Kocaman esnedim ve Sağıma döndüm.
"Günaydın."
"Günaydın da sen beni mi izliyorsun?" Diye fısıldadım boğuk sesimle.
"Evet. Sevgilimi dikizliyorum. Rontgencilik yapıyorum." Dedi kocaman sırıtırken. Ben de gülümsedim.
"Bugün Pazar. Ve yarın okul var." Diye Üzgün bir ses tonuyla soylendim.
"Okuldan neden nefret ediyorsun ki?"
"Çünkü konularda çok eksiğim var sevgilim."
"Ama.. İlk geldiğinde tahtadaki soruyu çok iyi cozebilmistin." Dedi ve yavaşça üstüme çıktı.
"Bilmem."
"Sana ders çalıştırmamı ister misin?"
"Olabilir."
"Hadi gel o zaman. Güzel bir kahvaltıdan sonra ders çalışalım."
"Ben kahvaltı yapmayacağım." Dedim.
"Hayır. Yapacaksın."
"Yok bak cidden ben hiç almayayim."
"Peki. Sen bilirsin." Dedi ve aşağı indi. Ben de yüzümü yastığa gömdüm.
(15 dakika sonra)
"Şelaaam." Dedi ağzındaki papatyayla içeri giren Liam. Kıkırdadım ve doğruldum. Elindeki tepsiye getirdi ve kucağıma koydu.
"Sanaa. Kendi ellerimle kahvaltı hazırladım." Dedi ve papatyayi bana uzattı."Teşekkür ederim." Diyip papatyayi elime aldım ve kokladım.
"Çok güzelsin." Dedi ve saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Papatyayi da oraya koydu.
Gülümsedim.
Biraz daha birbirimize bakarsak bayilabilecegim ihtimalini göze alarak göz temasını kestim.
"Hadi yemek yiyelim." Dedim ve peyniri ağzıma attım.
****
Liam'ın elini daha çok Sıktım. Birlikte ormanda geziyorduk."Çok mutluyum." Dediğinde gülümseyip yanağına bir öpücük bıraktım. Kıkırdadık. Sonra tekrar yürümeye devam ettik.
Gördüğüm şeyle Duraksadım.
"Liam, baksana." Dedim ve agactaki pençe izlerini gösterdim. Hemen yanına gittik.
Elimden Pencelerimi çıkardım ve cizigin üstüne koydum. İzlerin üstünden iz bırakmadan gittim.
"Bir Alfa'ya ait değil." Dedim ve ağacın arkalarına doğru ilerlemeye başladım.
O sırada yerde gördüğüm şeyle gözlerimi büyüttüm.
"Liam burada bir ceset var!"
***
"Wendigoların işi." Diyip sedyedeki kadının üzerindeki ısırıkları gösterdim."Ama ağaçta pençe izleri vardı." Diye devam etti Liam. Ofladım.
"Belki de dediğin gibi iş birliği içerisinde olan bir Wendigo ve Alfa filandir." Diyen Scott'a alt dudağımı 'Bilmiyorum' anlamında sarkıttım.
"Belki de Wendigo değil, başka bir şeydir." Dedi Deaton.
"Benim fikrim de bu yönde." Diye mırıldandım alt dudağımla oynarken.
"Lottie."
Arkamı döndüm.
Onu takmadan veterinerin çıkışına girecekken kolumu tuttu.
"Beni dinler misin?" Dediğinde o hariç her yere bakmaya başladım.
"Konuşmayacak mısın?" Dediğinde bir şey söylemedim.
"Inatcilik yapmasan da dinlesen bi?"
"Aynı babasına çekmiş." Diyen İsaac'e Kaşlarımı çattım.
"Bak, ben senin olduğunu bilmiyordum. Yani emin ol. Senin annenin bile daha kim olduğunu bilmiyorum. Bu yüzden seni bilemem sence de çok normal değil mi?" Dediğinde sağ elimle oynamaya başladım.
"Anlaşılan konusmayacaksin. Pekala. Ama emin ol. Eger senin olduğunu bilseydim, seni asla bırakmazdım. Buna inan." Dediğinde kolumu ondan Yavaşça çektim.
"Bir gelisme olursa haber verirsiniz." Diyip el salladım ve kapıdan çıktım. Çok kötü yağmur yağıyordu. Ve bu benim ağlama isteğimi arttırıyordu.
"Lottie." Dediğinde hemen Liam'a sarıldım ve yine ağlamaya başladım. Beni kalçalarımın tutup yukarı kaldırdı. Ben de ağlamaya devam ettim o ilerlerken.
***
"Liam ağaç evime gitmek istiyorum.""Emin misin?" Dediğinde onu başımla onayladım. Evlerinin kapısındaydık ve ben onca olayın üzerine annesinin laflarını cekemezdim.
"Pekala." Dediğinde el ele tutuştuk ve ilerlemeye başladık. Şansımıza yağmur dinmisti.