28.Bölüm "Uyuyan Prens."

2.3K 88 67
                                    

Multi: Dilara🥀

💭💭💭

Küçükken yağmur yağdığında gece yıldızların korkup ağladığını düşünür ve tüm yağmur damlalarını yıldızların göz yaşları olarak kabul ederdim. Bu tamamen benim saflığımdı, şimdi bunun olmadığını bilmeme rağmen hâlâ ve hâlâ yıldızların ağladığını düşünüyorum. Bunu istemiyordum aslında, düşünmek üzüyordu. Yıldızları bu kadar severken ne diye ağladıklarını düşünüyordum ki?

Gündüz yağan yağmur ise beni biraz daha üzüyordu, yıldızlar saklandıkları yerde ağlıyor gibiydi. Tam da kış mevsimine yakışan bu yağmur havayla birlikte benim içimi de karartmıştı.

Bugün 31 Aralık'tı. Yılın son günü. Yıl bitmeden bana bir güzellik yapmıştı. Gökhan'ı hayatıma tekrar dahil etmişti. Yeni arkadaşlar edinmiştim ve daha nicesi. Kötü olan hiç bir şeyi düşünmüyordum. Bugün Pazartesi olduğu için mecbur okula gelmiştik yarın neyse ki tatildi.

"Topu atar mısın?" Islanmış halde spor salonuna girer girmez bir voleybol topu ayaklarımın ucuna gelmişti. Benden topu vermem için rica eden kıza bakmadan topu tek elimle alıp ona doğru attım. Kız teşekkür edip tekrar oyununa dönünce soyunma odasına girdim. İlk iki ders bedendi ve ben beden dersine giremeyecek kadar keyifsizdim.

Neden böyleydi bilmiyorum, oysa annemler Gökhan'ı sevmişti ve hiç bir sorun yoktu o bakımdan. Daha ne istiyordum anlamıyorum ki. Derince nefes aldım. Hissettiğim eksiklik daha çok belli olunca sulanan gözlerimi kırpıştırdım. Ben şimdiye kadar 12 yıldır Semih'lerden başka biriyle yıl başını kutlamamıştım.

"Günaydın Afra." Gizem voleybol takımındakiler için özel olarak yapılmış şort ve tişörtü giymiş ayakkabılarını bağlıyordu. İçeride, bizim sınıfta olan kızlardan başka kimse yoktu. Sanırım en son ben gelmiştim. Derince nefes alıp bir şey belli etmemeye çalıştım.

"Günaydın söylesene annenler sevdi mi Gökhan'ı?" Dilara'da aynı Gizem gibi giyinmişti. Onlar voleybol takımında oldukları için her hafta böyle giyinip daha iyi olmak uğraşıyorlardı. Ayşegül burada olsaydı o da bunları giyecekti ama yoktu..

"Size de günaydın, evet sevdiler."  İkisi de keyifle gülümserken birden Dilara kaşlarını çattı.

"Afra saçların çok ıslak gel kurulayalım."

"Nasıl? Yanımda bir saç havlusu yok."

"Fakat benim yanımda kurutma makinesi var."

Gizem'in elinde tuttuğu saç kurutma makinesine bakınca kafamı iki yana salladım.

"Vay canına."

"Alışman gerek, Gizem'in çantasında herşey bulabilirsin."

Dilara'nın söylediğine kendi kendime gülümseyip elindeki makineyi aldım. Boş priz ararken Gizem hemen yerini gösterip beni o tarafa doğru çekiştirdi. Bugün ikisi biraz daha iyi durumdaydı.

On dakikanın sonuna doğru saçlarım artık tamamen kuru haldeydi. Makineyi benden sonra sınıfta hiç ilgilenmediğim kız almıştı. Dersin başlamasına beş dakika kalmışken giyinmeye başladım. Evde giyinip gelmeyi sevmiyordum.

"Ayşegül ile dün tam üç saat konuştuk bir ara telefon patlayacak sandım."

Gizem ve ikisi aynı sitede olduğu için beraber konuştukları belliydi. Dilara telefonuna bakıp bir öpücük kondurdu ve konuşmasına devam etti.

"Fakat benim bu mükemmel telefonum tabiki dayandı."

"Ne yapıyormuş?" Ayşegül ile dün konuşma fırsatı olmamıştı.

YILLAR SONRA #Wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin