Multi; Mine 🥀
💭💭💭
Bu fotoğraftaki kız bendim.
Soğuktan titreyen bedenimi umursamadan elimdeki fotoğrafa bakıyordum.
Onca zaman gözümün önünden film şeridi gibi geçiyordu. Bu kadar zaman sonra tekrar karşımda mı duruyordu?Gözlerimi fotoğraftan çekip ona baktım. Tam şu anda yağmurun sırılsıklam yağdığı andaki gibi bende ona sırılsıklam olmuştum.
Yanaklarımda bu ıslaklıktan payını almıştı. Kendimi daha fazla tutamazken tekrar fotoğrafa baktım.
Hayat mucizelere gebeydi. Şaşkınlığım tüm vücudumu kapsarken onun sesi gözyaşlarımı daha çoğaltmıştı.
"O sensin değil mi?" Emindi onun ben olduğuma ama duymaya ihtiyacı olduğunu biliyordum.
"Evet." Kızarmış gözleriyle gülümsemişti. Bu gülümsemenin içindeki acıları görebiliyordum.
"Ben ne denir bilmiyorum." Böyle bir durumda ne denirdi bilmiyorum ama ne yapacağımı çok iyi biliyordum. O an dünya durmuşcasına hiç bir şey söylemeden sarıldım.
Birinin görüp görmemesi umurumda değildi.
Ne kadar sarıldığımız hakkında bir fikrim yoktu. Zaman durmuştu sanki ve ne o ne de ben geri çekilmiştik.
İlk adımı ben atarak geri çekildim. Burnumu çekmeye başlamıştım. Yarım ağız bir gülüş attı.
"İçeriye gir üşüyeceksin."
Burnumun bir domates gibi kızardığını hissedebiliyordum. Onunla aralıksız günlerce hatta haftalarca konuşmak istiyordum. Bütün yılların acısını çıkartarak.
"Girmek istemiyorum." Kaşlarını kaldırdı.
"Şu an en doğru şey bu sonra konuşuruz. Bende gitmeliyim." Sesimi çıkartmayınca, "anlaştık mı?" Diye sordu.
"Anlaştık." Ne yapacağını bilemeden öylece bakıp yavaşça yaklaştı ve alnımı öptü.
"O sende kalsın, ben yeterince baktım." Fotoğrafı sıkıca tutmuştum. Daha da bir şey demeden uzaklaşmıştı. Arabası gözden kaybolurken burnumu çektim tekrardan.
Dünya gerçekten hiç olmadığı kadar küçüktü.
Öylece dikilirken abim gelmişti. Kafamı hafiften kaldırıp baktım. Hızlıca arabadan inip yanıma gelince yavaş hareketlerle fotoğrafı montumun arkasında tutmaya çalıştım. Aklımca saklıyordum işte.
"Afra burada n'yapıyorsun üşüyeceksin."
Oldukça üşüyordum.
"Bilmiyorum." kaşlarını çatıp endişe içinde bana daha dikkatli bakmaya başladı.
"Ne demek bilmiyorum anahtarın mı yok, ondan mı kapının önündesin, annemler evde yok mu?" Göz temasından kaçıyordum.
"İçeri girelim mi lütfen sonra konuşuruz."
Kafasını olumlu anlamda sallayıp cebinden anahtarı çıkardı ve kapıya doğru yürümeye başladı. Bende arkasından sessizce kapıya doğru yürüdüm.
Kapıyı açıp montunu çıkarırken daha yeni içeri girip kapıyı kapatıyordum.
"Ben salondayım," dedi ve göz kırpıp salona girdi. Ayakkabımı yavaşça çıkarıp kenara koydum. Elimdeki fotoğrafa tekrar bakmamla mutfaktan annemin sesini duymam eş zamanlı oldu.
"Okan oğlum sen misin? Kardeşin hâla gelemedi gidip alsan mı acaba?" fotoğrafı kenara koyduğum gibi hızlıca montumu çıkarıp üstüne koydum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLAR SONRA #Wattys2019
Teen Fiction"Hani papatyalar vardır ya. Kimileri gülen suratların başına taç olurken, kimileri de 'seviyor, sevmiyor' olup ölüme mahkum edilirler. İşte bizim papatyalarımız bunlardan ibaret değil. Asla kopmayacak ve ezilemeyecekler. Çünkü cevap her zaman bel...