AŞKIN MOR KÜLLERİ

354 53 54
                                    

Hülyalarla harmanlanmış ayaklarım bugün adımlarken fethiye caddesini,

Onu gördüm aniden karşıdan bana doğru gelirken.

Eskisi gibi güneşi kıskandıracak kadar güzel olan saçlarıyla bana doğru adımlıyordu kaldırımları.

Elleri cebinde olduğu halde, yüzünden dalgınlık akıyordu yürüdüğü zemine.

Kehribar rengi dediğim gözleri beni bulduğunda,
Titreyen kalbim yerinden çıkıp özgürlüğe kanat çırpmaya başlamıştı sanki.

O an tüm dünyanın durduğu hissene kapıldı bedenim.

Kışın geçip baharın sıcaklığını her yere sardığı gibi Bana doğru attığı her adımda sıcaklığın ürpertisi sardı etrafımı.

Kızaran yanaklarımın ardın sıra,Çiçek gibi tomurcuklanan umutlarım yeşerdi o anda.

Usul usul ağırdan havaya nam salmaya başlamıştı nefesim.

Bulmaya aciz kalmıştı dilim, kelime kilavuzumda kullanılacak tek bir kelimeyi bile.

Yarım kalanlarıma yine neler yaşatıyordu ki zaman,
Ne amaçlıyordu ki bu ansızın karşılaşmadan.

Adım atacak mecal bulamıyordu ayaklarım ne bir adım ileriye ne de bir adım geriye.

Kilitlenip kalmıştım sanki çivilenmiş gibiydi bütün bedenim o kaldırımlara.

Hazırlıksız yakalanan bir av gibi,Avcının gelip vurmasını bekliyor gibiydim.

Akan zamana, geçen insanlara inat,
Gözlerini gözlerime kilitlediği o an,
Ben yerimde çivilenmişken yer kayıyordu sanki ayaklarımın altından.

Sevmenin çok ötesi var mıdır ki yada ölçüsü nedir sevginin

Neyin nesiydi ki böyle nehirler gibi taşan yüreğimin gümbürtüsü.

Ben ayakta durabilmenin mücadelesini verirken,
Kulaklarımı çınlatmıştı bile 'Merhaba' deyişi.

Öyle kuru kuru söylediği 'Merhaba' kelimesi değildi sadece,
Özlemle harmanlaşmış çaresizlik kokan,
Ama sevinçlerle bezenmiş dudaklarından dökülen bir kelime.

Bu sahneyi bir yerden hatırlıyordum çok önceden.

Soğuk bir salı günüydü
Aralık ayından kalan.
'Merhabayla' başlamıştı tanışmamız bir çiçekçi dükkanının içinde.

Ansızın soruvermişti bana hangi çiçeği seversin diye,
Kala kalmıştım o an hüznün melodisi sesiyle sorduğu bu soruyla.

Bir yerlere saklanan sesimi bulup zar zor dilimle dışa yansıtmaya çalışırken,
'Mor... Yani mor rengindeki bütün çiçekleri severim' demiştim.

Bir demet yapmasını istemişti çiçekçiye orda bulunan bütün mor rengindeki çiçeklerinden.

Hala büyüsüne kapıldığımın farkında değildim.
'Annem çok sevecek mor çiçekleri' dediği ana kadar,Büyüsüne kapılmışken bütün ruhum,
Çok sonra anlamıştım ne demek istediğini.

İş işten çoktan geçmişken,
O başka diyarlara ben başka diyarlara savrulmuşken,Savrulup durduğumuz o fırtınalar,
Yıllar sonra bizi yine karşı karşıya geçtirmişti.

Ben kendimi salmış bir şekilde hayatın akışına bırakmışken,Merhaba deyivermiştim bende, bütün cesaretimi üst üste koyarak.

Peşinden nasılsın kelimesi dökülmüştü bile dilimden.

İyiyim derken, bana bakan o dünyalar güzeli gözlerinin buğulandığını farketmemek zor değildi.

Ben bir kelime daha söylemeye yeltenmiştim,
Hazır bütün cesaretimde o an yanındayken 'Bu da eşim' deyiverdi arkasındaki kadını göstererek.

Ve önüne eğdi başını ben şaşkın şaşkın eşine bakarken.

Ben bütün hayatımda sadece ona yer verirken,
Onun hayatında bir başkası rol oynuyordu.

Peki ya yüreği, yüreği de ona ait miydi?

Gözler yüreğin aynası değilmiydi?

Sırtını bana dönüp gitti sonra, ben ona yıllarca seni arayıp durdum diyemeden.

Seni çok özledim deyip sarılıp doyasıya o gül yanaklarından öpemeden..

Gözlerindeki duygunun anlamını soramadan,
Bendeki onu yıllardır nasıl koruduğumu söyleyemeden gitmişti.

Beni ne halde bıraktığının farkında değilken hemde.....

UZAKLARDA BİR YER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin