanyol paça kotumu giyip üzerine beyaz tişörtümü geçirdim ve saçlarımı yine topuz yaparak odadan çıktım.

"Hazırım" deyip Bora'ya seslenirken ayakkabılarımı giyerek gelmesini bekledim. Bora'da kapıya gelince aşağı inerek motora binmeye hazırlandık. Saat ikiye yaklaşıyordu ve biz yolda ilerliyorduk. İki buçuk gibi mekâna yetişmiştik. Motordan inip ilerlerken Bora motorun üzerinde kalmış gidişimi çatık kaşlarıyla izliyordu. Motordan indikten sonra bir daha arkama bakmadan ilerleyip mekana girdim. İçimde nedensiz bjr korku vardı. Yersiz aynı zamanda bir o kadar anlamsız. Masalardan birine yerleşip, hemen arkamdan gelen Haluk'u gördüm. Beni görüp güler yüzle yaklaşan Haluk'a mimiksiz bir şekilde bakıyordum. Masama gelip karşımdaki koltuğa yerleşirken gülen yüzündeki samimiyetsizlik belliydi. Gülümsemek için adeta kendisini zorluyordu. Beni hiç sevmiyor muyudu bu adam? Oysa ki ona hiç bir şey yapmamıştım ama o da bana bir şey yapmamasına karşın aşırı soğukluğuma çarpılıyordu.

Oturup garsonu çağırdıktan sonra kahve isteyip geri gönderdi.

"Nasılsın Iraz?" konuşmaya Haluk başlamıştı ve Bora şimdi içeri giriyordu. Beni arayan gözleri biraz sonra beni bulup karşımdaki dolu masaya oturdu. Kafeye girmeyeceğini söylemiş ama girmişti. Yanında ki çocuktan özür dileyip sadece bana kilitlendi ve yanındakilere arada dönüyor ama gözlerini üzerimden ayırmıyordu. Harika gözleri hiç şikayetçi olamayacağım biçimde gözlerimdeydi. Yanındaki çocukla ufak bir konuşmadan sonra, sorun hallolmuş gibi göründü. Bu griler dikkatimi dağıtmamalıydı.

"Neden buluşmak istedin?" diye konuşmayı başlattım

"Sanırım bir yanlış anlama var"

"Ne gibi?"

"Beni mi araştırıyorsun sen?" sorusunu sinirle sormamıştı.

"Nerden çıktı bu?"

"Öyle bir duyum aldım."

"Kimden?" Sorduğum bu sorunun cevabını o kadar merak ediyordum ki, cevaplamasını diliyordum şuan.

"Önemli olan o değil"

"Önemli olan senin neden bu kadar telaşlandığın" diye devam ettirdim.

Bir an durup bana bakmıştı ve sesi kekeleyerek

"Elif için"

"Ya tabi" deyip gözlerimi devirdim. Bora'ya bakmadan gözlerini üzerimde hissetmeye devam ediyordum.

"Iraz. Benim hakkımda ne söylediler?"

"Ayağını denk alacakmışsın"

Haluk kaşlarını çatıp ufak bir fısıltıyla "Allah kahretsin!" dedi.

"Sen ne karıştırıyorsun?"

"Hiçbir şey"

"Neden inanamıyorum acaba?"

"İnandırmak zorunda değilim"

"Neden buradasın o zaman"

"Bak Iraz. Annen ve ben mutluyuz, suyu bulandırma"

ZAMANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin