Bir kaçırılma için bu kadar sevinebilir miydi bir insan? Üzülmem hatta korkmam gerekiyordu. Bora'nın yanındayken korkmamıştım, korkmak aklıma bile gelmemişti. Aksine huzurlu hissediyordum, korkusuz, hatta bir duygu karmaşası yaşıyordum.
Hala yatakta kollarımı ve bacaklarımı açmış vaziyette yatıyordum. Çantamı bile çıkarmamış öylece atmıştım kendimi yatağa. Telefonun tok sesi bütün düşüncelerimi bir buz gibi kırarken ellerim refleks olarak çantama giderken ayaklarımı da bir anda topladım. Çantayı açıp telefonu içinden çıkarmaya çabalarken telefon çalmaya devam ediyordu. Sonunda telefonu elime geçirip çantadan çıkarmayı başardım.
Aman Allah'ım Su'yun gazabı telefonda görünüyordu. Mesajını alıp aramamıştım ve yarın düğün vardı. Babam aramıştı bana ulaşamamıştı. Telefonun çalmasını zorlamayarak telefonu açtım.
"Alo Su. Canım benim"
"Iraz yırtamazsın sorgudan. Neredesin sen?"
Evet düşündüğüm gibi olmuştu.
"Bir şey yok ya. Şarjım bitmiş, mesajı alınca arayacaktım ama babamla konuştum"
"Adam ne kadar telaş yapmış Iraz. Ne haltlar karıştırıyorsun?"
"Karıştırmıyorum bir şey"
"Iraz bir şey yapıyorsan seni öldüreceğim"
"Tamam be. Yapmıyorum bir şey"
"Neyse bu akşam parti var, yalancı."
"Şimdi mi haber veriyorsun?"
"Telefonu açsaydın daha önceden haberin olurdu"
"Tamam. Nerede?"
"Tabi ki Irmak'ın en gözde mekânında. Mekânı kapattırmış inanabiliyor musun?"
Enis'in zengin olduğunu tahmin etmiştim ama mekan kapatmalar filan baya baya zengindi bu çocuk.
"Yok artık. Bu Enis ne kadar zengin böyle"
"Çok zengin Iraz. Onları bırakırken de konuşuyorlardı. Balayı İtalya'daymış"
"Şaka yapıyorsun"
"Ciddiyim. Neyse detayları Irmak'tan alırsın. Bu akşam sekizde başlayacak parti."
"Tamam yedide ordayım"
"Tamam."
Konuşma bitmişti. Bir kazazede olarak fazla yara almadan mucize eseri küçük sıyrıklarla atlatmıştım.
Derin bir nefes alıp tekrar yatağa döndüm. Gülümsemem yine suratıma mı yayılıyordu? Bora mıydı yoksa aklımdaki? Bedeni, teni, kokusu, sesi...
Yok yok. Kalkıp parti için hazırlanmalıydım değil mi?
'eveet!' diye bağıran küçük şeytanı da yanıma alarak ayağa kalktım. Çantamı çıkartıp yatağa fırlatırken üzerindeki tişörtü çıkartıp iç çamaşırımla kaldım. Koşarak aynanın karşısına geçtim ve kendimi süzmeye başladım. İki gündür bu sıfatla Bora'nın yüzüne bakıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAMAN
General Fictionİnsanlar iki milyon soluk alıp verme, bir milyar kalp atışı, üç yüz milyon mide kasılması ve yirmi milyar göz kırpması arasında yaşar. Ben hayatımın tüm soluklarını, tüm kalp atışlarını, mide kasılmalarını ve göz kırpmalarını o günden sonra yaşadım...