◆ Fifty Nine

2.8K 146 83
                                    

Bu bölümü Ferdi Tayfur, Vurmayın Yıllar ile yazdım.

Hisler, keşkelerle birlikte sessizliğe gömüldüğünde duvardaki saatin sesi kalp çarpmalarının yanında duyulan tek şeydi.

Justin Bieber, kelimelerle ifade edemeyeceği gerçeği içine hapsederken, kolları arasındaki bedeni daha sıkı kavradı. Pişmandı, üzgündü, korkuyordu.

Tenler birbirine yapışmış, soluklar birbirine karışmıştı.

Riley Aidh, bedeninden canı çekilmiş gibi ağırlığını kucağında olduğu adama vermişti. Yanında olmayı artık istemediği adama. Acısı kalbinde bir sızı bırakmıştı. Sanki oraya bir buz parçası saplanmış gibiydi. Halsizdi, yorgundu, bıkkındı.

Suskunluğun doruklarındayken etrafta bir nefes sesi duyuldu. Sanki söyleyecek çok şey vardı, cesaret edilemiyordu.

Justin ağzını açtığı anda büyünün bozulacağından endişeliydi. Çünkü o da biliyordu. Şu an, Riley ile bu kadar yakın olduğu son andı.

Sonunda küt küt atan kalbine rağmen dudaklarını aralayabilmişti Justin. "Bana son bir şans ver," kararmış havanın altında fısıldadı. Ne kadardır burada oturuyorlardı ikisi de bilmiyordu.

"Biliyorum," dedi ürkekçe. Riley'nin kokusunu içine çekerken gözlerini yumdu. "Biliyorum," kelimeler boğazına dizilirken yaşlar gözlerine doldu. "Verdiğin kaçıncı son şansı harcamadım ki?" yanağından aşağı kaymaya başlayan tuzlu sular birbirini takip etti. Daha çok kendi kendine konuşuyor gibiydi.

"Seni hak etmiyorum," Riley'nin bedenini kendine bastırdı. "Sana söyleyecek hiçbir şeyim yok." Duraksadı. Başını eğerek kucağındaki aşkına baktı. Riley'nin yüzü saçlarından dolayı görünmüyordu. Başını Justin'in göğsüne gömmüştü. "Çok utanıyorum, Riley." Justin karanlıkta hafifçe görünen yerdeki fotoğraflara baktı. "Böyle iğrenç bir adam olduğum için utanıyorum."

Bacaklarını kendine doğru çekti. Riley'i bacakları ile bedeni arasına hapsederken sıkıca tuttu. Gitmesini istemiyordu. "Sanki, trende uyuya kalıp ineceği durağı kaçırmış yolcu gibiyim." Derin

bir nefes aldı. Başını Riley'e doğru eğdi. "Benim durağım sendin."

Kalbi küt küt atıyordu. Hıçkırdı. "Affet beni, olur mu?" Yüzünü Riley'nin göğsüne yasladı. Kalbini dinledi.

O an bir tını, tereddütle esen rüzgar gibi ortama yayıldı. "Yoruldum," dedi Riley ağlamaklı bir sesle. Biraz isyankardı, biraz buruk. Justin Riley'e baktı. "İyileştiririm seni," dedi hızlı hızlı. Sanki yine onu kaçırmaktan korkarmış gibi. "Yaralarını sararım, kalbini severim, bedenine sarılırım-" Riley Justin'in sözünü kesti. "Justin," dedi kaybetme korkusuyla yüz yüze gelmiş Justin'e bakarken. Justin sustu. Kalbine bir korku yayıldı. "Lütfen," diye yalvardı Justin. İkisinin de sesi kısıktı. Sanki bir desibel daha yükseltseler her şey birden yok olacakmış gibi.

"Yaralarımın, kırıklığımın, yalnızlığım sebebi sensin," Justin yutkundu. "Telafi edebilirim." Acıyla mırıldandı. Yeniden ağlamaya başladı. "Telafi edemezsin," Riley başını iki yana sallarken ne kadar halsiz hissettiğini fark etti. "Hiçbirini telafi etmedin," gözlerini yumduğunda bir damla yaş aşağı doğru süzüldü. "Hediyemi yere attığında, lavaboda arkadaşınla birlikte bana yapmak istediğin şeyde, o kıza gittiğinde ve hatta bir çocuk yaptığında seni affettim." Justin kafasını eğdi. Yaşlar yanağında parlıyordu. Riley devam etti. "Beni dinlemediğinde, annene bir sürtük olduğumu söylediğinde bile seni affetmeye hazırdım," Riley gerçekleri tek tek fısıldarken onun kollarında olmaktan rahatsızdı. Ama bir gerçek vardı, kalbi hâlâ dengesizce atıyordu. "Beni öpüp bunu farklı bir amaç için kullandığında," Riley durdu. Justin sevdiği kadına yaptığı şeyleri tek tek dinlerken onu sıkı sıkı tuttu gitmesin diye. Sanki birdenbire kucağından yok olacakmış gibi. Riley devam edemedi. Sevdiği adama bunları söylemek istemedi.

J ◆ BieberHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin