"Şimdi sadece çocukluğuna dönmeni istiyorum, tamam mı?" Çalan müzik, insanların değişken ritmi, oyuncakların hareketleri kalp ritmimi hızlandırıp, heyecanla sırıtmama neden oldu. Buraya gelmek sandığım kadar kötü değildi.
Lunaparkları sevmememin en büyük nedeni, annemi lunapark dönüşü kaybetmemdi belkide. Ama şu an yanımda o varken, korkmamam gerektiğini iyi biliyordum.
Başımı hızla salladım. Gişeye doğru ilerlememizi sağladı.
"Hatırlıyor musun? Seni bara götürmeyi denemiştim." Kıkırdayarak geçmişe bir ışık tuttu. Gülümsedim.
"Evet, ve ben de sana oranın buluşma için uygun bir yer olmadığını söylemiştim." Durdu. Gözlerime odaklandı ve etrafı gösterdi.
"Bak, şimdi buradayız." Gözlerindeki haylaz ışığa gülmeden edemedim.
"Evet buradayız," kolunu boynuma dolayarak beni daha yakınına çekti ve başımı öptü.
"Seni seviyorum." Kalbim hızlanırken gözlerimi kapattım. Kokusunu içime çektim. Şu anımızda başka hiçbir şey düşünmemeye çalıştım. Ona ihanet etme duygusu bütün bedenimi ele geçiriyor, dilimi damağımı kurutuyordu.
"Ben de seni seviyorum." Kalbime bir ağırlık çöktü. Onu aldatmışım gibi hissediyordum. Bu duygu çok acıydı.
Beni dönme dolaba doğru çekiştirdi. Girişe bir adet jeton atarak, kilidi açtı ve önden geçmem için bana yer verdi. Sallanan bölüme oturdum ve heyecanla titreyen kalbimi sakinleştirmek için onun da yanımdaki yerini almasını bekledim.
Yanıma oturduğunda, elimi kavradı ve gözlerime baktı. Gülümsüyordu.
"Çok eğlenceli." Bunu bana inandırmak istercesine söyledi. Gülümsedim.
"Biliyorum." Ona katıldım. Dönme dolap hareketlendiğinde, yükselme duygusuyla yerime biraz daha sindim.
"Umarım yüksekten korkuyorsundur." Dedi bir anda. Şaşkınca ona baktım. "Neden?" Sırıttığında, kaşlarımı çattım.
"Çünkü korkarsan, bana daha çok sığınmak zorunda kalacaksın ve ben seni kollarıma alabileceğim." Bu düşüncesine sırıttım. Ve korkmadığım halde, " Aslında şanslısın, korkuyorum." Dedim tatlı bir yalanla. "Ama beni kollarına alabilmen için korkmama gerek yok." Kolunu bana sararken, gözlerime baktı. Eliyle yanağıma gölgesi düşen bir kaç parça saçı yana itti ve yanağımı okşadı.
Gözlerindeki o ışıltı nefes alışverişlerimi hızlandırdı. Dolap yükselmeye başlıyordu.
"Onca yıl, kalbim bir çıkışa ihtiyaç duyarken, neden seni görmezden geldiğimi merak ediyorum." Düşünceliydi. "Sana neden bu kadar kötü davrandığımı düşünüyorum."
Sanki burada değil gibiydi. Düşüncelerini söylemesi kalbime pişmanlık yayıyordu."Neden hayatıma daha erken girmedin ki?" Dolap rüzgarın etkisiyle sallandı, saçlarım etrafa uçuşuyordu.
"Bu bir şey değiştirecek miydi?" Dedim, en sonunda. Haklıydım. Yine beni umursamayacaktı.
"Belki." Dedi. Gözlerim acıyla kavruluyor gibiydi. Onun bakışlarındaki pişmanlığı görüyordum.
Dönme dolabın en üstündeydik. Aşağıya baktım. "Korkuyorum." Dedim, yüksekliğin verdiği hafif titrekliği abartarak. Kırık bir gülümseme verdi ve kollarını etrafıma sardı. Rüzgarda dağılan kokusunu içime çaktim. Kalbini dinledim.
"Seni çok seviyorum." Dedim. Ağlamak üzere olduğumu göremesini istemeyerek, kafamı göğsüne gömerken. "Sana aşığım," dedi. Kolları o kadar sıkıydı ki, tatlı bir bunaltıcılık yayıldı bedenime. Kalbimdeki kıpırtılar arttı. Bu cümleyi ondan duymak, rüya gibiydi. Belki de sadece bir rüyaydı.
Olayları başlatacağım, kısa oldu farkındayım. Jarlyyfans isimli sayfa açmışlar, çok teşekkür ederim. Bu sayfada J hakkında bazı şeyler payşaşılacak, ilgi duyanların bakmasını istiyorum. Hepinizi çok seviyorum :*