"Peki," dedim dudaklarımı ağzımın içine doğru kıvırırken. "Bana biraz süre ver." Yutkunurken ona baktım. Gözlerimin önünde o tedirgin ifadesi silindi. Yerini mutluluktan olduğu bizzat belli olan bir gülümsemeye bıraktı.
Neyin içine düştüğümü bilmiyordum. Bu adam nasıl birdenbire hayatıma girmişti?
"Seni o kadar bekledim," dedi. Gözlerine baktım. Masanın üzerindeki elimi tekrar kavradı. sanırım biraz daha bekleyebilirim."
***
Bugünün derslerine gireceğim kitapları dolaba dizerken dolap kapağı hızla kafama çarptı, ve yaydığı keskin ağrı gözlerimi karartmasına neden oldu. Refleksle alnımın kenarını tuttum. Sızan sıvı parmaklarıma bulaşırken kesiği hissettim.
"Özür dilerim," diye bağrırdı birisi. Sesi uzaktan geliyordu. Kafamı kaldırıp sesin geldiği yöne doğru baktım. Yüzünü döndüğünde sinir beni ele geçirdi.
Endişeyle koşan Justin Bieber, Tanrının belasıydı. Sikik herif. Bir özür kafamdaki kesiğin acısını durdurmuyordu.Kitapları ve çantamı dolaba gelişigüzel koydum, lavaboya ilerledim. Başımdaki kesiği gördüğümde mutlaka bir doktora gitmem gerektiğini biliyordum.
Musluğu açtım, kesiğin üzerini suyla temizledim. Çantamdan bir peçete çıkardım. Kanın bir türlü durmaması elimi ayağımı titretiyordu ama biraz dişimi sıkmalıydım.
Aynada kendime baktığımda gözlerimin kızardığını fark ettim. Yeniden, dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Yine canımı acıtarak.