Her insanın bir eylül günü vardır unutulmayanından.
Üç mevsim bekleyip biriken bütün hüzünleri,
Sonbahar geldiğinde hazan gecelere dökmek gibi.
Esen poyraz yellerine 'Ohh bee' diye yankılanarak karışan ses gibi.Sert rüzgârlarla dans edip coşan deniz dalgaları,
Damla damla huzur verir yüreğine.
Kayıp bedeninde ılık ılık sonbahar yelleri eser,
Solan bir güle verilen can suyu misali,
Hayat bulmaya çalışır derinliklerde.Hazin bir griliğe bulanan bulutlar,
Üstünden geçişine tanıklık eder,
Yarım kalan bir hikayenin hatırasında.
Sığmaz bedenine yüreğin,
Feryadın figana karıştığı bir gecede,
Sonbaharın temsili rengine bürünen resmine bir çelmek attığından beri.Dokunmak yasak ilan edildiğinden yana,
Katil sıfatıyla oturulan bir bankta,
Mevsimlerin acısı saçılıyor tek tek düşen yaprakların arasına.Suskunluğun firarında basiretsiz kaldı,
Sevgiliye yazan kalemin yetimliğinde.
Sonbaharın güzlerinde umut yeşerir mi bilinmez ama,
Hayat devam ediyor onsuzluğun girdabında.Yoksul sabahların ekmeği gibi,
Yokluğundan kalan yara hayat gibi şimdi,
Dumanından çektiğin tütün,
Sesini yetirmiş rüzgâra benzer,
Bağrına bastığın dikenin isyanında.Yine bir sonbaharın eylül ayında,
Göçebe kuşlara eşlik eder yüreğin.
Sensizlik dip not oluyor,
Buz tutan benliğinin yanından düşüyor,
Bahtının kendi kadar kalan ömründe.
Sonbahar senden hediye kaldı,
Elveda değip gittiğinden bu yana....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAKLARDA BİR YER
PoetryEnse kökünden başlayıp vücudunun tamamını ele geçiren sinirlerin omuriliğe atılan bir darbenin felç etmesi gibiydi, kulaklarınında çınlanan sözcükler. Solukları yavaşlarken, duyduğu üç kelimede takılmıştı. " Başınız Sağ Olsun." Bir ülke değil, kocam...