Ne yapacağım avucuma koyduğum titreyen yüreğimi ?
Uzaktan da olsa gölgene bile muhtaçken,
Bırak da sadece seni seveyim.Söz ağırlık yapmam ne gözlerine ne de yüreğine.
Bırak da susuz kalan damağım,
Nefesinde kana kana hayat bulsun.Kırgınım hayat şeridinde biz olmamaya.
Kan davasında bile umut çiçekleri açarken,
İmkansızlığın içinde olmayıp,
İmkansızlığın ta kendisi olduğumuz adına.Şen şakrak seslerinden hiç geçmedik yolcu koltuğunda.
Merak edip baktım da,
Biz hep uzak mesaferin yalancı baharı olduk.
Bir hazanda gelip geçen fırtınanın,
Sessizliğinde gizliydik.Dilsiz iki yürekte hep ayrılığı yazdı kalemimiz.
Gökyüzünün intikam rengindeki kırmızılığına,
Hep bulandı kan revan bileklerimiz.Ne dağlar duydu feryadımızı,
Ne de uçan kuşlar haber saldı yurda.
Dağıldı hep dileklerimiz kırık künyenin boynunda.Gençliğin baharında pusu kuran cellatların elinden,
Kurtulamadı toprak olan yüreğimiz.Unutturmuyor zaman dedikleri kavram,
Üstünden geçip ezilen hiç bir yaşanmışlığı,
Yaşanan sevgileri,umutları birbirine karışan nefesleri.
Dokunuyor sadece kırılmışlığın özleminde.Bana bahşedilen bu ömür,
Sensizliğin girdabında çırpınıyor.Ahh özlemim,
Bu aralar ne çok sitemkar oldum değil mi ?Bırak da sadece kendi payıma düşen seni seveyim.
Ucu görünmese de sonumuzun sonsuzluğu,
Kendi payımca sessizce seni seveyim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKLARDA BİR YER
PoetryEnse kökünden başlayıp vücudunun tamamını ele geçiren sinirlerin omuriliğe atılan bir darbenin felç etmesi gibiydi, kulaklarınında çınlanan sözcükler. Solukları yavaşlarken, duyduğu üç kelimede takılmıştı. " Başınız Sağ Olsun." Bir ülke değil, kocam...